“Olayı anlatırken o pislik adama, baba diyor ya içim acıdı.”
“Şu ite sürekli babam demen sinirimi bozdu. Baba değil baba ismi verilmiş varlık, baba böyle olmaz.”
“Allah, aynı kandan yaratmış olduğu insanlar için birbirine şehevi duygular vermemiştir. Yani; bir annenin oğluna, bir babanın kızına, bir kardeşin kardeşine nefsi uyanmaz. Peki uyanıyorsa bunun sebebi nedir? Bunun sebebi şudur. Babanın kızına nefsi uyanıyorsa, o kız o babadan değildir. Kardeşin kardeşe uyanıyorsa, ikisinden birisi mutlaka başka babadandır.”
8 Martta, Katarsis X-TRA’da bir programım yayınlandı. Konu; babam tarafından maruz kalmış olduğum “aile içi cinsel istismar”. Yukardaki cümleler, Youtube kanalında yayınlanan, programa yapılan yorumlardan. Bu içerikte epey yorum var. Doğrusu deneyimimi anlatmaya başladığım yıllarda “babama baba demem” daha çok tepki alıyordu. Tepkinin azalmış olması, çocuk istismarı konusunda son yıllarda almış olduğumuz yolu gösteriyor.
Yıllar önce DNA testi yaptırmayı ve babamın üvey babam olmasını bende istedim. Bu neyi değiştirirdi?… Doğduğum andan itibaren baba olarak bildiğim insanın, yetişkinliğimde babam olmadığını bilmek benim ona karşı olan duygu düşüncelerimi değiştirir miydi? Yıllarca kendimi onun öz evladı olarak gördüm. Bu şekilde onunla bağ kurdum. Babamın, üvey olduğunu öğrenmek, bende yarattığı yıkımı azaltacak mıydı?
Hayır!
Üvey babam olduğunu öğrenmeye çalışmak babamın istismarlar sonucu bende yarattığı travmanın etkisini değiştirmeyecekti. Üvey olmasını öğrenmem sadece baba figürünü korumamı sağlayacaktı. Toplumun da istediği buydu. “Ona baba deme, baba figürümüze dokunma… Benim babama dokunma… Çocuğumun babasına dokunma… “ Kutsal babaya dokunma!
Kutsal babaya ben de yıllarca inandım. Kırklı yaşlara kadar. Yaşadıklarımı anlatamamamın bir sebebi de baba kutsalını korumaya çalışmamdı. Ben kötü olayım ama babam kötü olmasın. Bunu kabul etmek daha kolay geliyordu.
Babanın, annenin, ailenin çocuğa zarar verebileceğini kabullenmek bütün mağdurlar için çok zor. Türkiye’de yüzbinlerce aile içi cinsel istismar mağduru var. Faillerin yakın derecesi bakımından, baba ilk sıralarda. Biz hala “babana baba deme” diyerek bu konuya ve rakamlara kör kalmaya, üstünü kapatmaya çalışıyoruz. Mağdurları yalnızlaştırıyoruz ve yeni mağduriyetlerin zeminini hazırlıyoruz.
Ben babama, doğrusu ne diyeceğimi bilmiyorum. Ben babamı, babam gibi hissetmiyorum. Daha da kötüsü ben bir babanın nasıl olacağını bilmiyorum. Ağzımdan baba kelimesi çıktığında bir babanın vermesi gerekenlerin hissi yok bende.
Ama ısrarla baba diyorum. Siz beni yargıladığınız için! Siz çocukları kurban etmek uğruna, babayı kutsallaştırdığınız için! Çocuğu değil babayı koruduğunuz için! Öfkeliyim size. Artık sizi protesto etmek için babama ‘baba’ diyorum.
Yargılamadan dinleseniz ve duysanız beni, belki bende doğru kelimeyi bulabileceğim…
Meliha Yıldız: 1975’te, cinsel istismar da dâhil birçok ihmal ve olumsuzluğun yaşandığı bir evde doğdu. Kırk dört yaşına geldiğinde, bir video-röportajla yaşadığı cinsel istismarı anlattı, bu onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu. Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın “mağdur” tarafından anlatıldığı ilk kitap olan Kutsal Tecrit’i 2021 yılında yazdı. Çocuğun cinsel istismarıyla ilgili yaptığı çalışmaları https://melihayildiz.org/ sitesinde paylaşmaya devam ediyor.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***