Bizi kurtarmak için elini taşın altına sokan o iyi kalpli insanlar…
Bayramlık çocuklar gibi şenler. Yüzlerinde gururlu ifadeler, çekmişler ‘laci’leri, ülkeyi içine düştüğü buhrandan kurtarmaya geliyorlar.
Aday adaylarından bahsediyorum. Gazeteciler, sanatçılar, esnaflar, sosyal medya ünlüleri, iş insanları, neredeyse herkes, önümüzdeki seçimde milletvekili aday adayı.
Malum, 14 Mayıs’ta seçim var. Sandık başına giderek bir dönem için bizi temsil etmeleri için vekillerimizi seçeceğiz.
Oy kullanacağımız için heyecanlı mıyız peki? Dört yılda bir gelen ‘demokrasicilik’ oyununda, eh, hepimizi inim inim inleten bir iktidardan kurtulma şansımız var. Belki bunun heyecanı.
Bir de heyecandan kalpleri güm güm atan, yerlerinde duramayan, biz sıradan kulları temsil etmek için adeta birbirlerini ezip yarışan ‘aday adayları’ var.
Aday adayı enflasyonu mu desek? Tarihin en yüksek enflasyon rakamları altında ezilirken, aday adaylarındaki bolluğu daha nasıl açıklayabiliriz ki?
HEPSİ ‘TARİH YAZACAK’
Takım elbiseleri çekmiş, yarı-profesyonel fotoğrafçılardan en iyi kare fotoğrafla bezenmiş parti logolu afişler hazırlanmış, ‘tarih yazmaya’ geliyorlar.
Kendilerini kurtarmaları için gözlerini dikmiş onları bekleyen halk kitlelerine yüzlerindeki kararlı ve müstehzi ifadelerle gülümsüyorlar.
O kadar iyi kalpliler ki hiçbirinin tek derdi asla sadece kendileri değil. Siyasete yükselmek için değil, ihale kapmak, tanınır olmak, şan şöhret için değil, tümüyle onlara ihtiyaç duyan biz zavallıların dertlerini, tasalarını Yüce Meclis’e taşımak için can atıyorlar.
‘DOSTLARI’ RİCA EDİNCE KIRAMAYANLAR…
Twitter hesabımın ‘timeline’ı aday adaylarının mesajlarıyla dolup taşmış durumda. Ülkenin en doğusundan en batısına aday adayları genellikle ‘dostlarının tavsiyesi’ üzerine siyasete atıldıklarını belirtiyorlar. Hiçbiri ‘hadi aday olayım’ demek geçmemiş. Bilgilerini, gördülerini, temsil yeteneklerini gören ‘dostları’, ısrarcı olmuş ‘aday olsana’ diye baskı yapmış. Onlar da sonuçta aileleriyle yaptıkları ‘istişareler’ sonucu ‘evet’ demişler, ‘ben de aday adayıyım.’
Geçmiş seçimlerde de vardı böyle bir furya muhakkak ancak sosyal medya sayesinde bu görünürlük artık daha fazla, kabul edelim.
NASİPSE ADAYIZ FİLMİ
Bunca aday adayını görünce aklıma, Kronos’ta yazdığım Ercan Kesal’in ‘Nasipse Adayız’ filmi geldi. O yazıdan bazı bölümü şöyle bırakayım:
“Kesal’in 2015 yılında yayınlanan aynı adlı kitabından uyarlanan Nasipse Adayız, 2000’li yılların başında Beyoğlu Belediye Başkanlığı için aday olmak için çırpınan özel hastane sahibi Kemal Güner’in bu süreçte yaşadıklarına odaklanıyor. Güner’in tempolu bir gününe odaklanan film, Türkiye’de az çok herkesin ‘malumu’ olan bir adaylık sürecini anlatıyor. Aday adaylığı toplantısına ‘hediye’ iki şişe viskiyle giden, hastanesinde birçok usulsüz işi hakkıyla yapan Kemal Güner ‘Çare Doktor’ sloganıyla Beyoğlu’nu yönetmeye talip oluyor.
Nasipse Adayız, hastane sahibi, kariyerli bir ve görece zengin bir doktorun iktidar hırsı ve yönetme arzusunu çok güzel anlatıyor. Bir oyundur bu ‘siyaset sahnesi’. Bu oyunda kandırmak, kandırılmak, yaltaklanmak, yalan söylemek, tutamayacağın vaatlerde bulunmak, birilerine boyun eğmek var.”
DOĞUDAN BATIYA BİR BİR HEYECAN DALGASI
Ercan Kesal’in, bir aday adaylığı serüvenini anlattığı filmde anlatılanlara benzer şeyler ve muhtemelen çok daha fazlası bugünlerde Türkiye’nin dört bir yanında yaşanıyordur. Aday adaylıklarını sosyal medya hesaplarından, yayınladıkları videolar, hazırladıkları görkemli afişlerle duyuran birçok kişi, partilerin il ve il başkanlıklarını mesken tutmuş, ‘kulis’ yapıyordur harıl harıl. Ne de olsa işin ucunda kurtarılacak bir halk var. Her zahmete değer!
Yurdun dört bir yanında adeta bir bayram havası yaşanıyor. Depremler, hukuksuzluklar, ekonomik sıkıntılar, her ne varsa bir süreliğine rafa kaldırılmış, iyi yürekli insanlar, gövdelerini taşın altına koyarak, 600 koltuklu Meclis’in yolunu tutmak için var gücüyle didiniyor. Hepsine çıktıkları yolda başarılar diliyoruz. Dört gözle kendilerini bekliyoruz.
Sahi siz de aday adayı mısınız?
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***