P24 yazarı Prof. Dr. Mehmet Altan, mahkemelerin aldıkları hukuksuz kararlarla nasıl cinayet işlediklerini örnekleriyle anlattı. Yargılama sürecinde kendisinin ve diğer sanıkların maruz kaldığı hukuksuzlukları tek tek sıralayan Altan, “Mahkemeler, mahkeme üyeleri cinayet işler mi? Kasten hukuka ihanet ederlerse işlerler… Ben bunun şahidiyim.” ifadelerini kullandı.
Mehmet Altan’ın bugün kaleme aldığı yazısı şöyle:
29 Aralık 2021 tarihinde yılın son yazısı olarak yazdığım “Yüksek Güvenlikli Notlar” başlıklı yazımın bir bölümü şöyleydi:
“2021 yılı da bitiyor ama…
Selahattin Demirtaş gibi, Osman Kavala gibi… ‘Ağırlaştırılmış müebbet’ mahkûmları olarak bizlerle hücrelere geri dönen ve mahkeme sırasında tanıştığımız ama hep birlikte ‘anayasayı ihlalden’ yargılandığımız Şükrü Tuğrul Özşengül, Yakup Şimşek ve Fevzi Yazıcı hâlâ Silivri’de…
Halbuki Yargıtay o üç sanık için önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını bozmuştu. Mahkeme daha sonra da ‘örgüt üyeliğinden’ ceza verdi.”
Yargıtay bu cezayı onasa da sonrasında dosya kapsamında inceleme konusu yapılmayan savunma delilleri olduğu için kanun yararına bozma isteği Yargıtay C. Savcılığı tarafından uygun görüldü.
Şimdi dosya Yargıtay Ceza Dairesinde.
Ama 5.5 yıldır devam eden tutukluluğa rağmen hâlâ tahliye edilmediler…
Yeniden yargılanmayı bekliyorlar…
Bu skandal davanın bir sanığı olarak o dosyada sadece hukuk katliamı olduğunu biliyorum.
Zaten AYM Genel Kurul Kararı ile AİHM’in üç ayrı sanık için verdiği üç ayrı ihlal kararı bunu ispatlıyor…
Aslında fazla lafa gerek yok…
Eline 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin 13 Şubat tarihli tutukluluğa devam kararı verildiği sırada tahliye edilerek Almanya’ya yollanan Deniz Yücel…
Ve aynı gün Anayasa Mahkemesi Genel Kurul kararı ve Anayasa’nın 153. Maddesine rağmen altımıza birden ‘ağırlaştırılmış müebbet’ veren mahkeme…
Bir yıl daha bitiyor …
Ve zulüm devam ediyor…”
***
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 8 Aralık 2022 tarihinde Şükrü Tuğrul Özşengül, Yakup Şimşek ve Fevzi Yazıcı için verilen mahkûmiyet kararını bozdu.
Çünkü “sanıkların savunma hakları ihlal edilmiş” ve “eksik araştırmayla” hüküm kurulmuştu…
***
Sanıkların savunma hakkını ihlal eden kim? İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 3 üyesi…
Sanıklar hakkında eksik araştırma yaparak hüküm veren kim? İstanbul 26.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 3 üyesi…
Peki “yargıç” olan bu üç kişi neden sanıkların “savunma hakkını ihlal ettiler” ve onları yıllarca haksız yere hapiste tuttular?
Neden “eksik araştırmayla” ağırlaştırılmış müebbet gibi korkunç bir cezayı gözlerini kırpmadan verdiler?
Bunu kimse sormayacak mı?
Hukukun bu kadar rahatça bir mahkemede yok sayılmasının bir karşılığı olmayacak mı?
“Savunma hakkının ihlal edildiği” bir mahkeme olabilir mi?
***
Sanıkların mahkeme salonunda tanık dinletmek için her duruşmada nasıl çırpındıklarının ben şahidiyim…
Mahkeme üyelerinin “düşman hukuku” uygulayan soğukkanlı umursamazlıklarının da…
Ama “sanıkların savunma haklarının ihlal edilmesi” ve “eksik araştırmaya” rağmen verilen ağır mahkûmiyet kararları Yargıtay 16. Ağır Ceza tarafından da onaylandı…
Nasıl onaylandı peki?
Bu kadar açık hak ihlali varken Yargıtay bunu nasıl onayladı?
Ve daha kaç davada “hak ihlaline” rağmen ağır cezalar veriliyor ve bunlar Yargıtay tarafından onaylanıyor?
Bu sorular hiç sorulmayacak mı?
***
Şükrü Tuğrul Özşengül suçlama karşısında soruşturmanın derinleştirmesini istemekle kalmadı mahkeme boyunca sağlık durumunun vahametini de gündeme getirdi.
Mahkeme Başkanı Kemal Selçuk Yalçın’ın, Özşengül’ün kalp hastalığını ve ameliyatını ifade etmesi karşısındaki mekanik ses tonu hâlâ kulaklarımda…
Ölüm ihtimali olan ve bunu anlatan bir adama nasıl aldırmazca baktıklarını gördüm.
Tuğrul Özşengül’ü bütün sağlık raporları ortadayken bilerek hapiste tutup onu ölüme yolladılar.
Bir mahkemenin, bir insanı öldürme hakkı var mı? Mahkemeler cinayet yeri mi?
***
Yargıtay Ceza Kurulu, Polis Akademisi öğretim görevlisi Şükrü Tuğrul Özşengül hakkında verilen mahkûmiyet kararını da 8 Aralık’ta bozdu.
Ama çok geçti… Özşengül artık hayatta değildi…
Geçen Temmuz ayında hapishanede kalp krizi geçirip ölmüştü.
Böyle olabileceğini defalarca mahkemede söylemiş ama sesini kimseye duyuramamıştı.
***
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, dosyayı yeniden yargılama için ilk derece mahkemesine gönderdi. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, tensip ile birlikte Yazıcı ve Şimşek’in tahliyesine karar verdi.
“Haksızlığa uğradıkları” anlaşıldı ama aralarından biri ağır kalp rahatsızlığını söyleye söyleye yaşamını yitirdi, diğer iki kişin yaşamlarından 6.5 sene zorbalıkla alındı. Hapishanede altı buçuk yıl kaldılar ve sonunda “haklarının ihlal edildiği” ortaya çıktı.
O arada Yakup Şimşek, yaşlı babasını kaybetti. Birçok insan gibi babasının ölüm haberini hapishanede aldı.
Yeniden başlayacak davanın ilk duruşması 13 Haziran’da görülecek. 15 Temmuz Yargısı’nın ne olduğunu merak edenler bu “sübliminal mesaj” davasının tüm merhalelerine iyi baksınlar… Cana kıymak, ömürden koca parçalar almak, insanları lekelemek, hepsi var…
Mahkemeler, mahkeme üyeleri cinayet işler mi? Kasten hukuka ihanet ederlerse işlerler… Ben bunun şahidiyim.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***