YORUM | YÜKSEL DURGUT
Türkiye sadece ekonomik bir darboğazın içerisinde değil ayrıca günden güne ortaya çıkan liderlik sorunu da yaşayan bir ülke. Liderlik vasfının ne olduğunu anlayabilmek ve o vasfı taşımak isteyenler, Winston Churchill’in yıllar önce ortaya koyduğu “Tarihinizi öğrenin” tavsiyesine kulak vermeli. Churchill’in kulağa küpe sözleri şu şekilde: “Tarihte devlet yönetiminin tüm sırları yatıyor.”
Eski ABD başkanı Richard Nixon, ‘Liderler (1982)’ adlı kitabında uluslarını kuran, topraklarını kurtaran veya “dünyaya benzersiz bir şekilde yön veren” altı liderin ismine yer vermişti. Nixon, bu kitabına ek olarak 1990’da bazı eklemeler yaptı ve İngiltere’den Margaret Thatcher ile Singapur’dan Lee Kuan Yew’i de dahil etti.
Kırk yıl sonra, Nixon’ın yardımcısı Henry Kissinger’ın da kendi favori liderler listesini oluşturarak geçen yıl yayınladığı son kitabını okuma fırsatı buldum. Kissinger, “Liderlik: Dünya Stratejisinde altı çalışma (2022)” adlı kitabında, Nixon’un liderler listesindeki Fransa’dan Charles de Gaulle ve Almanya’dan Konrad Adenauer’un siyasi hayatlarını överek kendi kitabında da yer veriyor. Mısır’ın “ebedi kimliğini” geri kazanmayı arzulayan Muhammed Enver Sedat’ı da liderler sıralamasına ilave ediyor.
Kissinger kitabında, “Dünya düzeninin karşı karşıya olduğu zorlukları göğüsleyebilecek karaktere, zekâya ve liyakate sahip liderler tekrar çıkabilir mi?” sorusunun cevabını arıyor. Bu eserde ele alınan altı lidere atfedilen stratejiler dünya tarihinin şekillenmesinde büyük roller oynuyor.
Siyasette “kararların verildiği, güvenin kazanıldığı, sözlerin tutulduğu, ileriye dönük bir yol haritasının çizildiği” yönetim düzeyindeki kişilerin oynadığı rolleri anlatan ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’a göre iki tip lider var: “Çığır açıcı liderler ve devlet adamları. Çığır açıcı liderler, yeni bir toplum düzenini meydana getirirken ortaya çıkarlar. Devlet adamları ise mevcut şartları en iyiye ulaştıran liderdir.”
Kissinger, liderliği “analiz, strateji, cesaret ve karakter kapasitesi” olarak ifade ediyor. Geçiş dönemlerinde liderliğin “gerekli” bir konum olduğuna inanıyor. Ancak beklentilerin aksine “çoğu liderin vizyoner değil, sadece yönetici olduğunun” kabullenilmesi gerektiğini de aktarıyor.
Yarının liderleri için bir siyasetname niteliğinde olan bu kitap, teknolojinin öngörülemeyen ilerleyişinin devlet yönetimi üzerindeki etkilerine ve gelecekte dünyayı bekleyen krizlere dair derin bir okuma yapmak isteyen herkes için bir kılavuz niteliğinde.
Çin ve ABD’nin stratejik rekabet ile barış içinde bir arada yaşama arasında gidip gelen politikalarının hayatta olduğunu ve bunun süreceğinden de bahsediyor.
“DEDİĞİM DEDİK” BİR LİDER
Kissinger, İngiltere’nin en uzun süre başbakanlık yapan ve ülkenin ilk kadın başbakanı Margaret Thatcher hakkında, “güçlü, inatçı ve tehlikeli bir şekilde dediğim dedik” değerlendirmesinde bulunarak nasıl reddedildiğini anlatıyor. Thatcher, liderlik etme fırsatını eline geçirdiğinde ise İngiltere’yi modernize ederek yeniden söz sahibi bir ülke konumuna getirmişti.
Almanya Federal Cumhuriyeti’nin ilk Şansölyesi Konrad Adenauer, II. Dünya Savaşı’ndan sonra yerle bir olduktan sonra bölünen Almanya’yı yeniden ayağa kaldırdı. Hedefleri ve hayalleri, halefleri tarafından yerine getirildi. Almanya’nın yeniden birleşmesi ve zamanla “birleşen bir Avrupa içinde birleşik bir Almanya’yı hayata geçirme” vizyonu gerçeğe dönüştü.
Adenauer’ın stratejisi birçok yönden Fransız General Charles de Gaulle ile benzerlikler taşıyor. 1940’larda, de Gaulle savaş yıllarını İngiltere’de sürgünde geçirdi. Fransa’nın Almanya’ya yenilmesi ve çok ağır şartları kabul ederek savaştan çekilmesinin ardından Londra’ya giderek Alman işgaline karşı direnen Özgür Fransa kuvvetleri hareketini başlattı.
İngilizler ve Amerikalılar tarafından üçüncü sınıf bir müttefik muamelesi gördü. 1958’de ülkesini Beşinci Cumhuriyet’ini yeniden kazanabilmesi için Paris’e geri döndü. Kurulmasını sağladığı 5. Fransa Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı olarak görev aldı.
General de Gaulle, misyonunu, “Ülkeyi kurtarmak, itibarsız bir siyasi sistemi değiştirmek ve orduyu yeniden itaat etmeye zorlamak” olarak açıklamıştı. General bu üç amacını hayata geçirmeyi başardı. De Gaulle Hindistan ve Çin’den çekildi, Cezayir’e özgürlüğünü sağladı, suikast girişimlerinden kurtuldu ve gazi olarak ülkesine geri döndü.
Kissinger’ın Nixon hakkındaki bölümü, her ikisinin de ciltler dolusu anılarında birlikte yaşadıkları zamanı yansıtıyor. Kissinger, Nixon’ın kendisini felsefi bir zihniyete sahip, sert, cesur, güçlü bir lider olarak tanımladığı analizinden alıntı yaparak şunları söylüyor: “Bir krizde elinden gelenin en iyisini yapıyor. Serin ve soğukkanlı bir politikacı.”
Kissinger kitabında, dünyanın en uzun süre (30 yıl) koltukta oturan başbakanı olarak ünvanı elinde bulunduran Lee Kuan Yew’in günümüz modern seçimlerine verdiği çok güzel bir örneklemeye kitabında şu şekilde yer veriyor: “Seçimler, ambalaj ve pazarlama konusunda bir yarışmadır”
“Mevcut kurumlara vizyonla yaklaşan çok az liderin” kaldığına üzüldüğünü belirtiyor Kissinger ve ekliyor, “Bunun yerine artık sosyal medya platformlarımız var.”
VİCDANSIZ SİYASET SUÇA MEYLEDER
Kissinger, “Kendine olan inancını kaybederse veya sistematik olarak kendi algısına karşı çıkarsa” hiçbir toplumun hayatta kalamayacağı konusunda bizi uyarıyor. Adenauer’ın halefi 1974-1982 yılları arası Batı Almanya Şansölyesi olarak görev yapan Helmut Schmidt’ten alıntı yapıyor: “Kontrol edilemeyen kötülük büyür. Müsamaha edilen kötülük tüm sistemi zehirler” ve “vicdansız siyaset suça meyleder”.
Erdoğanlar, Bahçeliler ve benzeri liderler için 20. yüzyıl İngiltere’sinin en önemli şairlerinden biri olarak anılan Philip Larkin’in şu sözlerle biten bir şiirini kitabına alıntılıyor: “Artık çocuklarımıza bırakmayı umduğumuz tek şey para.”
Kissinger, birçoğunun liderlikle eş anlamlı olarak kendilerinden bir parça olarak gördüğü Büyük İskender’e de atıfta bulunuyor. İskender “disiplin, hız ve kurnaz siyasi anlayış” kullanarak 32 yaşına geldiğinde imparatorlukların efendisi olmuştu.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya’yı, “alçak gönüllülük stratejisi” ile inşa edip dünyada söz sahibi yapan Konrad Adenauer; sürdürdüğü “irade stratejisi” ile Fransa’yı tarihi görkemine yeniden kavuşturan Charles de Gaulle; Soğuk Savaş sırasında “denge stratejisi” izleyerek ABD’ye jeostratejik avantajlar kazandıran Richard Nixon; 25 yıl süren Arap-İsrail Savaşları’nı “aşkınlık stratejisi” güderek sonlandırıp Ortadoğu’da barışı tesis etmenin imkânlarını gösteren Enver Sedat; “mükemmellik stratejisi” ile güçlü bir devlet olan Singapur’u inşa eden Lee Kuan Yew; “Avrupa’nın hasta adamı” İngiltere’nin “ikna stratejisi” izleyerek uluslararası konumunu güçlendiren Margaret Thatcher…
99 yaşındaki Henry Kissinger bugünün ve yarının liderleri için el kitabı niteliğinde ortaya koyduğu bu eseri Türkiye’deki liderlere ilham kaynağı olur mu bilemiyorum. Asrın lideri, “Gücün zirvesine çıkmak için müthiş kabiliyetleri ve arzuları sayesinde mütevazı hayatlarından zaferle çıkan” bu altı liderden ders çıkarır mı? Yoksa artık çok mu geç kaldı?
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***