YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN
Çok bilinen bir laftır; “Fırsatların kazası olmaz”
Gerçekten de gerektiğinde kaçırdığınız vakit namazını bile kaza edebilirsiniz ama ‘fırsatı’ kaçırdınız mı ‘geçmiş olsun’.
Kaybı telafi etme imkanınız olmadığı için ancak sonradan ah vah edersiniz.
İşte tam da böyle bir dönemdeyiz. Önümüzde büyük fırsatlar var ve kaçırılması halinde faturası çok büyük olacak.
Malum olduğu üzere Millet İttifakı’nda aylardır süren belirsizlik ve gerilim İyi Parti Lideri Meral Akşener’in masayı devirmesiyle başka bir boyuta geçmişti.
Akşener hem masayı devirdi hem de öyle ağır laflar etti ki liderlerin bırakın bir masa etrafında toparlanmasını bir daha yüz yüze gelmeleri bile zor gözüküyordu.
Ancak toplumun adeta tsunamiye dönen öfkesi ve liderlerin fedakarlıklarıyla masa yeniden kuruldu.
Bir başka ifadeyle dağılan masayı Millet’in kendisi toparladı.
Sonuç itibariyle Kemal Kılıçdaroğlu ortak aday olarak açıklandı ve ittifak krizden güçlenerek çıktı.
Nihayetinde nasıl ki 6 Şubat depremi sonrası bambaşka bir Türkiye olmuşsa, 6 Mart sonrası da Türk siyaseti başka bir boyuta geçti.
Meral Akşener’in zehir zemberek sözlerle ittifak masasını devirmesinden sonra halkın gösterdiği tepki üzerine derin siyasi analizler yapmak şart.
Eminim ne Meral Akşener ne de Millet İttifakı’nın diğer bileşenleri bu kadar yaygın ve güçlü bir öfke-tepki seli beklemiyordu.
Dahası son bir kaç günde yaşananlar gösteriyor ki Erdoğan rejimine yönelik tepki tahminlerin de ötesinde.
Bu durum muhalefete ekstra sorumluluk yüklüyor.
EN ZOR İKİ AYA GİRİYORUZ
Şurası net; Erdoğan ve müttefikleri kirli iktidarlarını sürdürmek için ‘herşeyi’ yapacaklar.
Buradaki ‘herşey’i kavramı hayli geniş.
Çünkü kelimenin tam anlamıyla herşeyi yapacaklar. Bu kadar kesin hüküm vermemin nedeni daha önce yaptıkları.
Yani ‘yaptıkları yapacaklarının teminatı’
2015 Haziran seçimlerini kaybedince neler yaptıklarını kimse unutmadı. Erdoğan’ın koltuğu için yüzlerce kişi hayatını kaybetmişti. 15 Temmuz akşamı oynanan tiyatro da böyle bir tezgahın sonucu.
Özetle Erdoğan iktidarını kaybetme ihtimali gördüğünde kan dökmekten çekinmiyor. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Alaattin Aldemir’in “Bir mafya grubu üzerinden Kılıçdaroğlu’na hamle yapılacağıyla ilgili duyumlarım var” iddiasını hafife almamak lazım.
Dolayısıyla muhalefet bloğunun sorumluluğu bir kat daha artıyor.
Ayrıca Kemal Kılıçdaroğlu’nun tek sorumluluğu Cumhurbaşkanı seçilmek için yeterli oyu almak değil.
17 Aralık 2013 büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası katiller ve eski derin devlet artıklarıyla ittifak kuran Erdoğan ülkeyi tam bir enkaza çevirdi.
Kızılay örneğinde gördüğümüz gibi yüz yıllık kurumlar yerle bir oldu. Yargı, bürokrasi, akademi ve medya Saray’ın oyuncağına dönüştü.
Millet İttifakı’nın bileşenleri siyaseten çok tecrübeliler. Onlara neyi nasıl yapacaklarını söyleme hadsizliğinde bulunacak değilim.
Ancak bir gazeteci olarak halkın beklentilerini aktarabilirim.
Şu anda Kemal Kılıçdaroğlu’nun önünde tarihi bir fırsat var. Hem de kolay kolay her siyasetçiye nasip olmayacak bir fırsat.
Erdoğan herşeyi batırdı.
Ekonomi çökük, bürokrasi yerlerde sürünüyor. Basın özgürlüğü ve hukukun üstünlüğünden eser yok. Eğitimden spora her alanda tamir edilmesi gerekenlerden uzun bir liste var.
Millet İttifakı bileşenlerinin önündeki tarihi fırsat da bu. Bu ülkeyi enkazından yeniden ayağa kaldırabilirler.
Kemal Kılıçdaroğlu’da bunu yapabilecek bir siyasetçi.
Erdoğan gibi kindar ve sürekli rakiplerini tehdit eden birisi değil. Erdoğan gibi güçlü bir lider imajı çizmiyor. Bir bakıma bu durum da bir avantaj çünkü bugün yaşadığımız sorunların temelinde ‘Erdoğan tarzı güçlü lider’ anlayışı var.
Kılıçdaroğlu son konuşmalarında dediği gibi ‘sofrasını genişletebilir’, özgür, demokratik bir hukuk devleti kurmak için herkese açık olabilir.
Bu bir tercih değil zorunluluk.
Kılıçdaroğlu siyasi kariyerinin son döneminde yeni bir kurucu liderlik rolüne soyunma fırsatına sahip. Sağcısı, solcusu, dindarı, seküleri, KHK’lısı ya da Kürdü-Alevisi kim varsa hepsini kucaklayarak gerçekten tarihe geçme imkanı yakalayabilir.
Toplumun beklentisi amasız fakatsız ve toplum katmanları arasında ayrım yapmaksızın haklıyla hakkını vermesi, hukukun yeniden tesis edilmesi ve adaletin sağlanmasıdır.
Kılıçdaroğlu’nun siyasi kariyerinin sonunda bu ülkeye yapacağı en büyük katkı bu olur.
Eğer Erdoğan rejiminin yıkıp döktüğü küstürdüğü kesimler kucaklanabilir, hukukun üstünlüğü ve adalet tesis edilebilirse Kılıçdaroğlu bu ülkenin tarihine geçer.
Gerçekten de Kılıçdaroğlu’nun önünde tarihi bir fırsat var. Her siyasetçiye böyle bir fırsat çıkmaz.
Bakalım Kılıçdaroğlu bu fırsatı değerlendirebilecek mi?
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***