İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyeleri ortak bir bildiri yayımlayarak, “Olağanüstü Hal Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”ne tepki gösterdi.
Kararnamenin kısa sürede deprem sonucu ortaya çıkan barınma ihtiyacına yanıt verme hedefine sahip olduğu belirtilen açıklamada, kararnamenin bu yanıyla Türkiye’de köklü bir geçmişe sahip şehir ve bölge planlama bilim alanı ve mesleğinin birikimlerini göz ardı edildiği, daha orta ve uzun vadede büyük sorunlara yol açabilecek bir nitelik taşıdığı vurgulandı.
ORMAN VE TARIM ALANLARI İÇİN TEHDİT
Kararnamedeki maddelerin tek tek değerlendirildiği açıklamada daha önce madencilik faaliyetlerine sorunlu bir şekilde devredilen alanların dahi yerleşmeye açılabileceği, bunun karşılığında bu alanların iki katından az olmamak üzere hazine taşınmazının, orman tesis etmek üzere Orman Genel Müdürlüğü’ne tahsisinin esas alındığı hatırlatıldı. “Hızla tahsis edilmesi mümkün hale gelen bu alanların, mülkiyet haklarının transferinde belirsizlikler yaratılmıştır. Bu kararnameye göre, hızlı tahsis uygulamasıyla düzenlenecek yerleşme ve yapılaşmanın, kamu hak ve kaynaklarının geri dönülmez kaybına neden olacağı öngörülmektedir” denilen açıklamada orman ve mera alanlarında kurulması önerilebilecek yeni yerleşim alanları için gerekli vasıf değişikliği yetkisinin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na devredilmesinin ekosistem bütünlüğü açısından sorunlar doğurabileceği ifade edildi. Uygulama ile orman alanlarının kaybı yanında, bölgenin tarım varlığında önemli kayıplara yol açabileceği ve yeni ekolojik ve ekonomik risklere neden olabileceğine de dikkat çekildi.
ŞEHİR PLANLAMASININ BİLİMSEL BİRİKİMİNDEN YARARLANILMALI
Kararnamede iskan alanlarında ve mevcut kentsel alanlarda Bakanlıkça onaylanacak plan ve imar uygulamaları beklemeksizin uygulamanın yapılabileceği’ ifadesinin yer aldığı hatırlatılan açıklamada, “Planlama, yalnızca jeolojik ve zemin etütlerine gerçekleştirilemez. Kentlerin sadece konuttan ibaret olmadığı; yaşayan ve üreten toplumsal bir ilişkiler bütünü olduğu gerçeğiyle; planlama tüm doğal yapı elemanları (toprak yapısı/verimi, iklim ve meteorolojik özellikler, eğim, sulak alanlar, doğal kaynaklar vb.), sosyo-ekonomik yapı (demografik yapı, istihdam, sektörel yapı, kültürel yapı vb.) ve yapılaşmış çevre (arazi kullanımı, tarihi kent dokusu, sit alanları, altyapı, ulaşım ağları vb.) unsurlarının bir arada değerlendirildiği, bütüncül risk değerlendirmesi yapılarak, kısa-orta-uzun dönem çevresel, toplumsal, kültürel ve ekonomik politikalarla bütün mekânsal stratejileri içeren ve belirtilen konuların uzmanlarından oluşan çok disiplinli bir yapıda yürütülür” denildi. Söz konusu maddenin şehir planlamasına dair bilimsel birikimleri göz ardı ettiği belirtildi.
BÖLÜMÜN WEB SİTESİNE ERİŞİM ENGELİ
Akademisyenlerin tepkisinin ardından şehir ve bölge planlama bölümünün web sitesi “hukuki ve teknik şartlar” nedeniyle erişime engellendi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***