WAN – Yerine kayyım atanan Wan Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Mustafa Avcı, depremdeki yıkıma ilişkin “Bütün gücünüzü savaş endeksli planlarsanız, bu tür bir felaketle karşılaştığınızda sınıfta kalırsınız” ifadelerini kullandı.
AKP-MHP hükümetinin deprem karşısındaki politikasızlığı, yıkımın boyutunu artırırken, sorumluluktan kaçan iktidar deprem için “kader”, can kayıpları için ise “şehit” söylemleriyle kendini savundu.
Yerine kayyım atanan Wan Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Mustafa Avcı, AKP-MHP iktidarının önceliğinin savaş olduğunu belirterek, bu politikanın deprem bölgesinden yükselen “devlet nerede?” sorusuna da yanıt olduğunu belirtti.
‘DEVLETİN ÖNCELİĞİ YIKIM GETİRDİ’
Devletin savaş önceliğine dair konuşan Avcı, “Aslında zayıf olmayan ve ‘güçlü’ bir devlet olgusu var. Ama devletin planlamadaki önceliklerinin görülmesi gerekiyor. Şuan ki AKP-MHP iktidarı önceliklerini sıralarken savaşı birinci sıraya koyuyor. Bir gecede 72 savaş uçağı kaldırılabiliyor ve bu koordineli bir şekilde yapılıyorsa, ‘devlet güçsüzdür’ diyemeyiz. Demek ki burada görmemiz gereken nokta, devletin neye öncelik verdiğidir, bu sorgulanmalı. Deprem ve benzeri afetler hükümetin önceliği değil. Kaynaklarınızı ve bütün gücünüzü savaş endeksli planlarsanız, bu tür bir felaketle karşılaştığınızda sınıfta da kalırsınız, enkazın altında da…” şeklinde konuştu.
YEREL YÖNETİMLERE DÜŞEN ROL
Türkiye’de merkezi ve yerel yönetimler olarak iki yönetim biçimi olduğunu ifade eden Avcı, yerel yönetimlerin merkezi yönetiminden bağımsız olmasına işaret ederek, “Yerel yönetimler, merkezi yönetimin bir şubesi gibi çalışırsa, ya da merkezi yönetim yerel yönetimleri bir şubesi olarak görürse, o zaman toplum odaklı değil, iktidar esaslı bir yönetim ortaya çıkar. Yerel, iktidarda kim varsa onun çıkarları doğrultusunda pratikleşip, programlarını ona göre düzenlerse, o zaman toplum ötelenmiş olur. Hareket noktası toplum esaslı olan bir zihniyet durumu söz konusu ise, ister yerel, ister merkezi yönetim olsun, bu tür felaketlerin önüne geçmek çok daha kolay olur” dedi.
Hükümetin deprem hazırlığı olmadığı gibi, yerel yönetimlerin de aynı durumda olduğunun altını çizen Avcı, “Bu depreme bir hazırlık olmadığı için 42 binin üstünde insanımız yaşamını yitirdi. Büyük bir ekonomik külfet var ortada. İllerin demografyasının değişmesi tehlikesi açığa çıktı. Sahipsiz kalan çocukların akıbetine ilişkin tehlikeler var. Bunların hepsi kendi içerinde bir felakettir, maliyettir ve büyük tehlike arz ediyor. Eğer, biz kendi kendimize yetebilecek bir güce, bir iradeye sahip olsaydık, bugün yaşadığımız gibi enkazın altından kalkılamayacak durumda olmazdık” diye kaydetti.
‘YAPILAR DENETİMDEN GEÇMELİ’
Wan özelinde konuşan Avcı, 1990’lardan bu yana bir göçün yaşandığını ve kentin, “büyümüş bir köye” benzediğini belirtti. Kentteki yapı stokunun yüzde doksanının programlı olmadığını kaydeden Avcı, “Yapılar bir mühendis denetiminden geçmemiş ve ruhsat alınmamıştır. Nasıl ki köylerde bir arsa bulup üzerinde ev inşa ediliyorsa, kentte de aynı durum söz konusu. Ama bu büyük bir tehlike. Bunun bir denetimden geçmesi gerekir. Bu evler depreme dayanıklı mı, değil mi bilinmiyor. Herhangi bir zemin etüdü yapılmamış, belediyelerden bir ruhsat alınmamış. Sadece yerel ve merkezi yönetimin zihniyeti değil, halkın zihniyetinin de bu anlamda değişmesi gerekiyor” diye konuştu.
Kentin olası depremlere hazırlıklı olmadığını belirten Avcı, kayyım atanan belediyelerin olanaklarının, iktidar için seferber edildiğini ifade ederek, “Ama bu toplum belediyesiz de, belediye olanakları olmadan da kendine yetebilmeli. Kendisini bu temelde örgütlemeli ve ayakta kalmasını bilmeli. 6 Şubat’tan bu yana halkımızın seferber olması elbette önemli ve bu dayanışma büyütülmeli. Fakat felaket geçtikten sonra gelişen dayanışma ve yardımlaşma sadece yaraları sarıyor, bir sonraki sürece hazırlamıyor. Bizim derdimiz, halkın kendi mahallesinde kendisini hazırlaması, her yönüyle kendi kendine yetebilmesidir” diye kaydetti.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***