HABER MERKEZİ – Eski Pentagon yetkilisi Michael Rubin, “ABD’nin PKK’yi “terör örgütü” olarak tanımlamaması gerektiğini belirterek, “Washington Erdoğan’ın PKK’ye yönelik irrasyonel nefretini benimserse barış mümkün olmayacaktır” dedi.
Eski Pentagon yetkilisi Michael Rubin , Washington Examiner haber sitesinde yayınlanan yazısında, ABD’nin PKK’yi “terör örgütü” olarak tanımlamaması gerektiğini ve bu konuda Türkiye’ye boyun eğmeyi bırakması gerektiğini belirtti. AKP’li Tayyip Erdoğan’ın İsveç’in NATO’ya üyeliğini veto gerekçesinde PKK’yi öne sürdüğünü hatırlatan Rubin, “Washington Erdoğan’ın PKK’ye yönelik irrasyonel nefretini benimserse barış mümkün olmayacaktır” dedi.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in geçen ay Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptığı görüşmeden sonra “PKK ile mücadele çabalarında yakın koordinasyon ve işbirliği” sözü verdiğini belirten Rubin, “Bu, basmakalıp bir diplomatik dil olabilir, ancak mantıklı bir sorunu gizliyor: Suriyeli Kürtler, Türkiye ve Suriyeli vekillerinin grubu desteklediği bir dönemde IŞİD’e karşı savaşmak için 12.000’den fazla kadın ve erkeği feda etti. Yine de, ister Suriye’de ister İsveç’te olsun, Türkiye, Batı’nın PKK’ye karşı sözde hoşgörüsünü ilk suç haline getiriyor. Bu, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şimdi neden İsveç’in NATO üyeliğini veto ettiğinin birinci sebebi olarak ifade edildi” ifadelerini kullandı.
Rubin yazısında, “Türkiye’yi şımartmak yerine, Suriyeli Kürtleri – ilişkileri ne olursa olsun – teröre karşı savaşta ve demokrasi mücadelesinde müttefikten başka her şeymiş gibi davranmayı bırakmanın zamanı geldi” dedi.
ABD İKİ KEZ PKK’Yİ KURBAN ETTİ
Belçika’nın PKK’nin “terör örgütü” olmadığı sonucuna vardığını hatırlatan Rubin, “Açıkçası, ABD de aynı yolu izlemeli. Dışişleri Bakanlığı, 1980’lerde şiddetin zirve yaptığı dönemde PKK’yi bir terör grubu olarak tanımlamadı. Bu tanımlama daha sonra, Başkan Bill Clinton Türkiye ile milyarlarca dolarlık bir silah anlaşması yapmak istediğinde geldi. İronik bir şekilde bu, PKK’yi iki kez kurban etti: birincisi PKK’yi damgalayarak kurban etti, ikincisi Türkiye’ye sadece PKK grup üyelerini değil, sıradan çiftçileri de katletmesi için silah vererek de yaptı” diye belirtti.
‘ERDOĞAN’IN DIŞ DÜNYAYA İHTİYACI VAR’
Rubin, devamında şunları kaleme aldı: “Türkiye yandaşları böyle bir hamlenin ABD-Türkiye ilişkilerini bozacağını söyleyecektir. Abartıyorlar. On yıllardır Dışişleri Bakanlığı’nın el sıkışması, Beyaz Saray’ın Ermeni soykırımını tanımaktan kaçmasına neden oldu. Sonunda, Başkan Joe Biden, yara bandını basitçe yırttı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Papa Francis, Almanya Federal Meclisi, Rusya Duması ve diğer devletler de öyle yaptı. Türkiye’nin blöf yaptığını söylediklerinde Erdoğan kükredi ama nihayetinde hiçbir şey yapmadı. Milliyetçi öfke nöbetleri bir yana, onun dış dünyaya, dünyanın Türkiye’ye ihtiyacından daha fazla ihtiyacı var.
ERDOĞAN’IN NEFRETİN BENİMSERSE BARIŞ MÜMKÜN DEĞİL
Washington, Erdoğan’ın PKK’ya yönelik irrasyonel nefretini benimserse barış mümkün olmayacaktır. Devlet Politikasına yön verenler, Dışişleri Bakanlığı veya beyin takımındaki Türkiye yandaşlarının telaşını da kabul etmemelidir. Ne de olsa 1983-1993 yılları arasında başbakan ve cumhurbaşkanı olarak Türk siyasetine yön veren Turgut Özal, kalp krizi geçirene kadar PKK ile müzakere etmeye hazırdı. Otuz yıl sonra, onun bilgeliğini tanımanın zamanı geldi.
Biden, ‘diplomasi geri döndü’ sözünü bir slogan gibi tekrarlıyor ama bazen diplomasi, rakipleri mutlu etmekten daha fazlasını ifade ediyor. ABD’nin Doğu Akdeniz politikasında büyük bir rota düzeltmesinin zamanı geldi. Ancak Washington, Suriyeli Kürtlerin çalkantılı bir bölgede Amerika’nın en iyi müttefiki olduğunu anladığında ve Türkiye’nin şantajına yenik düşmeyi bıraktığında, hem Türkiye içinde hem de bölge genelinde yeni ve daha barışçıl bir düzen ilerleyebilir.
Biden: Yara bandını yırtın. PKK’yı listeden çıkarın. Müttefikleri ödüllendirin. Barışçıl olun. Türkiye’ye etnik kışkırtma devrinin bittiğini söyleyin.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***