– Maraş merkezli depremler, dünya basınında geniş yer bulmaya devam ediyor. Yunan gazetesi Kathimerini’nin yazarlarından Nikos Konstandaras, insanlığın bir yol ayrımına olduğunu yazdı.
Konstandaras, “Otokrasi ve milliyetçi politikalar için yolun sonu görünürken, Erdoğan ve Türkiye’nin geleceği, Erdoğan’ın gerçekleri kabul edip çatışma üreten politikalarını değiştirmeyi tercih edip etmeyeceği sorusunda düğümleniyor. İnsanlık da aynı seçimle karşı karşıya” dedi.
Yunan yazarın makalesi şöyle:
“İklim krizi ve pandeminin ardından şimdi de Türkiye ve Suriye’deki büyük depremler bize, hiçbir ülkenin büyük doğal afetlerle ve bunların doğrudan ve dolaylı sonuçlarıyla -çok büyük ölü sayısı, bina ve altyapı yıkımı, kitlesel göçler ve ardından gelen siyasi çalkantılar- baş edemeyeceğini hatırlattı. Ukrayna’daki savaş da bu kategoriye giriyor. Çünkü Ukrayna’daki olası bir Rus zaferi saldırganlık virüsünün tüm gezegene yayılmasına yol açabilir. Ukrayna’nın bağımsızlığından çok daha fazlasının tehlikede olduğunu hisseden ülkeler bu yüzden yardıma koştu.
İnsanlık bir yol ayrımında: İnsanlığın kolektif iyiliği için gerekli işbirliği veya kendi kendine yeterlilik yanılsaması.
Depremler Türkiye’yi öylesine sert vurdu ki akla, Shelley’nin ‘Ozmandias’ında bir gezginin yıkılmış bir heykelin kaidesinden aktardığı “Eserlerime bak, ey Kudretli ve umutsuzluğa kapıl!” dizeleri geliyor.
“Kralların kralı”, ihtişamının gelecek nesillerde hayranlık uyandırmasını isterken geride kalan tek şey, hırs ve kibir için gezginlere ibretlik bir hikaye olmuştu. Erdoğan da bugüne kadar kendini firavunvari inşaat projelerine bağlayarak, hem içerde hem de dışarda ‘kadiri mutlak’ bir imaj çizdi. Şimdi ise halkının tepkisi tarafından kuşatılmış şekilde, ilişkilerin gergin olduğu ülkelerden dahi yardım almak zorunda kalıyor. (Bununla birlikte, siyasi rakipleriyle ülke içinde işbirliği ihtiyacını kabul edip etmeyeceği şüpheli.)
Otokrasi ve milliyetçi politikalar için yolun sonu görünürken, Erdoğan ve Türkiye’nin geleceği, Erdoğan’ın gerçekleri kabul edip çatışma üreten politikalarını değiştirmeyi tercih edip etmeyeceği sorusunda düğümleniyor. İnsanlık da aynı seçimle karşı karşıya. 1648’de Avrupa’daki din savaşlarına son vermek için kurulan ‘Vestfalya Sistemi’nin artık yeterli olmadığı açık. Sınırlar baki kalabilir ancak devletler, (gelişmeler tarafından, ç.n.) halklarının hayatta kalabilmesi, refahı ve temel düzeyde işbirliğinin sağlanabilmesi için “egemenliklerinin bir bölümünden feragat etmeye” çağrılıyor.”
Not: Bu yazı ekathimerini.com sitesinden tercüme edilerek alınmıştır.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***