Televizyonlarda bir bağış kampanyası var, deprem felaketine uğrayan illere bağışlar aktarılacak, buraya kadar normal.
Ancak, hazinenin bilançolarını düzeltmek için sermaye koyduğu kamu bankalarının, Ziraat, Vakıflar, Halk, böyle büyük bağışlar yapmaları çok normal değil.
Taahhüt konusuna yazının sonunda gireceğim ama gördüğüm Ziraat Bankası 20 milyar TL, Vakıfbank 12 milyar TL, Halkbank ise 7 milyar TL bağış yapmışlar.
Merkez Bankası ise 30 milyar TL bağış yapmış.
Merkez Bankası bir anonim şirkettir, kar edebilir ve bu karının bir bölümünü yönetim kurulunun kararıyla kamusal bir konuya bağış olarak aktarabilir ama bu süreç çok iyi izlenmeli, acaba Merkez Bankası 2022 yılında bu ölçüde kar yapmış mıdır?
Daha büyüklüğü tam netleşmemiş 2022 karı bu miktara erişemez ise Merkez Bankası’nın yaptığı tamamen para arzını genişletmek anlamına gelecektir, bunun sonu da deprem felaketinden sonra başka bir iktisadi felakettir.
Şayet Merkez Bankası bu parayı bağış olarak vermiş ise bunun anlamı bu sene Merkez Bankası’nın bu miktar kadar bir kaynağı Hazine’ye aktarmaması gerektiğidir, bakalım ne olacak?
Üç kamu bankasının yaptığı ise hiç kabul edilebilecek bir konu değildir.
Bu bankaların esas sözleşmelerinde hem kuruluş amaçları ama bir de ticari bankacılık yapabilecekleri hükmü vardır.
Ziraat Bankası üzerinden açmaya çalışalım.
Böyle bir felaket sonrası Ziraat Bankası’nın yapması gereken bölgedeki tarımcılara çok uygun, çok uzun vadeli, çok düşük faizli kredi programı hazırlamak ve sunmaktır.
Halk Bankası’nın asli işi de Ziraat’ın tarımcılara yaptığını küçük ve orta boy işletmeler ve esnaf için planlamaktır, bağış yapmak değildir.
Nihai anlamda iktisat demek para ve kaynak kıtlığının belirli amaçlara tahsisi demektir, bu tahsis doğru yapılamaz ise gelinen nokta Türkiye’nin bugün geldiği noktadır.
Benzer bir tuhaflığı pandeminin başlangıcında Erdoğan’ın yaptığı, iban dağıttığı, ismi çok emin değilim ama galiba “Biz bize yeteriz” idi, kampanyada da görmüştük, tam bir fiyasko idi çünkü bağış yapanların yaklaşık tümü kamu kuruluşları idi.
Aynı skandala şimdi bir kez daha şahit oluyoruz.
Skandal diyoruz çünkü bu kamu bankalarının görev zararları (adı değiştirildi şimdi) yine nihai anlamda bütçeden karşılanacak. Bu bağış tuhaflığı anlayabildiğim kadarıyla daha bütçenin ikinci ayında ek bütçe talebi ile Meclis’in önüne gelmemek, komik duruma düşmemek içindir ama bu ek bütçe meselesi çok uzak olmayan bir vadede gündeme mutlaka gelecektir, bu bağış operasyonu süreci geciktirmek içindir.
Gelelim taahhüt işine.
Kamu bankalarının taahhütlerini yerine getirmemesi düşünülemez ama ben merakla özel kişi ve kurumların bulundukları taahhütleri ne ölçüde gerçekleştireceklerini izlemek istiyorum.
Seneler önce, seksenlerin ortaları idi galiba, Mehmetçik Vakfı için yine taahhüt esaslı bir kampanya açılmış idi, taahhütlerin gerçekleşme oranı yüzde ellinin çok altında kalmış idi.
Kamu bankalarının bu kampanyaya bu ölçüde büyük montanlarla girmeleri işlerin bir kez daha normal yollardan yürümediğinin bir kanıtı.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***