YORUM | AHMET KURUCAN
23 yıllık Amerika hayatımda vefat haberini alır almaz her işi bırakıp eşimle birlikte cenazesinin gömülmesi anında bulunmak için ilk uçağa atlayıp Türkiye’ye gittiğim bir kişi oldu. Türkiye ile Amerika arası 10.175 km. Uçakla ortalama 10 saatlik bir uçuş. Git-gel uçak bileti, orada kalış, masraflar vs. İnanın bunların hiçbirisini bir saniyeliğine bile olsa düşünmedim. Buldum, buluşturdum ve o cenazeye katıldım.
İki gün önce sabah kalktığımda can dostumdan hüzün dolu bir mesaj aldım. Aynen şöyle diyordu: “Kıymetli abim. Selver teyzeniz…إنا لله وأنا إليه راجعون” Yani “Allah’tan geldik ve O’na döneceğiz.” Birden hüzün çöktü kalbime. Sarsıldım ve…
Hemen cevabi bir mesaj yazdım can dostuma, taziyelerimi ilettim, ilerleyen dakikalarda arayacağımı belirttim ve düşünmeye başladım. Mazi denilen tarihin geride kalmış zaman diliminde yerini alan hatıralar alemine daldım. Bornova Safa Zemzem kitapevinin üstündeki evde yemek yedim, altındaki manavda alışveriş yaptım, Akçapınar’daki üç odalı küçücük köy evinde oturdum, kalktım, yedim, içtim, çekyatlarda, yer yataklarında yattım, üzüm bağlarında çalıştım, kuyu suyu ile arabamı yıkadım, plastik sandalyeler üzerinde mangal başında elimde kibrit misafirleri bekledim, semaverde nice çaylar demledim, Turgutlu İmam Hatip, İzmir İlahiyat talebeleri ile kamplar yaptım, çamaşır ipine boylu boyunca asılmış seyyar lambaların altında Aliler, Latif Ler, Rıfatlar, Hasanlar, Mustafalar, Nuriler ve daha nice nice insanlarla Risaleler okudum, can dostumla o yattığım odada Müslim-i Şerif müzakere ettim, Hocaefendi’nin Mustafa Amcanın kendine has gülmesi ve konuşması eşliğinde gülüş çığrış yaptıkları kahvaltı öncesi sofra hazırlıklarında bulundum, Türkiye’nin dört bir yanından gelen ve adı Mustafa Türk dinlenme tesislerine çıkan işte o küçücük köy evinde misafirlere ev sahipliği yaptım, Turgutlu’dan Konya’ya tıbbi tedaviye gittim, Tavşanlı’da önce düğünüme ardından annemin cenazesine katıldım, İzmir’den tam iki otobüs kadın-erkek insanla şeftali ağaçlarının altında kahvaltılar yaptım, Nişan teyzeye birçok defa yardım ettim, evlendiğimizde zaman zaman kızkardeşimle, kızımız olduktan sonra da kızımla beraber eşimi günlerce haftalarca o köy evine bıraktım, İzmir ve İstanbul’daki evimizde iftar yaptım, Amerika’daki evimizde namazlar kıldım ve daha nice hatıralar. Evet, bütün bunların hepsinde de Server Teyzem benimle, bizimle ve O’nunla beraberdi. Ama bu dakikadan itibaren o aramızda değildi. Bu dünya sürgününden bütün sevenlerini yetim bırakarak ahiret yurduna gitmişti.
Çilekeş bir kadındı. 14 yaşında gelin gittiği evde hepsi de erkek 4 çocuk sahibi olmuştu. Zordu yaşadığı köy hayatı. 1940 doğumlu olduğuna göre artık siz düşünün onun daha çocuk denilecek yaşta anne olduğu zamanları ve o zamanların imkanlarını. Yorulmak nedir bilmemenin mücessem haliydi bana göre. Gün boyu ağırladığımız misafirlerden sonra ben yorgun argın kendimi yatağa atarken o mutfakta ertesi gün gelecek misafirlere hazırlık yapardı. Kışa hazırlık adı altında yaptığı salçaları, turşuları, ipe dizip kuruttuğu biberleri, patlıcanları, bamyaları hiç hesaba katmıyorum. Gündelik hayattan bahsediyorum. İnanın zor hem de çok zordu o şartlarda yaşam ama gel gör ki iş onun önünden kaçıyordu. Cömertliği de denizler gibi engindi. Sesi cevheriyyü’s savt’tı ama cömertliğinin sesi meltem rüzgârlarına benzerdi. Yokluğu da varlığı da bildiği için olsa gerek muhatabının gözünün içine baktığında anlardı var ya da yok olduğunu. Beni bırakın onun evine gelip de ayrılırken mevsimine göre az ya da çok arabasının bagajına bir şey koymadan ayrılan insan neredeyse yoktur. Çok az insan tanımışımdır ben onun kadar olduğu zaman bitecek endişesi taşınmadan veren, olmadığı zaman da va’d eden insan.
Bana şunu diyebilirsiniz, her insanın hayatında başta anneleri olmak üzere vardır böyle kadınlar. Doğrudur. Ben de inanırım, gerçekten az ya da çok mutlaka vardır her insanın hayatında böylesi kadınlar. Çünkü insanın karakterinin şekillenmesinde, şahsiyetinin oturmasında, kişiliğin oluşmasında kadınların rolü çoktur. Çoktur ama belki de insanlar farkında değildir bunun. Fakat Selver Teyze sıradan bir kadın değil bana göre. O Hizmet dairesi içinde ilk nesil kadınlar için tam anlamıyla bir prototiptir. Dolayısıyla bu yazı Selver Teyze özelinde sadece Selver Teyze’yi değil, onunla birlikte yüzlerce, binlerce Hizmet annesini anlatmaktadır. Nitekim Irmak Tv “Hizmet Anneleri” adını verdiği dizinin bir bölümünü isabetli bir kararla Selver Teyze’ye ayırmıştı. İsterseniz aşağıdaki linkten bu bölümü izleyebilirsiniz. İnanıyorum ki 32 dakikalık bölümü izledikten sonra siz de benimle hemfikir olacak ve İbrahim Hakkı misali şunu söyleyeceksiniz:”Harabat ehline hor bakma Şakir. Defineye malik viraneler var.”
Başa döneyim; eğer güzelim ülkeme emniyet ve güven içinde gidip gelme imkânım olsaydı yıllar önce bir başkası için yaptığım seyahati yine yapar, Selver Teyzemin cansız bedenine karşı son dünyevi görevimi gözyaşları içinde yerine getirirdim. O benim annemin cenazesine gelmiş ve defin işlemlerinin bitmesinden sonra eve geldiğimde göz yaşları içinde bana Tavşanlı lehçesi ile “Aslan Aaamedim” diye sarılmıştı. Neden mi? Çünkü rahmetli annem bana çoğu zaman öyle hitap ederdi. Demek ki birlikte olduğumuz zamanlarda gözlemlemiş bunu, aklının bir kenarına yazmış ve bana “Sana Aslan Aaamedim diyen biyolojik annen vefat etti ama ben onun yerine buradayım!” mesajı vermişti. Almıştım ben o mesajı ve tıpkı annemin boynuna sarıldığım gibi Selver Teyzemin boynuna sarılmış, dakikalarca ağlamıştım. O günden bugüne de hemen her telefon konuşmamızda bana yine aynı şekilde hitap ederdi. Şimdi mezarının başında dikilip “Selver Teyzem, sen de gittin, artık bana kim Aslan Aamedim diyecek?” demeyi ne kadar isterdim. Ah ki ne ah!
Mekânın cennet, makamın âli olsun Selver Teyzem. Geride kalan başta aile efradının bütün fertleri olmak üzere sevenlerinin başı sağ olsun.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***