HATAY – Depremde büyük yıkım yaşanan Hatay’da tarih, kültür ve devlet enkaz altında kalırken, depremzedelerin yardımına koşan sivil toplum ve yurttaş dayanışması geleceğe dair umut oldu.
Mereş merkezli yaşanan depremler sonrası en büyük yıkım yaşanan illerden birisi olan Hatay’da kentin büyük bölümü yok oldu. Hatay Büyükşehir Belediyesi Başkanı Lütfi Savaş, kentin yüzde 80’inin yeniden inşa edilmesi gerektiğini söylerken, merkez Antakya ve Defne ilçelerinin yanı sıra Samandağ ve İskenderun ilçelerinde de büyük bir yıkım yaşandı. Özellikle merkez ilçelerde binalar büyük oranda yıkılırken, ayakta kalan az sayıda binada ise ağır hasar bulunuyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı açıklamasına göre ise, 15 bin 248 binadaki 71 bin 735 bağımsız birimin acil yıkılması gereken ağır hasarlı ve yıkık durumda.
Kentte bu kadar ağır bir yıkım yaşanırken, nüfusunun ağırlığı Arap-Alevi olan kentte arama kurtarma çalışmaları ise üçüncü günün sonunda başladı. İlk 3 gün boyunca sadece gönüllü ekiplerin ve yurttaşların çalışmalarıyla enkaz altından kurtarma çalışmaları sürdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da kente geldiği ve yurttaşlara “namussuz” diye seslendiği gün gelen ekiplerin ise ciddi ekipman eksikliği bulunuyordu. AFAD’ın neredeyse hiçbir enkazda bulunmadığı kentte, inşaat, maden, belediye ve metal işçilerinden oluşan yüzlerce gönüllü, hayat kurtarmak için çabaladı. İlk gün enkaz altından çıkarılan yurttaşlar ise, saatlerce yağmurun altında enkaz altında kalan yakınlarını bekledi.
IRKÇI RÜZGAR
Arama kurtarma çalışmalarının yanı sıra bölgeye yardım elini de uzatmayan devlet, yurttaşın “burada devlet yok” isyanına günler sonra yanıt verdi. Bölgeye yüzlerce asker ve polis gönderen devlet, bunları da arama-kurtarma ya da yardım için değil işkence için kullandı. Bölgede bulunan avukatlar, kentte birçok hak ihlalinin yaşandığını belirtirken, sanal medyada estirilen ırkçı hava, linç kültürünü körükledi. Evlerine eşyalarını almak için girmek isteyen birçok yurttaş, ya halk ya da kolluk tarafından darp edildi. Bunlardan birisi olan Ahmet Güreşçi, jandarmanın gözaltına almasından sonra işkenceyle yaşamını yitirdi. Birçok yurttaş ise evlerinin önünde saldırıya uğradı. Özellikle Suriyeli mültecilere yönelen saldırılan sonrasında, mülteciler bölgelerinden çıkamaz duruma geldi. Mahallelerinden çıkamayana mültecilere de yardım da ulaşmazken, kendi kurdukları barakalarda kalan yüzlerce mülteci soğuk ve açlığa mahkum kaldı.
CENAZELER BİLE ALINAMADI
Kentin yoksul ve muhalif mahallerinden olan Armutlu’da çalışmalar özellikle aksatılırken, halen enkazına gidilmeyen binalar bulunuyor. Enkazlar altında halen binlerce cenazenin olduğu kentte, depremin 10’uncu günü itibariyle bu enkazlardan kokular yükselmeye başladı. Armutlu’nun sokaklarında karşılaştığımız tüm yurttaşlar en azından cenazelerini almak için bekleyişlerini sürdürüyordu. Annesini, babasını, eşini, çocuğunu ya da kardeşlerini bırakmak istemeyen yurttaşlar, etraftaki binaların üstlerine yıkılmasını dahi umursamadı. Onların bu çığlıkları ise yine karşılıksız kalırken, arama kurtarma çalışmalarını günler öncesinden bitiren birimler, aceleyle enkaz kaldırmaya koyuldu. Enkazlardan çıkarılan cenazeler ise battaniyelere sarılarak günlerce sokakta bekletildi. Ailesinden 7 kişiyi kaybeden Suriyeli bir mülteci de günlerce bu cesetlerin başında bekledi.
DEVLET ÇADIR KURAMADI
Kentte en büyük sorunlardan birisi de ilk günden itibaren temizlik olurken, su ve elektriklerin olmaması insanları başka bir riskle baş başa bıraktı. Merkez ilçelerin belirli noktalarına 6’ıncı günün sonunda seyyar tuvaletler kuruldu. Fakat Samandağ ilçesinde 10’uncu günün sonunda dahi bu tuvaletler bulunmuyordu. Seyyar tuvaleti bile organize edemeyen AFAD Antakya ve Defne’de elektriksiz ve ısınma sorunu bulunan çadır kent kurdu. Samandağ’da ise günlerce onu bile yapamadı. Yurttaşlar, ilçede sokaklarda, bahçelerde, kaldırım kenarlarında branda ve battaniyelerden çadırlar yaptı. Kamu kurumları çadır organize edemezken, Türkiye İşçi Partisi konteynır kent kurmak için çalışmalara başladı. Toplumsal Özgürlük Partisi ve Halkların Demokratik Partisi de bu yönde girişimlere başladı.
YARDIMA ‘TERÖRİSTLER’ KOŞTU
Büyük bir hüzün ve sahipsizlik duygusunun çöktüğü Hatay’da sokaklar ilk haftanın sonunda boşalmaya başladı. Kentin yeniden inşasının yıllar süreceğinin farkına varan Hataylılar, ömürlerinin geçtiği kenti terk etmeye başladı. Arap-Alevi kimliğinden kaynaklı yıllardır kaderine terk edilen kent, deprem döneminde bunu daha ağır hissetti. Yaşanabilecek tek bir binanın kalmadığı şehir yavaş yavaş hayalet kente dönüşürken, ilk günden itibaren halkın yardımına koşan devrimciler ise, kentin her yerine yardım elini uzattı. Halkın gıda, çadır ve kıyafet başta olmak üzere tüm ihtiyaçlarına koşan devrimciler, psikolojik desteğini de ihmal etmedi. Karşılaştığımız birçok MHP’li yurttaş da yıllardır arkasında olduğu devletin değil de kendilerine “terörist” diye tanıtılan insanların yardımlarına koştuğunun farkına vardı. Kentte artık kimse eskisi gibi olmayacak.
KENT KÜLTÜRÜ DE YIKILDI
Yüzlerce yıldır birçok medeniyete ev sahipliği yapan, kültürlerin buluştuğu şehir bir günde yerle bir olurken, kente özgünlüğünü veren birçok tarihi bina da yıkıldı. Antakya’da bulunan 14 asırlık Anadolu’nun ilk camisi Habib-i Neccar’ın yanı sıra, Hatay Meclis binası, Antakya Rum Ortodoks Kilisesi, İskenderun Latin Katolik Kilisesi, Ulu Cami ve yüzlerce yıllık tarihi binalar ya yıkıldı ya da hasar gördü. Kentin yeniden inşa edilmesi belki yıllar sürecek ama yüzlerce yıldır kente kültürünü veren binalar ve kent kültürü ağır hasar aldı.
KÜLLERİNDEN DOĞACAK
Kentin binalardan değil medeniyetlerden oluştuğunun en büyük örneklerinden birisi olan Hatay yıkılmış olabilir. Ama insanlarda kenti yeniden aslına uygun inşa edeceklerinin umudu var. “Bir gün geri döneceğiz” diyerek kenti terk eden Hataylılar, umutlarını, geçmişlerini bıraktıkları şehre geri gelerek, kültürlerini tekrar yaşatacaklar. O sokaklarda yine Feyruz ve Ümmü Gülsüm’ün sesi yükselecek, Armutlu’nun duvarlarına sloganlar yazılacak.
MA / Tolga Güney
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***