Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanından arama kurtarma ekipleri, enkaz altında kalanları kurtarmak için felaketin yaşandığı bölgeye akın etti. İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı ekipleri de depremin haberini alır almaz yola çıkan ekiplerden biriydi.
İzmirli itfaiyeciler, Osmaniye ve Hatay’da arama kurtarma çalışmalarında 6 kişiyi enkaz altından sağ olarak çıkardı, cenazelerin de ailelere ulaştırılmasını sağladı. Bölgede arama kurtarmanın yerini enkaz kaldırmaya bırakmasıyla ekibin bir bölümü İzmir’e dönerken, bir bölümü de destek için Hatay’da kalmaya devam ediyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan İzmir İtfaiyesi Arama Kurtarma ve Afet İşleri Şube Müdürü Şenol Dereköy, depremin ardından 8 araç, 42 personel ile AFAD tarafından (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) Osmaniye’ye yönlendirildiklerini anlattı.
Dereköy, “İzmir itfaiyesi haber alındığı andan itibaren hızlı bir şekilde organize olup yola çıktı. Zorlu bir yolculuktu, yaklaşık 20 saat sürdü. Gece üç gibi sahaya, alana intikal ettik. AFAD’dan aldığım adres bilgisine göre hazır olan ekiplerimden enkaz bölgesine yönlendirme yaptım. Osmaniye’de yıkım diğer illere göre daha azdı. Benim çalıştığım sektörlerde (enkaz bölgeleri) hep ex (ölü) ile karşılaştık. Binalar tamamen çökmüştü. Beton blokları vinçlerle kaldırırken hiç düzgün bir yapı çıkaramadık orada, binalar tuz buz olmuştu” dedi.
“10 şehir olunca kurumlar arasında koordinasyon ciddi anlamda düştü”
Osmaniye’nin ardından depremde en fazla yıkıma uğrayan kentlerden biri olan Hatay’a geçtiklerini söyleyen Dereköy, “5-6 gün sonra Osmaniye’de çalışmayı toparladığımızda Hatay’a yönlendirildik. Hatay’la kıyaslandığında Osmaniye çok kolay bir saha oldu bizim için. Hatay çok kötüydü ve koordinasyon da hiç yok gibiydi. Çünkü biz gittiğimizde ‘hangi bölgeye gideceğiz, hangi bölgede çalışacağız’ diye sorduğumuzda net bir cevap alamadık. Oldukça zor şartlarda çalıştık. İnsanların ‘burada benim canım var’ dedikleri noktaya yöneldik. Çıkardığımız insanları hangi hastanelere yönlendireceğiz, bunlar ciddi sıkıntıydı. Sonrasında toparlandı ama ilk günler oldukça büyük sıkıntı yaşadık” şeklinde konuştu.
Yıkımın boyutunun kurtarma çalışmalarını zora soktuğunu ifade eden Dereköy, “Birçok eksik var ama ‘en fazla’ diye sorduğunuzda ilk günlerde koordinasyon eksikliği fazlasıyla yaşadık. Bugüne kadarki afet senaryolarında hep iki, üç şehir ele alındı. 10 tane şehir olunca kurumlar arasında koordinasyon ciddi anlamda düştü. Bununla ilgili gelecek için yeniden yapılanmamız gerekecek” diye konuştu.
Dereköy, enkaz altından altı kişiyi canlı kurtarmalarıyla ilgili, “Hatay’a ilk günler varmış olsaydık bu altı, çok daha fazla olabilirdi” dedi.
“Devamlı enkazlardan sesler geliyordu”
Hatay’da görev alan ekip üyelerinden, İzmir İtfaiyesi Arama Kurtarma ve Afet İşleri Amiri Abdül Duyulur, “Hatay’da araçtan daha inmeden şehrin içine ilk girdiğimizde gerçekten korku filmi gibiydi. Yani basında izliyorduk, yıkılan evler var ama Antakya merkezin tamamı yıkılmış durumdaydı. Ayakta kalan binalar da ağır hasarlıydı. İnsanlar da ne yapacağını bilmiyor, sağa sola koşturuyorlar. Durmamızı istiyorlar. Devamlı enkazlardan sesler geliyordu” dedi.
Hatay’da arama kurtarma çalışmalarında koordinasyonun beşinci günden itibaren sağlanmaya başlandığını söyleyen Duyulur, “AFAD sahaya geldi, Valilikte kriz merkezi oluşturuldu. Daha önce bir kriz merkezi oluşturmuşlar ama tam işlevsel değildi. Geç oluşturulma sebeplerinden biri elbette 10 ilde depremin olması yüzünden her yere yetişmenin zorluğu. Ama bu bize ders olması lazım. Bundan sonra çok iyi plan yapmamız gerekiyor” diye konuştu.
Psikolojik destek alıyorlar
Enkaz başında yaşadıklarını kelimelere dökemediğini söyleyen Duyulur, “Depremin altıncı günü ilk ekibimizi gönderdik. Hüseyin Çavuş gitmişti, ’ses geliyor’ dedi. Sonra biz de enkaza vardığımızda cihazla dinleme yaptık, ‘sesimizi duyan var mı’ dediğimizde eliyle biri taşa vurdu. Saat gece 12 gibi başladık çalışmaya. Altı aylık hamile bir bayan, zemin katta kalmış. Artık karnına kadar gelmiş beton, iki parmak kala durmuş. O boşlukta sağ kalmış. 7-8 saat uğraştık ve sağ çıkardık onu. O bizim için unutulmaz bir şeydi. O enkazdan çıktığında elini böyle tuttuğunuz anda o enerji, o nefes size geçiyor” dedi.
Deprem bölgesinden döndükten sonra ekibin psikolojik destek aldığını da anlatan Duyulur, “Orada hiçbir şey anlamadık. Çünkü kurtarmaya gidiyorsun. Oradaki o hengameyi görüyorsun. Geldikten iki gün sonra geç uyumaya başladım, uyuyamıyordum. Sanki deprem olacakmış ve kurtarmaya gidecekmişim gibi sabah 4-5’te anca uyuyabiliyordum. Psiko-sosyal destek eğitimlerimizde başkalarının duygularını paylaşmayı ama asla sahiplenmemeyi öğrenmeye çalışıyoruz. Yoksa sahiplenirsek oturup onlarla beraber ağlarız orada” ifadelerini kullandı.
“Ülkemizde köpekli arama kurtarma imkanları çok dar”
Depremin ardından enkaz altında kurtarılmayı bekleyenlere kimi zaman teknolojik aletler bile ulaşmakta yetersiz kalırken, arama köpekleri burunlarıyla ekibe öncü oldu.
İzmir İtfaiyesi’nin arama köpekleri İzci, Betty, Mars ve Asil, günlerce enkaz altına girip çıkarken canlarını tehlikeye atarak arama kurtarma ekiplerine yol gösterdi.
VOA Türkçe’ye konuşan ekibin köpek eğitmeni Mesut Karabağ, Türkiye’de arama köpeklerinin sayısının yetersiz olduğu gerçeğinin, depremle bir kez daha ortaya çıktığını vurguladı. Karabağ, “Bu depremde de ilk giden ekiplerden birisiyiz biz. İlk giden ekiplerden olduğumuz için çok fazla insan yardım istedi bizden. Önümüzü kesenler oldu enkazlarda. ‘Bizi bırakıp gitmeyin, bizim yaralılarımız var burada, tespit edebiliyorsanız edin’ diye. İnsanlara elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalıştık. Ama o kadar çok enkaz vardı ki biz bile yetişemedik. Ülkemizde köpekli arama kurtarma imkanları çok dar. İzmir İtfaiyesi olarak bizim imkanlarımız var ama diğer illerimizde çok fazla yok. Bunun daha çok yaygınlaşması lazım ülkemizde. Ülkemiz deprem ülkesi, her an depremler olabilir diye hazırlıklı olmamız lazım. Ama köpeklerimiz biraz geri planda kalmış durumda” dedi.
Türkiye’deki itfaiyeler arasında ilk ve tek
Ekip lideri, enkaz kaldırılırken ekibin emniyetini sağlayan tahkimatçı, köpekli arama ekibinin yanı sıra sağlıkçılar da İzmir İtfaiyesi ekiplerinin bir üyesi. Türkiye’deki itfaiyeler arasında sadece İzmir İtfaiyesi’nde görev yapan paramedikler hem acil yardım hem de kurtarma hizmeti veriyor. Onlardan biri olan Çağlar Karahasanoğlu, hem ambulans hem de arama kurtarma ekipmanlarının yer aldığı itfaiye aracı sayesinde bunu başardıklarını anlattı.
Karahasanoğlu, “Aracımız yan kapaklarında kurtarma ekipmanları olan içerisi de özel donanımlı, yoğun bakım şartlarını karşılayacak ekipmanları olan bir ambulans. 1999 Gölcük depreminden sonra 2000 yılında bir proje olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiyesi’nde kuruldu ve Türkiye’de bunun başka bir örneği yok. Biz burada hem sağlık teknikeri olarak görev yapmaktayız hem de arama kurtarma personeli olarak. Hepsinin tek bir araçta toplanmış hali. Bu bize büyük bir kolaylık sağlıyor. Zaman açısından daha hızlı hareket etmeyi sağlayan ve insan hayatının her dakikası çok önemli olduğu için bir an evvel müdahaleye başlamanızı sağlayan bir sistem. Yaygınlaşması gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.