İSTANBUL – Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon’unda yer alan Güney Afrikalı avukat Joey J. Moses, tecridin boyutunun uluslararası arenada bilinmediğine işaret ederek, “Altını çize çize herkese anlatacağım” dedi.
Uluslararası güçlerin PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük 15 Şubat 1999’da gerçekleştirdiği komplo 25’inci yılına giriyor. Türkiye’ye getirildiği günden bu yana İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan Öcalan, 22 ayı aşkın bir süredir ne ailesi ne de avukatlarıyla görüştürülüyor. Bu duruma karşı harekete geçen binlerce avukat, PKK Lideri ile görüşmek üzere Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulundu.
Tecride karşı dünyanın 7 farklı ülkesinden gazeteci, hukukçu, siyasetçi ve akademisyenlerin de aralarında olduğu 36 kişi ise, 24 Ocak’ta Türkiye’ye gelerek, 28 Ocak’a kadar temaslarda bulundu. Amed, İstanbul ve Ankara’da temaslarda bulunan “Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon” üyeleri arasında Dr. Joey J. Moses de yer aldı. Güney Afrika’dan Türkiye’ye gelen Moses, aynı zamanda Ulusal Demokratik Avukatlar Derneği üyelerinden biri.
Moses, Öcalan’a dönük tecrit ve Türkiye’deki temaslarına dair değerlendirmelerde bulundu.
FARKLI HALKLARIN ORTAK MÜCADELESİ
Moses, Güney Afrika halkının mücadelesi ile Kürt halkının mücadelesinin birbiriyle benzerlik gösterdiğine işaret ederek, “Bizim örneğimizde olduğu gibi Kürt halkı da kültürünü koruma ve dilini yaşatma mücadelesi veriyor. Başka bir benzerlik ise, Kürt halkının önderleri de Güney Afrika’nın önderleri gibi sürekli tutuklamalar ve cezaevine maruz bırakılıyor” dedi.
Kürtlerin Güney Afrika halkı gibi silahlanarak, özgürlük mücadelesi vermeye mecbur bırakıldığına dikkati çeken Moses, “Bizim de ulusal özgürlük ordumuz vardı. Güney Afrika’da olduğu gibi burada kim rejime karşıysa ve kim haklarını savunuyorsa ‘terörist’ olarak adlandırılıyor. PKK Lideri Abdullah Öcalan’a da bu şekilde yaklaşılıyor. Uluslararası camia bu grupları ‘terörist organizasyon’ olarak görüyor. Aynı şekilde Güney Afrika’da da Türkiye’de de devletler, bu grupları böyle görüyor. Buradaki algıyı değiştirmek için kampanyalar oluşturmak ve bizim bir ‘terörist örgüt’ değil savunma örgütü olduğumuzu savunmak temel olan şeydir” diye konuştu.
NE YAPILMALI?
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın uluslararası arenada böylesi bir algı oluşturduğunu ve bu algının kimi çevrelerce benimsediğini söyleyen Moses, “Bu algıdan dolayı uluslararası organizasyonlar, Kürtlerin sorunlarını düşünmeyi akıllarına bile getirmiyor ve gündemlerine almıyorlar. Halbuki bizim en başta yapmamız gereken bunun aslında bir terörist organizasyon olmadığını, tam aksine Türkiye’nin Kürtlere uzun zamandır baskı ve yıldırma politikaları uyguladığını ve bunların neler olduğunu anlatmak” diye belirtti.
“Eğer onlar burada bizim duyduklarımızı duysalardı ve gördüklerimizi görselerdi bu durum böyle olmayacaktı” diyen Moses, şunları söyledi: “Bunların bilinmesini sağlamamız gerekiyor. Biz apartheid (ırksal ayrımcılığı savunan rejim) rejiminin yanlışlığını anlatmak ve bir anti apartheid kampanyası örgütlemek oldu. Sadece bir öneri olarak söylüyorum. Sizin koşullarınızda geçerli olmayabilir bu durum ama belki Kürtlerin de uygulanan politikaların aslında tam tersi olduğunu anlatması işe yarayabilir. Uluslararası camianın bunu bilmesi gerekiyor ki gündemlerine alıp savunabilsinler.”
‘DEVLET SAVAŞ YÜRÜTÜYOR’
2005’te Türkiye’ye gelen delegasyonun içinde de yer aldığını aktaran Moses, hem Kürt halkının hem de muhaliflerin durumunun daha da kötüye gittiğine dair gözlemlerde bulunduğunu ifade etti. Baskı politikalarının artığına dikkati çeken Moses, “Türkiye Cumhuriyeti anti demokratik uygulamalar uyguluyor ve baskı ile yasaları ihlal ediyor. Burada adeta devlet bir savaş yürütüyor” dedi.
Bu savaşın sadece Kürtlere karşı olmadığını söyleyen Moses,”Adeta iktidarı desteklemeyen herkese karşı açık bir savaş politikası olduğunu görüyorum. Cezaevindeki izolasyon koşulları da, tüm topluma uygulanan tecrit de, yalnızlaştırma politikaları da bu yüzden birbirleri ile aynı. Liderle (Öcalan) halkın iletişimini kopartmaya çalışıyor. Bu şekilde bunu yönetebileceklerini ve halkları yıldırabileceklerini düşünüyorlar. İlk amaç bu yüzden şu olmalı; Bu tecrit politikaları işe yaramıyor, geçerli değil ve bu tecrit politikalarının aynı zamanda ne olduğunun bilinmesini sağlamak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘ALTINI ÇİZE ÇİZE ANLATACAĞIM’
“Hem ulusal anlamda hem de uluslararası anlamda bu tecrit politikalarının ne olduğu ve boyutunun ne olduğunun bilinmesi gerekiyor” diyen Moses, bu konuda sorumluluklarının olduğunu vurguladı. Moses, şöyle devam etti: “Bu anlamda döndüğümde burada gördüğüm ve öğrendiğim her şeyi, çalıştığım organizasyonlara, tanıdığım kişilere anlatacağım. Örgütlenmelerimde bu bilgiyi yaygınlaştıracağım ve tecridin, tecrit politikalarının boyutunun ne durumda olduğunu altını çize çize herkese anlatacağım. Burada olduğum süre boyunca yaptığım görüşmelerde ve tanıştığım herkesten aldığım his şu; Bütün olanlara rağmen Kürt halkı ve Türkiye’deki devrimci güçler, umutlu ve mücadele ediyor. Bu bana ilham verdi. Dilerim ki Kürt halkı ve Türkiye’deki tüm devrimci demokrat hareketler, hak ettikleri demokrasiye erişebilirler ve bu tecrit politikaları son bulur.”
MA / Mehmet Aslan
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***