HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Depremin vurduğu afetzedeler, barınma sorununu en acı bir şekilde yaşarken, hayatta kalmanın yolunu başka şehirlerde arıyor. 13 milyon nüfuslu bölgeden kaçan insanlar, iç kesimlere, güneye ve batı illerine göç ediyor. İstanbul’un nüfusu Şubat ayında en az bir milyon artmış olacak.
Doğal afeti felakete dönüştürenler, 6 Şubat’ta yaşanan depremin ardından bu kez ortalıkta kurtarıcı olarak dolaşmaya başladı. Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemdeki yaklaşımını, başbakan olduğunda da tek adam olduğunda da devam ettirdi.
Bugünün tecrübeli gazetecisi Fatma Aksu’nun, mesleğe yeni başladığı yıllarda İBB Başkanı olan Tayyip Erdoğan ile yaptığı röportaj, şu sıralarda hayli popüler. Aksu’nun röportajı, Erdoğan’ın depremin ya da sel gibi doğal afetlerde can kaybının artmasına neden olan kaçak yapılara karşı tavrının hiç değişmediğini ortaya koyuyor.
Erdoğan, gelir sağlamak amacıyla 30 yıl önceki yaklaşımını, bugün de devam ettiriyor.
Türkiye gecekondulaşmanın getirdiği sorunların çözümüyle ilgili ilk olarak 1948’de imar affıyla tanıştı. Sonrasında 20 kez daha imar affı olarak bilinen uygulamalara başvuruldu.
AK PARTİ DÖNEMİNDE 7 KEZ İMAR AFFI ÇIKTI
1950’lerden başlayarak Demokrat Parti, Adalet Partisi, ANAP ve öteki partiler dönemini kapsayan 52 yılda 13 kez imar affı uygulandı. 23 yıllık AK Parti dönemindeyse 7 kez imar affı çıktı.
Erdoğan, “imar barışı” adı altında son imar affını, 24 Haziran 2018 seçimleri öncesinde uyguladı. Ruhsata aykırı inşa edilen 7 milyon 238 bin bağımsız birim Yapı Kayıt Belgesi verilerek yasal hale getirildi.
AK Parti’nin son imar affı tanıtım filminde rol alan tiyatrocu Hasan Kaçan, kurgulanmış bir katliam planını duyurur gibiydi.
2018’de İstanbul’da 319 bin, deprem bölgesindeyse 294 bin yapıya ruhsat verilerek yasal hale getirildi. İktidar, sadece son imar affıyla 25,6 milyar TL’lik bir kaynak temin etti.
Erdoğan, deprem bölgesine yaptığı daha önceki ziyaretlerinde bu imar aflarını büyük hizmet diye insanlara duyurdu. 205 bin Hataylının, 145 bin Kahramanmaraşlının, 88 bin Malatyalının sorunlarını çözdüklerini anlattı.
1/3
İmar barışında Erdoğan hız tanımazsa…#Hatay#Deprem pic.twitter.com/yLkNCJeOHN
— Ömer Faruk Eminağaoğlu (@eminagaoglu) February 12, 2023
Can kayıplarının da aftan en çok yararlanan şehirlere göre ortaya çıkmış olması, bu düzenlemenin ne kadar yanlış olduğunun göstergesi.
KADER PLANIYSA MÜTEAHHİTLER NİÇİN TUTUKLANIYOR?
Tek Adam, felaket sonrasında gittiği Kahramanmaraş’ta yıkılan evlerin yol açtığı ölümleri, “kader planı” diye niteledi. Ancak, bir taraftan da yaptığı binaları yıkılan müteahhitlere karşı gözaltı ve tutuklama girişimleri başlatıldı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, yıkılan binalarla ilgili 113 kişi hakkında gözaltı kararı alındığını açıkladı.
Evet, müteahhitler para hırsı yüzünden çürük bina yapmak suretiyle suç işlediler. Mutlaka yargılanıp hak ettikleri cezayı çekmeliler. Kader planıysa bu soruların cevaplarını nerede arayacağız.
🔴 Defalarca imar affı hazırlayarak bu faciaya davetiye çıkaranlar, yaşanan cinayetlerde suçlu değil mi?
🔴 Birincisine duyulan öfke ve yüklenen sorumluluk, buna zemin hazırlayan siyasiler için geçerli değil mi?
🔴 “Kader planı” ise neden müteahhitleri tutukluyorsunuz?
🔴 Yaşananlar “kader planı” değil de suç ise sadece müteahhitler mi suçlu?
🔴 Müteahhitler suçluysa, yıkılan hastaneleri, kullanılamaz hale gelen yolları, çöken tünelleri yapan kamu müteahhitleri suçlu değil mi?
KOLLUK ŞİDDETİ, YAĞMADAN DAHA HAFİF SUÇ DEĞİL
Bölgede kurtarma çalışmaları yetersiz olduğu gibi eksikliği en çok hissedilen konulardan birisi de asayişin sağlanamamış olması.
Yağma ve hırsızlık olaylarından halkın canı çok yanıyor. Gazeteci Nevşin Mengü’ye Hataylı kadının anlattıkları, yaşananların boyutunu göstermesi açısından çok çarpıcı.
📌Nevşin Mengü’nün yayınına katılan depremzede Yaprak Yapsan hanım, inanılmaz şeyler söylüyor. Kulak verelim… pic.twitter.com/uiX4nVP9vh
— 23 DERECE (@yirmiucderece) February 12, 2023
Yaşananlara toplumdaki öfke çok büyük. Devletin tepesindekiler, hedef şaşırtmak için yükselen öfkeyi başka taraflara kanalize etmeye çalışıyorlar. Birileri planlı bir şekilde asıl sorun ve sorumlulardan dikkatleri dağıtmak için bunlara odaklanılmasını istiyorlar.
Ülkeyi soyup yağmalayanlara sesini çıkarmayan toplumun, bireysel yağmaya gösterdiği tepki anlaşılır gibi değil. Yağma ve hırsızlık suç. Felaket bölgesinde bu suçu işlediği öne sürülen insanlara karşı kolluk kuvvetlerinin uyguladığı şiddet ve işkence de öbürü kadar ağır bir suç.
Yağmaların kamu düzeni için bir tehdit olduğu unutulmamalı. Ne var ki kendinde yakaladığını cezalandırma yetkisi gören kolluk kuvvetleri, hukuk devleti için en az yağma kadar büyük bir tehdittir.
Ben depremzedeyim . Annemi babamı kardeşimi kaybettim göçükte 4 gün yalvardık afad a , devlete ,112 ye.Kimse gelmedi ailemi göçükten kurtarmaya. Bu videoda dayak yiyen kan kusan polis aracındaki adam ( Samet bey ) benim ailemi çıkarmak için km’lerce yoldan yardım getirdi . pic.twitter.com/C6H5xmx4IF
— Gülkız Demiryol (@cattyy_nurse) February 11, 2023
Deprem bölgesinde hırsızlık yaparken yakalanan 3 yağmacıya Trafik polisimiz ceza yazıyor. pic.twitter.com/4Lt9OsrmWU
— Arif Kocabıyık (@ilavetvArif07) February 11, 2023
Hırsızlık yaptığı ileri sürülerek yakalanan insanlara kolluk kuvvetlerinin yaptıkları işkencelere övgü dizmenin de “suçu ve suçluyu övmek” kapsamında bir suç olduğu bilinmeli.
+18
Ülke tek yürek olmuş deprem bölgesinde ki deprem zedeler için yardıma koşarken, kendini bilmez üç beş kişi deprem zedelerin evlerinde hırsızlık yapıyor
Polisler hırsızları suç üstü yakalıyor pic.twitter.com/8ISe9X5KyR
— Özgür Medya (@Ozgurmedya_tr) February 11, 2023
Yaşanan felaket insanların psikolojisini bozmuş olabilir. Şu unutulmamalı ki, devlet psikolojiyle değil, yasa ve mevzuatlarla yürür.
DOĞUDAN İÇ KESİMLERE VE BATIYA GÖÇ VAR
Deprem uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ercan, 13 milyon insanın yaşadığı deprem bölgesinde kaç kişinin göçük altında kaldığının kestirilebildiğini belirterek bir başka noktaya dikkat çekti. Kurtarılan insan sayısının açıklanmadığından hareket eden Ercan, ölü sayısının akla getirilmek istenmeyen rakamlara çıkabileceğini belirtiyor.
Bölgedeki insanlar devlet eliyle başka yerlere taşınan insan sayısı dün itibariyle 190 bin dolayında. Bölgede yaşayan insanlar, hızla batı bölgelerine ve iç kesimlere akıyor. İlk günden itibaren başlayan iç göçün, bu ay sonuna kadar 5 milyonu aşacağı tahmin ediliyor.
Bu göçten en çok nasibini alacak il hiç şüphesiz İstanbul olacak. İstanbul, her şehirden, Anadolu’daki her kasabadan insanı bünyesinde barındırıyor. Felakete uğrayan insanlar, en çok İstanbul’daki yakınlarının yanlarına sığınıyor.
İstanbul’un nüfusu, bu göçler sonucu ay sonuna kadar en az bir milyon daha artmış olacak. Felaketin acısını unutmaya çalışmak isteyen insanların bir kısmı bir süre sonra memleketlerine dönecek. Ama İstanbul’a gelenin çoğu bir daha dönmek istemediği gibi, bunların büyük bölümü şehrin yeni sakini olacak.
Öncelik depremzedelerin barınma sorununu çözmek olmalı. İnsanları barındırmak için üniversiteleri eğitime kapatıp yurtların boşaltılması yapılacak en büyük hatalardan biri.
📌KYK Yurdunda kalan öğrencilerin odaları boşaltılması istendi. Bazı yurtlarda öğrencilerin eşyaları koridorlara konuldu. Öğrenciler mağdur oldu!
📍Barınamıyoruz Hareketi: “Otellerinizi, saraylarınızı, boş evleri açın.”
— Gökhan Özbek (@gokhanozbek) February 12, 2023
2021 verilerine göre, ülkede 6,5 milyon insanı barındırabilecek konut var. Boş oteller var. Eğitim yuvaları aynı zamanda terapi görevi görür. Depremzede öğrenciler, öteki illerdeki üniversitelerde misafir öğrenci olarak ağırlanabilir.
Bölgeden göçenlerin gittiği yerlerin, yabancıların en çok konut aldığı yerler olduğu akılda tutulmalı. Bunun için oturum ve vatandaşlık almak amacıyla yapılan yabancılara konut satışı, üç yıldan az olmamak üzere yasaklanmalı.
Türkiye’yi yaşanır hale getirmek için en çok iktidardakilerin susması gerekiyor.
Unutmayın, bebekler ölürken değil, uyurken susulur.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***