6 Şubat Maraş depremi tüm ülkeyi, her birimizi derinden sarstı. Türkiye vatandaşları olarak acılıyız, üzgünüz, kalbimiz kırık ve öfkeliyiz. On binlerce insanımızın canını alan, yüz binlercesini evsiz, sokakta soğukla ve açlıkla baş başa bırakan bu sosyal düzene karşı binlerce itiraz beynimizde dolaşıyor.
Deprem kuşağında ve fay hatlarının üzerinde olduğu herkesçe bilinen bu ülkede, ne inşaatların ne de kent planlamasının buna uygun olmadığı açıkça görüldü. Bunun bedelini ise en başta canı ile halk ödedi. Yaşanan on binlerce ölüm, bu ülkede insan hayatının ne denli ucuz olduğunu bir kez daha gösterdi.
6 Şubat depremi sadece binaların değil, Türkiye’deki sosyoekonomik düzenin sağlamlığını bir kez daha test etti. Tıpkı Maraş’ta A’dan Z’ye kadar tüm blokları yıkılan ‘Ebrar Sitesi’ gibi; bu düzen A’dan Z’ye çürümüştür.
Biz bu çürümüşlüğü 15 Ağustos 1999 İzmit depreminde de görmemiş miydik? İzmit depremi AKP’nin kendinden önceki dönemin çürüklüğünü anlatmak için en çok başvurduğu sembollerden birisi değil miydi? Aradan geçen 23 yılda konut düzeninden değişen hiçbir şey olmadığı 6 Şubat depremiyle görüldü. Deprem değildir öldüren, inşaat düzenidir, konut sistemidir. O da sosyoekonomik düzenin ayrılmaz bir parçasıdır.
Yüzbinlerce insanı enkaz altında ya da evsiz bırakan ‘kader planı’ değil, AKP’nin inşaat kapitalizmiydi. Üstelik inşaat, AKP’nin en çok övündüğü, medarı iftiharı saydığı alandı. Kent rantı, gayrimenkul gelirleri AKP iktidarının ayırt edici özelliğini oluşturuyordu. Bu inşaatların eski (AKP öncesi) dönemden ne denli farklı, sağlam, kaliteli vb olduğu, Erdoğan’ın siyaset söyleminde merkezi bir yer tuttu. Özellikle AKP’nin ‘altın yılları’ (!) sayılan 2002-2010 dönemi, Türkiye’de tam bir inşaat çılgınlığı dönemiydi. ‘Ev ver- rızasını al’ modeli, AKP’nin vatandaşlarla kurduğu siyasal ilişkinin önemli bir dayanağıydı ki buna, sıkça çıkartılan ‘imar afları’ da dahildi. Arka planda ise, malzemeden çalarak mega karlar elde eden yeni bir müteahhit grubunun yükselişi yatıyordu. Bugün havaalanında ülkeden kaçarken yakalanan o müteahhitler, kim bilir iktidarın ‘havuzuna’ ne kaynaklar akıtmışlardı. Sonuç: Yıkılmış kentler, viran olmuş hayatlar!
VAHŞİ KAPİTALİZMİN KÖR HIRSI
Maraş depremi bir kez daha kapitalizmin vahşi kör hırsının insan hayatına ne denli düşman olduğunu sergiledi. Büyük bir karla yapılıp satılan lüks konutların, rezidansların dahi ne denli çürük olduğu görüldü. Özellikle son bir yılda yapılan konutların, enflasyonun etkisiyle daha da çürük yapıldığı, buna da iktidar tarafından göz yumulduğu gözlemlendi.
TOKİ’nin yaptığı Hatay Devlet Hastanesi’nin çöküşü, aynı kar hırsının bir diğer yansımasıydı. Zira iktidarın gözbebeği olan TOKİ, kamu kurumlarına, çok değerli arazileri karşılığında okul, hastane vb. inşa ediyor, sonra ise o araziler üzerine lüks konut yapıyor. Deprem toplanma alanlarının imara açıldığı, deprem anında vatandaşların durabileceği güvenli alanların bulunmadığı görüldü. AKP’nin çok övündüğü otoyolların, havaalanlarının, kamu binalarının da depreme dayanıksız yapıldığı ortaya çıktı. Depreme hazırlık amacıyla konulan ‘özel iletişim vergisinin’ depreme hazırlık dışında her şeye harcandığı anlaşıldı. İstanbul’un depreme hazırlığı için yapılacak kentsel dönüşüm olduğu yerde dururken, İstanbul’da bir kent daha ekleyecek ‘Kanal İstanbul’ rant projesinin saçmalığı bir kez daha sırıttı.
Dolayısıyla, bu depremde çöken, sadece 25 bin bina değildir. Çöken AKP’nin inşaat kapitalizmidir. Ufkunu kent rantının belirlediği bu partinin iktidarı altında geçen 22 yılın bedelidir 6 Şubat’tan bu yana ödenen. Geçmişin mücahitleri, bugünün müteahhitleri yaptıkları çürük binalarla, ceplerine attıkları mega karlarla halkımızı ölüme mahkum ettiler. Şimdi, vahşi kar hırsına karşı, halkın yaşam hakkı için bir büyük değişimin zamanıdır. Ne diyordu Erdoğan, 23 Ekim 2011’de yaşanan ve 604 kişinin öldüğü Van depreminden sonra: “ Bu tabloları defaatle yaşamaktansa, iktidarı kaybetmek çok daha hayırlıdır.”
Alp Altınörs: Çevirmen, yazar, siyasal iktisatçı, düşünce işçisi. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinden çeviriler yapmakta ve bu dillerde araştırmalar yürütmektedir. “İmkânsız Sermaye- 21. Yüzyılda Kapitalizm, Sosyalizm ve Toplum” adlı kitabın yazarıdır. Uluslararası siyasal iktisat, uluslararası ilişkiler, filoloji ve tarih disiplinlerinde; SSCB, Çin Halk Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu tarihi, sosyalizmin sorunları ve 19. Yüzyıl Rus edebiyatı üzerine pek çok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. TED Ankara Koleji Lisesi’ni ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirmiştir. 2008 yılında İstanbul’da kurulan Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi’nin koordinatörlüğünü yürütmüş siyasal iktisat dersleri vermiştir. 2014-2016 yıllarında HDP) Merkez Yürütme Kurulu’nda yer almıştır.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***