“Öl ve ol!
İşte bunu bilmiyorsan, zavallı bir misafirsin şu karanlık yeryüzünde.”
Goethe, Doğu – Batı Divanı
Yorulmak, pes etmek, kaçmak değildir vazgeçmek.
Yapmak konusunda fikir değiştirmek, tercih hakkını kullanmaktır.
Bir şey üzerine artık çaba harcamayı kesmek, daha önce var olduğu düşünülen ihtimalleri sıfırlamaktır; sıkıcılaşan bir döngüden çıkma halidir bana göre.
Razı gelmenin, “bu kadarına da şükür” demenin zıttı, görkemli bir irade beyanıdır vazgeçmek.
Her şeyin farkında olunduğu halde, artık akışa kapılmamak, akışa direnecek gücü içinde bulmaktır biraz.
Bir sürü “andan” sonra, bir anda gelir vazgeçmek.
Şairin dediği gibi “bir akşamüstü ansızın yorularak” verilen bir karar değildir; bardak yavaş yavaş dolar. Vazgeçeceği şeye daha sıkı sarılır kişi vazgeçmeye çeyrek kala, uzağa fırlatacağı taşı, daha sıkı kavrayan bir insan eli gibi.
Yenilgi gibi görünse de kişinin kendine karşı kazandığı en büyük zaferdir aslında; bir olgunluk seviyesidir vazgeçmek.
En ağır bedelleri bile ödemeyi göze almak; işinin, kariyerinin, hayalinin, aşkının, mücadelenin, arzularının üzerini kalın bir çizgiyle çizmek, sayfayı yırtıp atmaktır. Vazgeçmekten daha büyük bir zafer var mıdır benliğe karşı kazanılan?
Kaldı ki, özgürlüğün galip ya da mağlup olmaktan daha önemli olduğunu kavramaktır vazgeçmek. Kader gayrete aşıktır ve gayrettir kaderin anahtarı, lakin açamadığınız kapı, sizin kapınız değildir.
Yeni kapıları çalma hevesinin henüz tükenmemesidir vazgeçmek.
Haklı olmaya değil, mutlu olmaya giden bir yoldur vazgeçmek…
Can çekişse bile yaşamakta olan bir duyguyu, bir hayali öldürmektir vazgeçmek. Vazgeçilmesi gerekenden vazgeçmek; cesaret, kararlılık ve soğukkanlılık ister. Kahramanlıktır vazgeçmek.
Büyümektir vazgeçmek; gençliğin beslediği meydan okumanın ve deli inadının yerini kendini sevmeye bırakmasıdır. Olmayacak dualara âmin demeye bayılan ruhumuzun, her haklı çıkmanın getirdiği gururla gerim-gerim gerilen mantığa artık biraz kulak kabartmasıdır.
Terazide hayal kırıklıklarının umutlara karşı daha ağır gelmesi, dayanıksızlık, kararsızlık, umutsuzluk, yorgunluk, çaresizlik, isteksizlik, bezginlik, suskunlaşmak falan demek değildir vazgeçmek.
Aksine, kendine yeni şanslar vermektir, yeni başlangıçlara göz kırpmaktır; izin vermediğimiz halde vazgeçilmez olduklarını sananlara minik bir manifestodur. Onları usulca yok etmektir.
Tırnaklarını sıkıca geçirerek, tutunduğun şeylerden vazgeçememek… Vazgeçemediklerinin seni hapsetmesi, hapsoldukça hırçınlaşmak, yolunu kaybetmek, sen olmaktan caymaktır asıl zayıflık. Yıkılma değil, küllerinden doğmaktır vazgeçmek.
Vazgeçmişseniz, öfkeler, heyecanlar, telaşlar uzaklaşmaz bünyenizden, şekil değiştirir sadece. Ruh ve yürek azat edilir. Zamanlama önemlidir vazgeçmekte, çünkü doğru zamanda vazgeçebilen, yeniden kazanabilir. Vazgeçmeye geç kalanlar ise kendinden vazgeçer farkında olmadan.
İşaret dilinde ‘vazgeçmek’ bence çok manidar şekilde tanımlanır. Zafer işareti (v) yapılır bir el ile ve omuz hizasında tutup ileriye götürülen el aniden geri çekilir. Başaracağınıza olan inancın yitirilmesi sebebi ile hızla yoldan dönmek gibi gelir bana… Varamayacağını anladığın için dönmek. Zafer gibi gözükenin zafer mafer olmadığını anlamak…
“Şeyden” vazgeçmek, ona yüklenen değerlerden, anlamlardan vazgeçmek değildir zinhar.
Aramak bakidir ve fakat aramaktan vazgeçtiğinde bulur bazen insan.
Yeniden başlamaktır vazgeçmek; zordur. Ve zor iyidir, güçlendirir.
Bize yanlış öğrettiler. Bir amacı, bir mücadeleyi, bir hayali, bir kişiyi sevmenin, özünde biraz da kendinden vazgeçmek olduğunu anlattılar üstü kapalı. İnsan kendini sevmezse diğerlerini nasıl sever? İnsan kendine inanmaz, güvenmez ise başkalarına nasıl güvenebilir?
Vazgeçmek seçimdir ve seçmek önemlidir. Çok şey isteyenler, her şeyi bir arada isteyenler seçemez, seçemeyenler ise arasında seçemediklerinin hepsini kaybeder…
Acılıdır vazgeçmek doğru; hayata yeniden gülen gözler ile bakabilmek için “şeyi” ve sizde yarattığı duyguyu akıldan, yürekten hattan yüzünüzden kazımak istemektir. İrade gerekir, inanılan şeyleri silmek, kendine ait bir parçayı da silmektir çünkü aynı zamanda…
Bir anlamda özenle, emekle ve hevesle besleyip büyüttüğün duyguları evlatlık vermek gibidir vazgeçmek.
Yaşamın en zor kısmı ölmek değil, ölenlerin yasını da tutmak değil; biz yaşarken içimizdekileri öldürenlere izin vermektir.
Ölmemek için öldürmek gerekir bazen, ama sadece bazen.
ALİN OZİNİAN
29 Ocak 2023 GÖRÜŞ
Kaynak: Kronos
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***