– Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) ile Koç Üniversitesi ortaklığıyla oluşturulan Ekonomik Araştırma Forumu (EAF) tarafından her yıl düzenlenen ‘Türkiye Ekonomisi’ semineri bugün gerçekleştirildi. Etkinliğin açılış konuşmaları TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Ekonomi ve Finans Yuvarlak Masa Başkanı Murat Özyeğin tarafından yapıldı.
Açılış konuşmalarının ardından ise ekonomistler Cevdet Akçay, Gizem Öztok Altınsaç (TÜSİAD), Selva Demiralp (Koç Üniversitesi), Hakan Kara (Bilkent Üniversitesi) ve gazeteci Gökhan Şen’in konuşmacı olduğu panel düzenlendi.
TURAN: PARA POLİTİKASI ENFLASYONLA MÜCADELEYE GÖRE KURGULANMALI
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, konuşmasının başında enflasyona vurgu yaptı. Türkiye ekonomisinin yıla yüksek enflasyon, büyümede yavaşlama, dış açık ve kamu açığında artış gibi olumsuzluklarla başladığını anlattı. Enflasyonu düşürmede makro ihtiyati tedbirlerin para politikasının ikamesi olamayacağını belirten Turan, “Para politikasını enflasyonla mücadele çerçevesinde formüle etmek, maliye politikasını enflasyonla mücadeleyi destekleyici mahiyette kurgulamak gerekiyor” dedi.
Yılın ilk yarısı için ABD ve Avrupa başta olmak üzere birçok ülkede resesyon (reel gayrisafi yurt içi hasılanın iki veya daha fazla çeyrekte arka arkaya negatif büyüme göstermesi/ekonomik durgunluk) tahmin edildiğini hatırlatan Turan, temmuzdan sonra zayıf da olsa küresel ekonomilerin canlanacağını ifade etti. Türkiye’yi de benzer bir sürecin beklediğini vurgulayan Turan, yılın ikinci yarısından itibaren beklenen ekonomik canlanmanın en önemli koşulunun da enflasyonun düşürülmesi ve ekonomik istikrarın sağlanması olduğunu anlattı.
‘YAPISAL SORUNLAR ÇÖZÜME KAVUŞTURULMALI’
2023’ün Cumhuriyet’in kuruluşunun yüzüncü yılı olması dolayısıyla ayrı bir öneme sahip olduğunu söyleyen Turan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu durum, bir dizi yapısal sorunu çözme iradesiyle ele almak için bir fırsat veriyor. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, refah ve istihdam yaratmakta zorlanan bir büyüme modeli, düşük teknolojili ürünlere sıkışmış, katma değeri düşük, ithalata bağımlılığı yüksek, bölgeler itibariyle dağılımı dengesiz bir üretim yapısı, kalite ve itibar sorunu yaşayan kurumsal yapılar ülkemizin uluslararası arenada rekabet gücünü destekleyici mahiyette değildir. Bir dizi önlemi zaman kaybetmeden hayata geçirmeliyiz. Kısacası çok konuştuğumuz ama şimdiye kadar ertelediğimiz yapısal reformları bir an önce tamamlamamız gerekiyor. Bu reformlar hem istikrarsızlığın adeta yeni normal haline geldiği küresel düzende rekabetçiliğimizi korumak açısından hem de özlemini çektiğimiz refah seviyesine ikinci yüzyılımızda ulaşmak açısından belirleyici önemde.”
ÖZYEĞİN: BU YIL İÇİN DE ÇOK İYİMSER BEKLENTİ İÇİNDE DEĞİLİZ
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Ekonomi ve Finans Yuvarlak Masa Başkanı Murat Özyeğin ise dünya ve Türkiye ekonomisinin çok zorlu bir yılı geride bıraktığını, ancak bu yıl için de çok iyimser beklenti içinde olmadıklarını ifade etti. Enflasyonun birçok ülkede zirve yapmış durumda olduğunu vurgulayan Özyeğin “İzlenmekte olan sıkı para politikası karşısında özellikle gelişmiş ülkelerde enflasyon 2023’te düşme eğilimini sürdürecek. Enflasyonist riskler tamamen bertaraf edilene kadar finansal koşullarda herhangi bir gevşeme beklenmemeli. Bu açıdan 2023’te finansal koşullar sıkı olmaya devam edecek” dedi.
‘TEMKİNLİ BİR TAVIR BENİMSENMELİ’
Küresel ekonomideki zayıf büyümenin 2023 yılından sonra da devam etmesine hazırlıklı olunması gerektiğini söyleyen Özyeğin, şu analizde bulundu: “Küresel çerçevede yaşanan değişimler Türkiye açısından hem bir dizi avantaj hem de bir dizi tehdit anlamına geliyor. Bu aşırı oynak ve belirsizliğin yüksek olduğu koşullar altında uluslararası yatırımcılar kararlarını ince eleyip sık dokuyarak vereceklerdir. Bizim de bu kapsamda izlediğimiz ve izleyeceğimiz politikaları, gerek küresel gelişmeler gerekse ekonomi biliminin genel kabul gören yaklaşımları doğrultusunda gözden geçirmemizi gerektiriyor. Bunun da en iyi yolunun risk almak yerine temkinli bir tavır benimsenmesi ve ekonominin içeriden ve dışarıdan gelebilecek olumlu ve olumsuz şoklara karşı esnekliğinin artırılması olduğunu düşünüyoruz.” (EKONOMİ SERVİSİ)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***