Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2016 yılında yaptığı bir konuşmada El Nusra’ya empati ile yaklaşmıştı: Son gelişmeleri görüyoruz. Avrupa Parlamentosu’nun koridorlarında bakıyorsunuz YPG terör örgütünün paçavraları asılı ve onun önünde de ülkemizdeki bölücü terör örgütünün parlamentoya destekleriyle soktuğu kişiler poz veriyor.”
Bunu batıya söylediğimizde hepsinin söylediği şey şu. ‘Ama onlar DAİŞ’e [IŞİD] karşı’. Eğer DAİŞ’e karşı olanlar terör örgütü değilse o zaman El Nusra’ya niye terör örgütü diyorsunuz? El Nusra da DAİŞ’e karşı çok ciddi mücadele veriyor.
Düz mantık bazen tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. IŞİD terör örgütüdür. El Nusra IŞİD ile mücadele halindedir. O halde El Nusra terör ile mücadele etmektedir. Erdoğan’ın o dönemdeki ifadeleri tersine de, yani “El Nusra IŞİD ile mücadele ettiği için terör örgütü değilse YPG de terör örgütü değildir mi demek istiyorsunuz” sorusu sorulabilirdi ama konumuz o değil.
Konumuz Türkiye’nin ajandasına hizmet eden örgütlere göz yumma meselesi. Ama işte bu göz yumma eninde sonunda gelip başımıza bela oluyor.
DOĞRUDAN EL KAİDE BAĞLANTILI
Nusra Cephesi olarak bilinen Jabhat Al Nusra Li Ahl Bilad El Sam (Bilad-ı Şam Halkı İçin Yardım Cephesi) Ebu Muhammed El Culani ve kendisi ile birlikte Irak’tan Suriye’ye geçen 7 arkadaşı tarafından 2011 yılı ortalarında kuruldu.
El Culani geçmişte 2006 yılında ABD tarafından öldürülen El Kaide liderlerinden Zerkavi’ye bağlı çalışmıştı.
Zerkavi 2000 yılında Suriye ve Lübnan hücrelerini kurmak üzere yanındaki Suriyelileri Suriye ve Lübnan’a gönderdi.
Zerkavi öldükten sonra (2006) Culani bir süre Lübnan’a geçti. Burada Suriye yönetimine karşı mücadele veren Cundu’ş Şam örgütü ile ilişkiye girdi. Aynı yıl döndüğü Irak’ta Amerikalılar tarafından tutuklandı ve Camp Bucca’da tutuldu.
2008 yılında serbest kalan Colani bu kez Irak İslam Devleti’nin (Irak El Kaide’si) lideri Ebubekir El Bağdadi’ye bağlı çalışmaya başladı. Kısa süre sonra el-Kaide’nin Musul operasyonlarının başına getirildi.
Suriye’de isyan başladıktan sonra ise el-Bağdadi’nin desteği ile Şam’a geldi ve burada Nusra Cephesi’ni kurdu.
El Nusra, Suriye’de 2011’in sonlarından itibaren ses getiren eylemler yaptı.
23 Aralık 2011’de yapılan ilk (ikiz) eylemde Şam’daki iki askeri istihbarat binası hedef alındı. Bu aynı zamanda Suriye’de isyan sürecindeki ilk bombalı eylemdi.
2012 başlarında kuruluşunu resmen ilan eden Nusra, ilk eylemden sonra askeri binalar, istihbarat binaları ve devlet binalarını hedef almayı sürdürdü ve çoğu intihar eylemi olan yaklaşık 70 büyük eylem gerçekleştirdi.
El Nusra bu eylemler ile birlikte yönetime karşı savaşan gruplar içinde etkisini arttırmaya başladı.
El Colani’nin bir süre birlikte çalıştığı Irak İslam Devleti örgütünün Lideri Ebubekir el-Bağdadi, Nisan 2013’te örgütün mücadele alanını Suriye topraklarına doğru genişletmeye karar verdi ve örgütün adını Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) olarak değiştirdi.
Bağdadi’nin yaptığı ilk işlerden biri El Nusra lideri Culani’nin kendisine biat etmesini istemesiydi. Ancak Culani bu çağrıyı reddetti ve iki örgüt savaştılar.
Yani El Nusra, Erdoğan’ın o dönemde iddia ettiği gibi IŞİD ile terör örgütü olduğu için değil, pasta paylaşımı nedeni ile savaşıyordu. Diğer bir deyişle yaşanan Bağdadi ile Bağdadi’nin otoritesini Kabul etmeyen Culani arasında iktidar savaşından başka bir şey değildi.
İki taraf da yaklaşık iki yıl süren savaşta (2013 – 2015) birbirlerinden çok sayıda militanı öldürdüler.
Sonra herkes kendi coğrafyasına çekildi. Rakka El Nusra’nın elindeyken IŞİD çatışmalar sonrasında Rakka’yı ele geçirdi ve burada bir emirlik ilan etti. Daha önce Suriye’nin çeşitli yerlerinde de etkin olan ve 2016’da “El Kaide’den ayrıldığını ilan ederek makyaj tazeleyen El Nusra ise İdlib taraflarına sıkışmaya başladı ve bugüne kadar varlığını sürdürüyor.
EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ KATAR
El Nusra’nın en büyük destekçisi Türkiye’nin yakın ilişki içinde olduğu Katar’dı. Katar Emiri 2014’te CNN’e verdiği röportajda özet ile Erdoğan’dan farklı bir dil kullanmıyordu: Amerika’da ve bazı ülkelerde bazı hareketlere terörist hareketler olarak baktıklarını biliyorum. Ama farklılıklar var. Bazı ülkeler ile kişiler İslami kökenden gelen her grubun terörist olduğunu düşünüyor. Biz bunu Kabul etmiyoruz.
El Nusra’nın en büyük destekçilerinden biri de İsrail’di. Öyle ki Golan (Kuneytra) taraflarındaki çatışmalarda yaralanan örgüt militanları İsrail hastanelerinde tedavi ediliyordu.
Türkiye, Katar ve İsrail tarafından desteklenen El Nusra, şimdi sadece Türkiye’nin başına kaldı. Erdoğan bundan sonra da El Nusra’ya karşı yumuşak bir dil kullanır mı?
Normalleşme sürecinde El Nusra’nın elimine edilecek olmasına itiraz etmez herhalde.
EL NUSRA TEHLİKESİ BARTARAF EDİLEBİLECEK Mİ?
Soru şu: İktidar bugüne kadar (uyguladığı politikalar ile) yaşamasına Katar ve İsrail ile birlikte neden olduğu El Nusra’yı ne yapacak? El Nusra ihanete uğradığı düşüncesine kapılırsa tepkisi ne olacak? Türkiye’ye karşı Türkiye topraklarında eylem yapabilir mi? Türkiye içinde uyuyan hücreleri var mı? Yoksa her şey “kontrolümüz” altında mı?
Musa Özuğurlu: Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010’da TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalıştı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016’ya kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Halen ARTI TV’de hafta içi her sabah 08:00 – 11:00 saatleri arasında “Gün Başlıyor” programını sunmaktadır.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***