VAN – Ölüm tehditlerine rağmen Özgür Gündem gazetesini dağıtmaktan vazgeçmeyen gazeteci Orhan Karaağar’ın failleri 30 yıl geçmesine rağmen açığa çıkartılmadı.
Özgür Gündem Gazetesi dağıtımcısı Orhan Karaağar’ın, katledilmesinin üzerinden 30 yıl geçti. Bir akşam evine gittiği sırada silahlı kişiler tarafından katledilen Karaağar’ın failleri, geçen 30 yılda halen ortaya çıkarılmadı. 12 Eylül darbesi döneminde tutuklanarak Diyarbakır Cezaevi’nde 2 buçuk yıl yatan Karaağar, tahliye olduktan sonra Wan’da İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) kuruluşunda yer aldı. 1991 yılında Özgür Gündem gazetesinde çalışmaya başlayan Karaağar, onlarca kez ölüm tehdidi almasına karşın “Var olduğum sürece gazeteyi dağıtacağım” diyerek çalışmasına devam etti. 19 Ocak 1993’te Wan’da kent merkezinde katledilen Karaağar, katledildiği güne kadar gazete dağıtımı aralıksız bir şekilde sürdürdü.
Karaağar’ın kardeşi Eşref Karaağar, “İyi bir insan ve devrimciydi, sanırım insan olmanın gereği de buydu. Devrimci karakteri yaşamına uyarlamıştı. Biz de onu öyle tanıdık. Darbe sonrası gözaltına alınarak Diyarbakır Cezaevi’ne gönderildi. Tahliye olduktan hemen sonra Van’a gelerek gazetede çalışmaya başladı” dedi.
‘ABİMİ EN SON BEN GÖRDÜM’
Karaağar’ın Türkiye’de faili meçhullerin sık sık yaşandığı bir dönemde gazete dağıtımı yaptığını belirten Eşref Karaağar, “Hepimiz kaygılıydık. Özellikle eşi ve annem katledilmesinden korkuyorlardı. Ama tüm baskılara karşı Orhan kendine yaşam alanı olarak Özgür Gündem’i seçmişti. Ucunda ölüm olduğunu bile bile gazete dağıtımını sürdürdü. Katledilmeden önce onu son gören bendim. Akşam işten çıktım çarşıya gittim, abim ile yolda karşılaştık. Elinde ekmek poşeti vardı. Nereye gittiğini sordum, eve gittiğini, beraber eve gitmemizi söyledi. Ama ‘işim var’ deyip gitmedim. Orhan abi bu olay öncesinde zaten gözaltına alınmış ve birkaç gün gözaltına kalmıştı. Gözaltı sürecinde gazete dağıtımını bırakması için tehdit edilmişti. Daha sonra çarşıda işim bitti, eve gittim. İçeri girer girmez, annem ‘abin nerede?’ diye sordu. Anneme abimin saat 19.00 sularında gördüğümü elinde ekmekle eve geldiğini söyledim” bilgisini paylaştı.
KATLEDİLDİĞİ GÜN
Annesi ile yaptıkları konuşmadan kısa bir süre sonra polislerin kapılarını çaldığını ifade eden Eşref Karaağar, “Kapı çalındı ben ‘abimdir’ diyerek kapıyı açmaya gittim. Gelenler sivil polislerdi. Onlarla karakola gitmem gerektiğini söylediler. Annem itiraz edince polisler ‘bir şey yok hemen döner’ dediler. Polislerle çıktım, beni direk abimin katledildiği yere götürdüler. Abimin cenazesi orda yerdeydi. Abimi katletmişlerdi. Faillerini yakalamadılar ve abim de bir faili meçhul olarak kaldı” şeklinde konuştu.
FAİLLER YARGILANMADI
Abisi Karaağar’ın katledilmesinde bir süre sonra bir derginin manşetinde itirafçı Murat İpek ve Murat Demir adında iki kişinin olaya dair bilgi verdiğini hatırlatan Karaağar, “Onların ekibinin yapacağı bir suikastmış, fakat onlar gelmeden Kadir Karataş ekibinin yaptığını söylemişti. Röportajda biz de bunu görünce ‘devlet gerekeni yapar’ diye düşündük. Bir süre bekledik, bu arada hiç fail diye tanımadığımız bazı Hizbullah elemanları diye birilerini mahkemeye getirmişler. Fakat hiç kimse bu davadan mahkum olmadı, meçhul kaldı” dedi.
‘DEGİŞEN BİR ŞEY YOK’
Özgür basına yönelik baskı ve engellemelerde 30 yıldır hiçbir şeyin değişmediğini kaydeden Karaağar, “Daha da kötüye giden bir süreç. Daha çok muhalif gazeteci içeride, daha çok aydın içerde. Ama tüm baskı ve engellemelere karşı umutsuz değiliz. Bir gün bir şeylerin değişeceğine ve faili meçhullerin açığa çıkacağına hala inanıyoruz” diyerek sözlerini noktaladı.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***