YORUM | YÜKSEL DURGUT
Afganistan’daki Taliban rejimi, İslam’ın ilkelerini kendilerince yorumlayarak Şeriat yasalarını yürürlüğe koymaya başladı. Taliban’ın Afganistan’da uygulamaya koyduğu şeriat yasaları ile ilgili, Müslüman dünyasının geri kalanına kıyasla en büyük rahatsızlık Pakistan’da hissediliyor.
Yakın komşusu Pakistan, Afgan Taliban’ın şeriata geçişinden dolayı iki ülke ilişkileri arasına mesafe koyan ilk Müslüman ülkeler arasında yer alıyor.
Bu sadece Taliban rejiminin dini inancı ve Pakistan toplumuna neden olabileceği ideolojik güçlük meselesi değil; ayrıca Afganistan sınırında bulunan çeşitli İslamcı militer grupların şemsiye organizasyonu Pakistan Taliban Hareketi olarak bilinen Tehrik-i-Taliban Pakistan (TTP) için de endişe oluşturuyor. Pakistan halkı, Taliban ve Taliban ile ilişkili militan grupların ülkelerindeki medreselerle olan ilişkisinin devlet için gelecekte büyük bir sorun oluşturacağı endişesi yaşıyor.
TTP’nin lideri Nur Veli Mesud, kısa süre önce yayınlanan videolu mesajında, Pakistan halkının endişelerinde ne kadar haklı olduğunu ortaya koyuyor. Mesud, TTP’nin Pakistan’daki medreselerindeki imamlarının “cihad” çağrısı yaptıkları vaazlar verdiklerini bizzat kendi ağzından açıkladı.
Müslüman ülkeler, ideolojik olmaktan çok siyasi bir meydan okuma teşkil ettiği için Taliban’ın İslam’a bakışından haklı olarak endişe duyuyorlar. Fas’tan Endonezya’ya kadar Müslüman ülkeler, özgürlük ve insan hakları değerleriyle uyumlu bir yaşam için çaba gösterirken, Taliban’ın kadınları eğitimden uzaklaştırması tüm İslam dünyasında endişe yaratıyor.
İslam İşbirliği Teşkilatı (OIC) da dahil olmak üzere birçok Müslüman ülke, Afgan Taliban’ın son zamanlarda üniversite yasağı da dahil olmak üzere kadın haklarını ihlal eden yasalarını kınadığını açıkladı. Ancak Taliban’ın önde gelen liderleri politikalarının İslami hukuka dayandığı konusunda ısrar ediyorlar. OIC, Taliban rejimiyle olan politikasından tam olarak vazgeçmemiş olsa da insan hakları ihlallerin devam etmesi halinde ilişkileri yeniden masaya yatırabileceği dile getiriliyor. Bu yüzden de iki gün önce Taliban ile masaya oturarak verdikleri kararların yanlışlığını dile getirmek için OIC’den bir ekip Kabil’e ziyarete gitti.
Pakistan’ın ileri gelen dini alimleri, Taliban’ın “İslam Emirliği” fikrini desteklediklerini ilk zamanlarda sıklıkla dile getirmişti. Ancak Taliban, ülkedeki yabancı ülke kuvvetlerine karşı savaşırken ve Kabil’i ele geçirmesinden kısa bir süre önce aynı Pakistan uleması daha önce dile getirdikleri görüşleri revize etmişti. Bu revizyon, dini güdümlü şiddet ve nefret dalgasının toplumun temelinde bir karşılık bulmaması ve tepkilerin artması ile gelmişti.
Pakistan İslam Üniversitesi tarafından terörle mücadele kapsamında 1800 akademisyenin imzasıyla hazırlanan bir fetva da yayınlanmıştı. Paigham-i-Pakistan olarak bilinen bu fetva ile, İslam dininde intihar saldırılarını ve adam öldürmeyi haram ilan ettiğini ülkenin ileri gelen dini ve siyasi liderlerin katılımı ile 2018 yılının başlarında Pakistan’daki Başkanlık Sarayında açıklanmıştı.
Paigham-e-Pakistan bildirisinin ilk bölümü ideolojik ve siyasi durumun bir analizini yapan bir önsözden oluşuyor. Bir sonraki bölümde ise, ülkedeki tüm dini okulları (medreseleri) temsil eden 1829 din alimi tarafından imzalanan bir dizi kararnameyi içeriyordu. Bildirinin özetinde ise, mezhep düşmanlığı ve silahlı mezhep çatışmasına karşı olunduğu ve kendi ideolojisini başkalarına silah zoruyla dayatmanın mümkün olamayacağı belirtilerek bir kınama yayınlandı.
Bildirgeyi imzalayan dini liderler, barış içinde bir arada yaşama için uygun bir atmosfer elde etmek için demokrasi, özgürlük, eşitlik, hoşgörü, uyum, karşılıklı saygı ve adalete dayalı bir toplum için çalışacaklarına da söz verdiler.
Bildirgenin özetinde Paigham-i-Pakistan, İslami öğreti ve ilkelere göre uyulması gereken şeriat yasalarının zaten yürürlükte ve apaçık şekilde olduğunu dile getiriyor. Bildirinin altına imza atanların arasında Afganistan ve Hindistan’ın işgali altındaki Keşmir’de cihadı destekleyen yasaklı örgütlerin bazı liderlerinin de olması Taliban’ı rahatsız ediyor. Taliban, bu örgütlerin bu tür bir bildiriye imzalamasını ise çok sert bir dille kınanmıştı.
TTP’nin başlattığı cihadın Pakistan uleması tarafından verilen fetvalar ışığında başlatıldığının belirten Mesud, “Bu fetvanın uygulanmasında bizden kaynaklanan bir ihmal varsa veya cihat anlayışımızı değiştirdiysek argümanlarınızı ortaya koyun, biz dinlemeye hazırız” diyor. Ulema, bu açıklamalara karşılık şu ana kadar sessiz. Bu sessizliğinin TTP’nin saflarında olduğu anlamına geldiğini savunanlar da var.
Mesud’un yayınlanan mesajından kısa bir süre önce, aralarında Pakistan ve Afganistan arasındaki sınır bölgesi Hayber Pahtunhva’dan bir grup ulema, Paigham-i-Pakistan’ın açıklamalarına benzer başka bir fetva daha yayınladı.
“Hiçbir fert veya grup cihat ilan etme hakkına sahip değildir. Bu konudaki tek yetki devletindir” ifadelerinin kullanıldığı açıklamalara karşı TTP ise kendi bildiğini okuyarak örgütün yapısını da değiştirdi. Militan grup TTP, özellikle kabile bölgeleri için “paralel bir yönetim” yapılanmasının kurulduğunu zaten ilan etmişti.
Taliban ve TTP, ideolojik ve siyasi güçlerini elde ettikleri Darul Ulum Deoband‘ın İngilizleri Hindistan alt kıtasından kovduğunu, Mücahit grupların da Sovyetler Birliği‘ni Afganistan’da hezimete uğrattığını ve NATO’ya bağlı güçlerin de ülkeyi terk etmeye zorlandığı zaferlere sürekli olarak atıfta bulunuyor.
Din alimleri TTP’nin meydan okumasına kısa sürede cevap verecektir. Ama bu karşılıklı restleşme 20 yıldır etkin olan bu grupların fikrini değiştiremeyecektir. Taliban’a karşı Afganlarla dayanışmayı göstermek için, Pakistan’da 2021 yılında gerçekleştirilen tarihin en kalabalık mitingi bile TTP’nin hedeflerini değiştirmeye yetmedi.
Askeri müdahalelerin bir sonuç vermediği bölgede, güvenlik birimlerinin ideolojik anlayışını da gözden geçirmesi gerekiyor. Pakistan’ın terör saldırılarının ardından yaşadığı büyük kayıplara rağmen, ülke genelinde söz sahibi olan ulemayı bugüne kadar yanına çekebilmiş değil.
Pakistan hükümetinin TTP ile görüşmelerinin ardında yatan neden ise; Taliban sonrası TTP’yi etkisiz hale getirmekti. Bu yüzden de TTP’nin Pakistan’da faaliyet göstermesine izin verilmişti. Ancak planları gerçekleşmedi ve devlet kontrolünü kaybetti.
Devlet kurumları ulemayı birçok kez yardım etmeye çağırdı. Ancak bu da işe yaramadı çünkü Afganistan ile aynı tarihsel, ideolojik ve politik bağlantı argümanlarını taşıyan ulema bu konuda yeterli söz sahibi olmadı.
Taliban versiyonu İslam anlayışının en çok etkisinin hissedildiği Pakistan’ın yeni bir Afgan politikasına ihtiyacı var. Dini liderlerin, TTP’nin açıklamalarına karşı koymak ve Taliban’ın İslam’ı farklı yorumlamasını yıkmak için daha kuvvetli argümanlar ortaya koyması ve bir an önce sonuca ulaşması gerekiyor.
Mücadeleye bugün başlansa bile Taliban’ın ikna edilmesi veya yeniden eğitilmesi uzun bir süreç alacaktır. Yalnızca fetvalar yayınlayarak çözülmesinin mümkün olmadığı bu ikna turları, Pakistan uleması adına da ciddi bir sınav hükmünde. Ulema, Müslüman dünyasının dört bir yanından akademisyenlerin kapılarını çalarak çözüm yollarının araştırılması ile başlayabilir.
Taliban’ın bölge için bir baş ağrısı olacağı dünden bugüne başlamış bir durum değil. Bu görevin ciddiyeti çok önceden ele alınarak diş gösterilmesi gerekiyordu. Asıl soru İslam alimlerinin ve özellikle de Pakistan ulemasının bu tür bir yola çıkmaya hazır olup olmadığı.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***