İSTANBUL – GÖÇİZDER davasında savunma yapan sosyolog Halit Karahan, derneğin kurulmadığı tarihlerde Almanya’ya yaptığı seyahat ile ailesinin dil kursu için gönderdiği paranın suçlamalar arasında yer aldığını söyledi.
Göç ve İzleme Derneği (GÖÇİZDER) Eşbaşkanları Kamile Kandal ve Mehmet Boğakan’ın da aralarında olduğu 23 dernek yöneticisi ve üyesi hakkında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla açılan davanın ikinci duruşması Silivri Kapalı Cezaevi Kampüsü karşısındaki İstanbul 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.
Duruşmaya verilen aranın ardından savunma yapan tutuklu Demgül Athan, arkadaşları ve ailesi ile arasında yapılan para transferlerinin iddianamede suç olarak yer aldığını söyledi. Ayrıca iletişim halinde olan insanların geçmişlerinin dosyaya konulduğu ve bu durumlar üzerinden de suçlandığını kaydeden Athan, tahliye talebinde bulundu. Sinemacı Erhan Örs ise, Sûr: Ax û Welat belgesinin kurgucusu olduğunu ve bu nedenle suçlanıp tutuklandığını ifade etti. Belgeselin yasaklanmasını ve buna dair yargılamayı reddettiğini kaydeden Örs, belgeselin “örgütsel belgesel” olarak ele alındığını söyledi. Belgeselin Avrupa Birliği (AB) Sivil Düşün Programı tarafından fonlandığını aktaran Örs, “Bu durumun suçlama konusu yapılamaz” dedi.
‘USULSUZ VE SUÇ DEĞİL’
Örs, belgeselci Veysi Atay’a mesleki yardımına karşılık kendisine ödeme yaptığını ve bunu “harçlık” konusu adı altında gönderdiğini belirterek, “Bütün ödemeler suçlama konusu olarak ele alınmış. Hiçbiri usulsüz ve suç istinat edilecek bir durum değildir. Hepsini reddediyorum. Çünkü hepsinin sinema çalışmaları tarafından yapıldığı yer alıyor. Ayrıca iddianamede ismi geçen herkesin sinemacı olduğu da yazılıyor” diye kaydetti.
Savunma yapan Halit Karahan, iddianamede kasıtlı ve bilinçli değerlendirmeler yapıldığına dikkat çekerek, “Atılı suçların tamamı yaptığım işler ile alakalıdır. Şu an Mimar Sinan Üniversitesi’nde ‘Aşiret’ meselesi ile tez çalışması yapıyorum. Ayrıca kitap hazırlığım da vardı. Buna dair yaptığım araştırmalar dahilinde ulaştığım kişileri not alırım. Baskın sırasında el konulan tüm bu notlar ‘örgütsel doküman’ şeklinde yer alınmış. İddianamede bazı bölgeler, kişiler damgalanmıştır” şeklinde konuştu.
SUÇ VAR, YER YOK!
GÖÇİZDER ile ilişkisine de değinen Karahan, üzerinde çalıştığı tez konusunda yer alan aşiretlerin zorla göç ettirildiğini söyledi. Üniversite kütüphanelerinde yer alan “Aşiret Raporunun” de suçlama konusu yapıldığını söyleyen Karahan, bu raporda yer alan aşiretlerin damgalandığını belirtti. Ailesi ilgili yaptığı tutukları notlarının da dosyada yer aldığını dile getiren Karahan, “Ayrıca dosyada çatışmalı bölgelerine gittiğimi ve burada mülakatlar yaptığım iddia ediliyor. Ancak hangi bölgeye gittiğime yer vermemişler. Bunun yanı sıra bir çatışmadan söz ediliyor ancak kim veya kimlerin çatıştığı da yer almıyor” diye belirtti.
GÖÇİZDER KURULMAMIŞTI
Kolluk ve savcının salt cezalandırma güdüsü ile hareket ettiğini dile getiren Karahan, “Evde ‘Kürt istilası’ diye bir kitap vardı. Eğer gerçekten suç tespiti kaygısı olsaydı o kitapta ırkçı ifadeler vardı ve onu almaları gerekirdi” dedi. 2012’de Almanya’ya dil okuluna gittiğini ve ailesinin bu süreçte gönderdiği para ve pek çok hususun iddianamede yer aldığını söyleyen Karahan, bu hususun GÖÇİZDER dosyası ile alakasının açıklamasını istedi. GÖÇİZDER’in çok daha sonra kurulduğunu dile getiren Karahan, hakkındaki suçlamalara reddetti.
NE İŞİ VAR?
İddianamede “şüpheli hareketler” başlığı olduğunu ve bu hareketlerden birinin ise GÖÇİZDER’de proje yaptığı sıralarda olduğunu belirten Karahan, “Sigortam da yatıyordu ve beli bir miktarda ödeme olmuştu. SGK kayıtları olmasına rağmen bunun bu gün burada alınması gerekirdi” dedi. Derneklere ayrıca beli miktarda bağışta da bulunduğunu dile getiren Karahan, bunların suç olmadığını belirtti. Eşinin kardeşine gönderdiği paranın da suçlamalar arasında yer aldığını ifade eden Karahan, izleyiciler arasında bulunan eşinin kardeşine seslendi. Karahan, “HDP’den gelen mesaj da var iddianamede. Ne işi var burada?” diyerek, tepki gösterdi. Karahan, aynı zamanda gözaltında olduğu süre zarfından kendisine CHP tarafından gönderilen mesajların da sorulduğunu ancak iddianameye konulmadığını dile getirdi. Karahan, “Herhalde çerçeveyi bozuyordu. Onun için çıkarmışlar” diye kaydetti.
TACİZ VE ŞİDDET
Çalıştığı derneğin de damgalandığına dikkat çeken Karahan, gözaltına alındığı sırada yaşananlara işaret etti. Karahan, “Polis, kapıyı kırmaya çalışan ve kendisine tepki gösteren komşulara ‘susun lan devletiz biz’ deyip susturmaya çalıştı” ifadelerini kullandı. Ayrıca bu esnada aynı polisin galoş giymediğini ve eşinin bu konuda kendisini uyardığını kaydeden Karahan, aynı polisin, “Sus lan abdest ile mi gireyim” dediğini aktararak, bunun taciz ve şiddet olduğunu belirtti. Karahan, götürüldükleri adliye nezarethanesinde “üç hilal” olduğunu, annelerine yönelik küfürlerin yer aldığını söyledi. Karahan, bu hususların polis tarafından yazıldığına dair şüphelerinin olduğunu ve dosyaya alınmasını istedi.
ŞEHİTLİK SUÇLAMASI
Hakkındaki suçlamaların varsayımlardan ibaret olduğunu dile getiren tutuklu HDP Beylikdüzü İlçe Eşbaşkanı İrfan Hülakü da, aleyhine yönelik suçlamaları reddetti. Telefon görüşmelerinde yer alan ifadeler üzerinden de yargılandığını bu görüşmelerde dil, kültür ve siyaset üzerine yaptıkları görüşmelerin suçlama konusu yapıldığını belirten Hülakü, “Partimize gönül vermiş ailelere değer ailesi deriz. Ben de uzun zamandır siyasi parti içinde yer alıyorum ve ben de değer ailesi olarak tanımlanabilirim” dedi. Parti çalışmalarına dair yaptıkları yazışma ve bu çalışmalarda yaptıkları saygı duruşunun da suçlama konusu yapıldığını dile getiren Hülakü, ayrıca giydikleri yöresel kıyafetlerinin de “leşker” elbisesi şeklinde ele alındığını kaydetti. Bunun yanı sıra dernek üyesi olması nedeniyle de suçlandığını dile getiren Hülakü, “Dernek üyesi olmak nereden suç oluyor? Nasıl suç olarak ele alınabilir” diyerek tepki gösterdi. Hülakü, “Burada ‘suç’ olarak gösterilen her şeyi size anlattım. Sayın hakim, hangisi suç? Derneğin karar defterinde imzam olması hasebiyle buradayım. Dernek yöneticisi olmak suç değil ve suç olarak da gösterilemez” diye kaydetti.
TEDBİR CEZAYA DÖNÜŞTÜ
Serbest bırakılması gerektiğini, kaçma gerekçesinin de olmadığını dile getiren Hülakü, 22 yıldır aynı numarayı kullandığını ve çocukları ile birlikte İstanbul’da yaşadığını başkaca da gidecek bir yerinin olmadığını belirtti. Ailesinin maddi ihtiyaçlarının kendisi tarafından karşılandığını ancak 7 aydır tutuklu olduğunu, bu nedenle ciddi mağduriyetler yaşandığının altını çizen Hülakü, aynı zamanda yeminli Mali Müşavir ve üniversite öğrencisi olduğunu söyledi. “Delil karartması” gerekçesiyle tutuklandığını ve tahliye edilmediğini paylaşan Hülakü, tüm delillerin toplandığını ve karartılacak herhangi bir hususun da olmadığını altını çizdi. Hülakü, “Tutuklama bir tedbirdir, cezaya dönüşmemesi gerekir” diyerek, tahliye talebinde bulundu.
TELEFON GÖRÜŞMELERİ
Daha sonra söz alan Kıyasettin Cüheylan da, derneğin yasal olduğunu söyledi. Derneğin din, dil ve ırk ayrımı yapmadığını ayrıca evrensel insan hakları normlarını esas aldığını belirten Cüheylan, derneğin vizyon ve misyonunu açıkladı.
Cüheylan’ın savunması ardından mahkeme, duruşmaya yarın devam etmek üzere ara verdi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***