Çürüme o noktaya geldi ki sonunda içinde milletvekilleri, katiller, uyuşturucu mafyası, özel harekât polisleri, çakarlı arabaların olduğu planlı programlı bir cinayete de şahit olduk.
Kökleri epeyce derinlere indiği anlaşılan korkunç bir çete başkentin göbeğinde fütursuzca adam öldürdü.
Biz neden kanlı bir bataklıktan bir türlü kurtulamıyoruz?
Neden cinayetlerin ve yoksulluğun içinden bir türlü çıkamıyoruz?
Bu soruların cevabı büyük bir ihtimalle pek dikkat etmediğimiz bir yerlerde saklı.
xxx
“1980 yılı göstergelerine baktığımızda Türkiye’nin Güney Kore’den oldukça önde olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin GSYH’si Güney Kore’nin GSYH’sinin üçte bir oranında, kişi başına geliri de dörtte bir oranında daha yüksek durumda.
Güney Kore, enflasyon ve işsizlik oranlarında Türkiye’den daha iyi olmakla birlikte Türkiye cari denge konusunda daha iyi görünüyor.”
xxx
“1990’a geldiğimizde görünüm hızla değişiyor. Güney Kore GSYH’sini ve kişi başına gelirini ciddi biçimde artırıp Türkiye’nin oldukça önüne geçiyor. 2000’lerden itibaren görünümün değişimi daha da hızlanıyor.
Güney Kore tasarruf, yatırım, bütçe, enflasyon, işsizlik, cari denge sorunlarını tamamen çözerken Türkiye bütün bu sorunlarla uğraşmaya devam ediyor.
2016 yılına geldiğimizde Güney Kore GSYH’sini 1,4 trilyon dolar, kişi başına gelirini 27.539 dolara çıkarırken, Türkiye’nin GSYH’si 857 milyar dolarda ve kişi başına geliri de 10.743 dolarda kalıyor.”
xxx
Aradaki fark neden açıldı?
Güney Kore çip üreticilerini desteklemek için vergi muafiyeti uygulamakla kalmıyor, çip geliştireceklere destek için 2,8 milyar dolar vergi gelirinden vazgeçiyor.
10 bin doların altında çakılıp kalan Türkiye ise çip üretemiyor.
xxx
“Tabii ‘çip’ deyince asıl adres Tayvan… Öyle ki Tayvan’da çip üretiminin durma ihtimali, küresel bir üretim krizine neden olabilir.
İleri teknoloji ülkenin refahını da katlıyor.
Çip endüstrisinin geliri 2022 sonunda yıllık yüzde 12 artışla 625 milyar dolara ulaştı.
Bilgisayarlardan akıllı telefonlara, uçaklardan elektrikli araçlara kadar birçok aygıt ve teknoloji temelini oluşturan mikroçiplerin 3’te 2’sinden fazlasını üreten Tayvan, dünya ekonomisi açısından hayati bir işlevi üstleniyor.
Örneğin, Tayvan şirketi TSMC (Tayvan Yarı İletken İmalat Şirketi), küresel üretimdeki yüzde 56’lık payıyla ‘dünyanın en büyük üreticisi’ olarak sektörün lokomotifi konumunda.
2022’de 365 milyarlık ithalata karşı 254 milyar 210 milyon dolar ihracat yapmakla övünen Türkiye’nin ihraç ettiği malların ortalama kilosu 1,4 dolar iken, Tayvan’ın ihraç mallarının ortalama kilosu 5 dolar…”
xxx
Güney Kore ve Tayvan gibi çip üretemiyor olsa da son dönemlerde Türkiye’nin de başa güreştiği alanlar var…
Küresel Organize Suç Endeksi’nde Türkiye, 193 ülke arasında 12. sırada…
Birleşmiş Milletler Raporu’nda “Türkiye’de devletin suç örgütleriyle arasına yeterli mesafe koymadığı” belirtiliyor.
Ve şu teşhisler:
“Türkiye’de mafyatik yapılar her zamankinden daha fazla devlet içerisinde yer alıyor.”
“Türk hükümeti, altın ve petrol ticareti, insan kaçakçılığı ve silah kaçakçılığı gibi belirli suçları sık sık kendi ikbali ve siyasi amaçları için kullanıyor.”
xxx
Savcıların “uyuşturucu baronu” olmaktan tutuklandığı, uyuşturucu müptelası çocukların annelerinin kafasını kesip sokağa attığı, siyasi cinayetlerin siyaset-mafya iş birliğiyle planlandığı ülkenin nasıl bu hale getirildiği de raporun Türkiye bölümünde var:
“Eroin, Türkiye’deki uyuşturucu ticaretinde açık ara birinci sıradadır.
Türkiye’nin en önemli eroin üreticisi Afganistan’a yakın olması, ayrıca Avrupa ile Ortadoğu’daki önemli tüketici pazarlarına yakınlığı, Türkiye’yi eroin ticaret zincirinde önemli bir geçiş noktası haline getirmiştir.
Türk organize suç çeteleri, Avrupa’ya toptan eroin ithalatını büyük oranda kontrol ediyor.”
xxx
Çürüme o noktaya geldi ki sonunda içinde milletvekilleri, katiller, uyuşturucu mafyası, özel harekât polisleri, çakarlı arabaların olduğu planlı programlı bir cinayete de şahit olduk.
Bir ülke “çip” üretmek yerine Birleşmiş Milletler raporunda “uyuşturucu merkezi” olarak değerlendirilecek işler yapmayı tercih ederse sonuç budur.
Cinayetten ve yoksulluktan paçasını kurtaramaz…
Mehmet Altan: İlk imzası 15 yaşında yayınlandı.20 yıl Sabah,6 yılda Star gazetelerinde baş yazarlık ve yazarlık, televizyon programcılığı ve yorumculuk yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi’nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var.15 Temmuz sonrası Anayasa’nın 19.,26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı.21 ay cezaevinde kaldı. AYM,AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK’lı.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***