Başkancı rejim altında, yargı erki, yürütmenin elinde, siyaseti dizayn etmenin bir aracıdır. İmamoğlu’na verilen “hakaret” gerekçeli 2 yıl 7 aylık hapis cezası bunun en son örneğini oluşturmaktadır.
Bu kararın esas olarak, ilgili mahkeme tarafından değil, 13 Aralık günü Esenboğa Havalimanında Erdoğan ve başkaca AKP yetkililerince yapılan bir toplantıda alındığını kamuoyu, gazetecilerden öğrendi. Bu haber yalanlanmadı. Daha önce de, örneğin Gezi davasındaki kararın da sarayda yapılan benzer bir toplantıda alındığı yine basına yansımıştı.
Kobani-Kumpas davasının da, HDP’ye yönelik kapatma davasının temelini oluşturmak üzere, baştan sona saraydan idare edildiği kamuoyunca iyi bilinen bir gerçektir.
Soruşturma savcısı Ahmet Altun’un klasöründen çıkan “TEM Şube Müdürlüğü” imzalı 26/10/2018 tarihli yazı, savcıya izlemesi gereken yolu işaret ediyordu: “Yukarıda isimleri geçen şüpheliler hakkında TCK’nın 302 terör nedeniyle cinayet, cinayete teşebbüs, yaralama, mala zarar verme, yağma suçlarından iddianame düzenlenmesi halinde Anayasal mevzuatımıza göre parti kapatma sonucunun da ortaya çıkacağı hukuken değerlendirilmektedir.”
HDP’nin MYK üyeleri ve eş genel başkanları hakkında IŞİD’e karşı attıkları bir demokratik protesto çağrısı tivitinden bir cinayet (!) davası işte bu yönlendirme üzerine ve bu amaçla çıkartıldı. Böylece Türkiye’nin 3. büyük partisi kapatılmak ve iktidar partisine karşı en etkili mücadele odağı tutuklamalarla etkisizleştirilmek istendi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gerek “Selahattin Demirtaş (no. 2)” kararı, gerekse “Figen Yüksekdağ ve diğerleri” kararında, siyasi iktidarın bu davaları siyasi amaçlı olarak kullandığını hukuken tescil etmiştir. Yani AKP iktidarının yargı erkini siyasi müdahale amacıyla kullandığı, yüksek yargı kararlarıyla tescil edilmiş somut bir olgudur. Mahkemeye göre, Demirtaş ve Yüksekdağ’ın tutuklanması, 2017 referandumunun ve 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçlarını etkileyen siyasi amaçlı eylemlerdir. Bu kararın aynı biçimde önümüzdeki 2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilleri seçimleri için de geçerli olduğu açıktır.
TÜRKİYE SİYASETİ DİZAYN EDİLDİ
İmamoğlu davasının önceki hâkimi, siyaset yasağına dayanak oluşturabilecek 2 yıl ve üstü bir cezayı vermesi talebine olumsuz yanıt verdiği için Samsun’a sürülmüştü. Yerine gelen hâkim ise, yargılamasını yapmadığı bir davada karar verdi. “Ahmak” sözünü “hakaret” sayıp, buna 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verdi. Suç olmayan bir fiile ceza verildiği gibi, dahası bunun üzerinden Türkiye siyaseti dizayn edildi. Böylece İmamoğlu potansiyel bir siyasi yasaklı yapıldı. Henüz bu karar İstinaf ve Yargıtay’ca onanmadığı için, siyasi yasak kesinleşmedi. Ama daha önceki deneyimlerden (Selahattin Demirtaş, Selçuk Mızraklı’nın bu onayın iki ay gibi bir sürede gelebileceği bilindiğinden, bu çok da önemli değil.)
İmamoğlu kararı açık bir seçim hilesidir. Seçim güvenliğine vurulmuş bir darbedir. Zira seçimlere kısa süre kala İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iktidar partisinin eline geçmesinin yolunu açmıştır. Dahası, Ekrem İmamoğlu’nun olası adaylığına siyasi yasak gölgesini düşürmüştür.
YSK Başkanı olası bir onama durumunda imamoğlu’nun adaylığını reddedeceklerini, hatta seçilse dahi göreve başlatmayacaklarını ilan etmiştir. Cumhurbaşkanlığına ancak iki kez aday olunabileceğini öngören (m. 101) mevcut anayasaya rağmen Erdoğan’ın aday olup olamayacağı konusunda hiçbir hukuki değerlendirme yapmayan YSK Başkanı, henüz adaylığı dahi ilan edilmemiş Imamoğlu’na yönelik siyasi yasaklama kararını ise bugünden fiilen devreye sokmuştur. Bu da mahkeme eliyle seçim güvenliğinin çiğnenmesinin bir diğer örneğidir. YSK kararlarının nihai olması ve yargı denetimine kapalı olması, bu kurulda hakimiyeti sağlayan iktidar partisine çok geniş bir hareket sahası sağlamaktadır.
Ancak Saraçhane’de toplanan yüz bini aşkın yurttaş, bu adaletsizliğe “Artık Yeter!” demiştir. Aynı kitlenin, Demirtaş şahsında HDP’ye yapılanları da kabul etmediğini yüksek sesle ilan etmesi kıymetlidir. Saraçhane mitingi artık devranın dönmekte olduğunu sergilemiştir. Artık kabak tadı veren, ancak seçimlere doğru giderken de tırmanacağı anlaşılan yargı eliyle siyasete müdahale yöntemi, Saraçhane’de halk tarafından reddedilmiştir. Adalete olan susuzluk orada dile getirilmiştir.
Yandaş basında geçen bir senaryoya göre, AKP “hakaret suçuna” hapis cezasını para cezasına çeviren bir yasa değişikliği ile imamoğlu’nu siyasi yasak kapsamından çıkarmaya hazırlanmaktadır. Bu kuşkusuz Saraçhane’de sergilenen halk iradesi karşısında bir geri adım olacaktır. Hakikaten de iktidar partisi Imamoğlu’na verilen bu siyasi yasağı topluma anlatamamıştır. Kararı AKP’liler dahi savunamamaktadır.
BELEDİYEYE SORUŞTURMA
Ne var ki, daha bu adım atılmadan, İçişleri Bakanlığı İBB’ye “terör iltisaklı personel soruşturması açılması için savcılığa başvurdu. Böylece Diyarbakır gibi İstanbul’a da kayyum atanmak istenmektedir. Türk Ceza Kanunu’nda yeri olmayan AKP icadı “iltisak” kavramı üzerinden İmamoğlu’na yeni bir siyasi operasyon çekilmektedir. IBB personelinin veya akrabalarının yargılandıkları ama sonuca bağlanmamış davalar üzerinden İmamoğlu suçlu gösterilmek isteniyor. Kısacası iktidar partisi, yargı üzerinden siyaset mühendisliği ve seçim hilesi vazgeçmeyecektir. Bunu ciddiye almak ve birleşik bir adalet mücadelesiyle buna izin vermemek tüm muhalefetin ortak sorumluluğudur.
Alp Altınörs: Çevirmen, yazar, siyasal iktisatçı, düşünce işçisi. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinden çeviriler yapmakta ve bu dillerde araştırmalar yürütmektedir. “İmkânsız Sermaye- 21. Yüzyılda Kapitalizm, Sosyalizm ve Toplum” adlı kitabın yazarıdır. Uluslararası siyasal iktisat, uluslararası ilişkiler, filoloji ve tarih disiplinlerinde; SSCB, Çin Halk Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu tarihi, sosyalizmin sorunları ve 19. Yüzyıl Rus edebiyatı üzerine pek çok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. TED Ankara Koleji Lisesi’ni ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirmiştir. 2008 yılında İstanbul’da kurulan Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi’nin koordinatörlüğünü yürütmüş siyasal iktisat dersleri vermiştir. 2014-2016 yıllarında HDP) Merkez Yürütme Kurulu’nda yer almıştır.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***