Ülke seçim atmosferine girdikçe, iktidar partisinin mahkemeler eliyle seçimlere müdahale planlarını da bir bir yürürlüğe soktuğunu görüyoruz. AKP geçmişte ‘sandığı’ milli iradenin tecelli ettiği yegane zemin olarak yüceltirdi. Girdiği her seçimi kazanacağına emindi. Oysa son yerel seçimlerden bu yana adil bir seçimi kazanmayacağını biliyor. Başkancı rejim çerçevesinde tümüyle kendine bağladığı yargı eliyle siyaseti dizayn ederek, muhalefeti daha sandıklar kurulmadan yenmeye çalışıyor.
Gezi Parkı Davası’nda hiç yoktan suç icat edilerek verilen ağır hapis cezaları, İmamoğlu’na “hakaret” cezası ve “terör iktisaklı personel” soruşturması… bunlar üzerinden İBB’ye kayyım atama planları, HDP kapatma davasının seçimlere ayarlı olarak hızlandırılması ve Yargıtay savcılığının HDP’nin hesaplarına bloke konulmasına yönelik talebi hemen akla gelen örnekler.
SAVUNMA HAKLARINI KULLANMADILAR
Ankara’da sürmekte olan Kobani Kumpas Davasında da 22.Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği ara karar aynı yönde bir siyasal müdahaleyi yansıtıyor. Bu davada henüz Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel ifade dahi vermemişken, mahkeme bunu atlayarak dosyayı “Esas hakkında mütalaasını” hazırlamak üzere savcılığa yolladı. Kobani Kumpas Davası’nda böylece yeni bir aşamaya geçilmiş oluyor. 7-8-9 Şubat’taki duruşmada savcı, “esas hakkında mütalaasını sunacak ardından ise dosya hızla karara doğru götürülecek.
Oysa bu davada eş başkanlar henüz ifade dahi vermedi. Savunma haklarını kullanmadılar. Onların yapacağı savunmalar tüm dosyayı doğrudan ilgilendirdiği halde mahkeme bu aşamayı atlayıp geçti. Heyetin belli ki acelesi var. Ayda iki hafta duruşma yaparak roket hızıyla yürüttükleri bu dosyadan sarayın arzu ettiği kararı henüz çıkarmamış olmanın telaşı içindeler. Anlaşılan iktidara seçim meydanlarında sallayacağı bir karar lazım. Tıpkı Gezi Parkı ve İmamoğlu davalarında olduğu gibi yine sipariş usulü hazırlanacak bir kararı alelacele çıkartmaya çalışıyorlar.
MUHALEFETİN ORTAK MÜCADELESİ ZORUNLU
Kobani Kumpas Davası’nın ilk aşamasında iddia makamının tüm iddiaları gizli ve açık tanıkların tüm palavraları çöktü gitti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bir değil iki ayrı kararıyla o meşhur ‘twitlerin’ suç unsuru taşımadığı tescillendi. Bunun bir cinayet davası değil bir ifade özgürlüğü ve siyaset yapma hakkı davası olduğu tartışmasız biçimde ortaya konuldu. Eşbaşkanların savunmalarıyla birlikte artık bu gerçekler kamuoyuna da mal olmaya başlayacaktı. O yüzden yok saydılar eşbaşkanların savunma hakkını. Demirtaş, Yüksekdağ ve Tuncel konuşmadan bitirmek istiyorlar bu davayı.
Seçim öncesi yoğunlaşan bu siyasal müdahaleler, muhalefet güçlerinin ortak, bütünlüklü bir adalet mücadelesi yürütmesini zorunlu kılıyor. Aksi halde iktidar tüm muhaliflerini yargı sopasıyla bertaraf edecek. Karşımızda halk desteğini yitirdiği halde iktidara yapışmaya çalışan bir parti var ve seçim güvenliği sadece seçim günü alınacak sandık başı önlemleriyle sağlanamayacaktır.
Alp Altınörs: Çevirmen, yazar, siyasal iktisatçı, düşünce işçisi. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinden çeviriler yapmakta ve bu dillerde araştırmalar yürütmektedir. “İmkânsız Sermaye- 21. Yüzyılda Kapitalizm, Sosyalizm ve Toplum” adlı kitabın yazarıdır. Uluslararası siyasal iktisat, uluslararası ilişkiler, filoloji ve tarih disiplinlerinde; SSCB, Çin Halk Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu tarihi, sosyalizmin sorunları ve 19. Yüzyıl Rus edebiyatı üzerine pek çok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. TED Ankara Koleji Lisesi’ni ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirmiştir. 2008 yılında İstanbul’da kurulan Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi’nin koordinatörlüğünü yürütmüş siyasal iktisat dersleri vermiştir. 2014-2016 yıllarında HDP) Merkez Yürütme Kurulu’nda yer almıştır.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***