Aşırı sağcı İsveç Demokratları ile işbirliğine dayanan Ilımlılar, Hıristiyan Demokratlar ve Liberallerden oluşan yeni İsveç azınlık hükümeti, Çekya’nın AB Dönem Başkanlığını bıraktığı yerden devam edecek.
Rusya’nın Ukrayna’da sürdürdüğü savaş, savaşın Avrupa genelinde güvenlik ve enerji arzı üzerindeki sonuçları, askeri olanakların güçlendirilmesi ve Avrupa dışı tedarik zincirlerinden bağımsız hale gelme gibi maddeler, İsveç’in dönem başkanlığında da gündemin ana konuları olmaya devam edecek.
İsveç hükümeti, dönem başkanlığı sırasında AB’nin farklı organları tarafından düzenlenen bin 500 civarında toplantıyı yönetecek, AB üyesi ülkelerle AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu arasındaki müzakerelerde uzlaşı sağlama vazifesini üstlenecek.
İsveç Başbakanı Ulf Kristersson Aralık ayında yaptığı bir hükümet açıklamasında İsveç’in dönem başkanlığını Ukrayna savaşının belirleyeceğini söylemişti.
Muhafazakar çizgideki politikacı Kristersson, “Bir yandan ne yapmamız gerektiğini çok iyi biliyoruz: Avrupa’da Ukrayna’yı desteklemeye yönelik birliği sürdürmek, yeniden yapılanma için kaynaklar geliştirmek, uluslararası hukuku uygulamak ve Ukrayna’nın AB’ye adaylığının yolunu hazırlamak. Öte yandan da ne olacağına dair hiçbir fikrimiz yok. İşgalden bir yıl sonra ne olacak? Baharda? Yazda? İsveç hızlı ve kararlı bir şekilde harekete geçmeye hazır olacaktır” ifadelerini kullanmıştı.
Aşırı sağcı İsveç Demokratlarının onayına bağlı bir yönetim zor
İklim koruma, göç politikası ve Batı Balkanlar’ın genişlemesi gibi konular savaş nedeniyle arka planda kaldı. Parlamento seçimlerinin ardından Ekim ayında göreve gelen yeni Başbakan’ın, sevilmeyen hükümet ortakları aşırı sağcı İsveç Demokratları ile aynı noktada buluşması ise çok zor.
Parlamento seçiminde oyların yüzde 20’sini alan ancak hükümet koalisyonuna dahil edilmeyen İsveç Demokratlarının lideri Jimmie Åkesson, “İklim değişikliği inkarcısı” olarak biliniyor, göç karşıtı sert bir politika izlenmesini savunuyor ve Avrupa Birliği’ni “tüm kötülüklerin kaynağı olarak” tanımlıyor. Bu durum İsveç Demokratlarını, başta Macaristan ve İtalya’dakiler olmak üzere AB’deki diğer sağcı milliyetçi hükümetlerin doğal müttefiki haline getiriyor.
İsveç Başbakanı, ülkesinin tüm AB üyesi ülkelerdeki hukukun üstünlüğü ilkesini desteklemeye devam edeceğini vurgularken, bu bağlamda Macaristan ve Polonya’ya karşı açılan davaların da “ılımlı” bir şekilde sürdürülmesi gerektiğini vurguluyor. Ancak İsveç Demokratları, Macaristan’a yönelik AB fonlarının kesilmesi gibi cezalandırıcı tedbirleri kesinlikle reddediyor.
Muhalefetteki Yeşiller partisinin milletvekili Jacop Dalunde, bu gelişmeler doğrultusunda İsveç dönem başkanlığının gidişatıyla ilgili pek iyimser değil.
Dalunde Euractiv haber portalına verdiği demeçte, “Kristersson’un hala İsveç Demokratlarına güvenerek kendisinin ve hükümetinin hukukun üstünlüğünü koruyabileceğini iddia etmesi hem saflıktır hem de tehlikelidir” dedi.
Daha fazla bağımsızlık
İsveç hükümetinin hedefi en azından ekonomik konularda bir ilerleme kaydetmek. Başbakan Ulf Kristersson, özellikle Avrupa otomobil endüstrisinin elektrikli sistemlere geçişte destekleneceğini, Asya’lı tedarikçilere ve bu bölgelerden temin edilen ön ürünlere olan bağımlılığın azaltılacağının altını çiziyor.
Başkent Stockholm’de İsveç parlamentosu Riksdag’ta konuşan Kristersson, ABD’nin kendi sanayisini desteklemeye yönelik haksız sübvansiyonlarını da kabul etmeyeceklerini belirterek, “Bu nedenle İsveç, dönem başkanlığı sırasında yarı iletkenler için bir Avrupa üretim ortamı oluşturma çalışmalarını ilerletecek. Kulağa teknik geliyor ve öyle de. Ancak araç filomuzu tamamen elektrikli hale getirmek istiyorsak bu kesinlikle gerekli” dedi.
İsveç organize suçlarla boğuşuyor
İsveç, dönem başkanlığını çok da iyimser bir ortamda üstlenmiyor zira kendi içinde çözmesi gereken yeterince sorun bulunuyor. Ulf Kristersson Noel konuşmasında, ülkesinde yabancı çetelerin giderek arttığını belirterek, İsveç’in yurt dışında genellikle barışçıl ve uyumlu bir ülke olarak algılanmasına karşın bu imajın artık geçerli olmadığını söyledi.
Nitekim İsveç polisi Aralık ayı ortasına kadar 378 silahlı çatışma kaydetmiş, bu çatışmalarda da 60 kişi öldürülmüştü. Komşu ülkelerde ise bu rakamlar çok daha düşük olarak tespit ediliyor. Örneğin Danimarka’da benzer saldırılarda dört kişi yaşamını yitirirken, Finlandiya’da ise bu sayı 2 olarak kayıtlara geçti.
İsveç Başbakanı, sadece Stockholm yakınlarındaki Södertälje kentinde 2022 yılı boyunca işlenen cinayetlerdeki can kayıplarının Londra’da yıl boyunca öldürülen insan sayısını bulduğunu söyledi. Başbakan genellikle göçmen kökenli gençlerin organize suç bağlamında çatıştıklarını kaydetti.
Söz konusu güvenlik sorunu ve cinayetlerin önlenememesi aşırı sağcı İsveç Demokratları’nın seçimlerde oylarını artırmasına yaradı.
İsveç, AB dönem başkanlığını yürütürken bir yandan da kendi dış güvenliği ile ilgili bir dizi sorunun üstesinden gelmek zorunda kalacak.
Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın “Kürt teröristleri koruduğu” iddiasıyla bu ülkelerin NATO’ya katılmasını engelliyor. İsveç, Türkiye’ye söz konusu kişileri daha hızlı bir şekilde iade edeceğini açıklamıştı. Ancak, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için bu vaat yeterli değil. Bununla birlikte NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg İsveç’in yeni yılda NATO’ya üye olmasını bekliyor. Ancak bunun için bir zaman vermiyor.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***