Ülkede gittikçe etkisini artıran ekonomik kriz, kaygı bozukluğu ve depresyon şikayetlerini de artırdı. Uzmanlara göre, özellikle mevcut belirsizlik ortamı nedeniyle artan bu şikayetler sonucunda, 2021 yılında satılan antidepresan kutu sayısı 60 milyona ulaştı.
Ruh Sağılığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Halis Ulaş, CHP Adana Milletvekili eczacı Burhanettin Bulut’un antidepresan satışları konusunda hazırladığı raporu örnek gösterdi. Rapora göre, 2017 yılında 48 milyon kutu antidepresan satılırken 2021 yılında bu sayı 60 milyona ulaştı. Sağlık Bakanlığı verileri ile bu veriler örtüşüyor. Zira bakanlık tarafından 2009-2020 arasında antidepresan kullanımının yüzde 70 arttığı ifade ediliyor.
Duvar’dan Meral Candan’ın haberine göre; Prof. Dr. Ulaş, ilaç kullanımının artışıyla psikiyatri polikliniklerine başvuru oranında da uyum olduğunu “Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 2017 ile 2020 yılları arasında 15 milyon 405 bin kişinin psikiyatri polikliniklerine başvurduğunu açıklaması, yaşanan artışla uyumlu görünüyor” ifadeleriyle aktardı.
‘EKONOMİK KRİZİN YARATTIĞI BELİRSİZLİK ORTAMI KAYGIYI ARTIRIYOR’
Prof. Dr. Ulaş, pandemi döneminin bireylerin ruh sağlığına yaptığı etkiyle ekonomik kriz döneminde yaptığı etkilerin farklılık gösterdiğini söyledi. Bunun en net işaretinin de son dönemde artan antidepresan kullanımdaki artış olduğunu söylerken, bir diğer veri olarak da Birleşmiş Milletler tarafından yapılan ‘mutsuzluk’ raporunu verdi. Ulaş, Türkiye’nin 146 ülke arasında mutsuzluk sıralamasında 2022 yılında sekiz basamak gerileyerek 112. sıraya yerleştiğini hatırlatarak “Tüm verileri beraber düşündüğümüzde; hem antidepresan kullanımında hem mutsuzluk oranında hem de psikiyatri polikliniklerine başvuruda artış var” dedi.
Prof. Dr. Ulaş, ekonomik kriz nedeniyle kendisine ve başka doktorlara başvuran kişi sayısında artış olduğunu da sözlerine ekledi:
“Krizle birlikte yoksulluk ve yoksunluk duygusu kadar belirsizlik duygusu da oluşuyor. Siz de farkındasınızdır çoğu kişi yaşamla ilgili projeksiyonlarını seçime endekslemiş durumda. Dolayısıyla ekonomik krizle beraber gelen belirsizlik ortamı, insanlarda kaygıyı da artırıyor.”
Prof. Dr. Ulaş, kaygıyla baş etme yöntemi olarak alkol ve uyuşturucu madde kullanımında da artış olabileceğine işaret etti.
‘KİŞİLERİN VAR OLAN PSİKOLOJİK SORUNLARI DA TETİKLENİYOR’
Prof. Dr. Ulaş, temel ihtiyaçlara ulaşımın zorlaşmasının, artan ev kiraları nedeniyle barınmanın ciddi bir soruna dönüşmesinin ya da okula gönderdiği çocuğuna beslenme çantasına yeterli gıdayı koyamamanın insan psikolojisinde ciddi etkileri olduğunu anlattı Ayrıca farklı bir noktaya da dikkat çekerek “Kişilerin var olan psikolojik sorunları da tetikleniyor” dedi.
Bu dönemde ruhsal bozukluğun en çok kaygı bozukluğu ve depresyon olarak kendini gösterdiğini dile getiren Prof. Dr. Ulaş, “Dolaylı olarak travmalara bağlı ikincil durumlar ortaya çıkabilir. Kişilerin işlevselliğinde bozulma da yaratabiliyor. Mesleki işlevselliğinde, aile ilişkilerinde, var olan ebeveyn sorumluluklarında problem yaratıyor. Bu dolaylı olarak üretkenliği de olumsuz etkiliyor. Bireysel olarak etkilenen durumlar belli bir orana ulaşınca, toplumun da etkilendiği bir duruma dönüşüyor. Örneğin, ev sahibi kiracı kavgaları görüyoruz. En küçük kavgalar şiddete dönüşüyor. Çaresizlik, çözümsüzlüğü beraberinde getiriyor ve şiddet en basit çözümmüş gibi görülüyor” düşüncesini belirtti.
‘PANDEMİDE BAŞLAYAN RUHSAL SORUNLAR EKONOMİK KRİZLE DERİNLEŞTİ’
Psikiyatrist Prof. Dr. Burhanettin Kaya da, pandemi dönemiyle başlayan ruhsal sorunların ekonomik kriz ile derinleştiğini belirterek şöyle konuştu:
“Pandemi, öncelikle bireylerin yaşamlarını, varlıklarını tehdit eden, bir travma deneyimi olarak ruhsal etkilere yol açtı. Fakat bu travmatik etkiler bireyin sınıfsal yapısı, sosyoekonomik durumu, kültürel özellikleri, bireysel özellikleri ve ruhsal altyapısı çerçevesinde etkilerini gösterdi. Pandemi döneminde, çalışanları yok sayan ve sermayeyi gözeten siyasi tercihlerin yapılması, bu dönemde ruhsal pek çok sıkıntının oluşmasına sebep oldu.
Derin yoksulluk gibi bir yeni kavram tam da bu dönemde sözcüklerimiz arasında yer bulmaya başladı. Ekonomik kriz, pandemi süresince yaşananları daha da katmerli hale getirdi, ruhsal yapımızdaki krizi de derinleştirdi. Ardından gelen ekonomik krizle, yoksulluk ile ilişkili ruhsal belirtiyle başvuranların sayılarını artırdı. Ama krizlerin gerçek etkilerini saptayabilmek için kapsamlı epidemiyolojik araştırmalara gerek olduğunu hatırlatmak isterim.”
Prof. Dr. Kaya, sorunun çözümünün yoksulluğun ortadan kaldırılması olduğunu belirterek, “Krizlerin olmadığı, yoksulluğun, sömürünün, ayrımcılığın ve ötekileştirmenin olmadığı, eşitliğin, temel evrensel değerlerin önde ve üstte olduğu bir demokratik ülke olmak birinci şart. Bireyin yapması gerekenler ise dayanıklılığını artıracak çabalar. Önce ne olduğunun, ne yaşadığının bilincine varmak. Elbette dayanışma da çok önemli. Eğer ruhsal sorunlar yaşıyorsa da bununla ilgili ruhsal yardım almak gerekiyor. Bunu bir insan hakkı olarak talep etmek. Bunların önemli olduğunu düşünüyorum.” dedi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***