Kimisi yok olmuş, kimisi yok olmanın eşiğindeki Diyarbakır kent kültüründe kadınların emeği bir haritada toplandı. Harita kente gelen turistlere yol bulmalarında yardımcı olmak yerine, kentin kaybolan değerlerini hafızlarda canlı tutmayı amaçlıyor.
CultureCIVIC Kültür Sanat Destek Programı tarafından hazırlanan “Diyarbakır Kültür Emeğinde Kadın Haritası” projesi kent hafızasının silinmesine engel olmak amacıyla hayata geçirildi. Haritada yer alan veriler 13 kadınla yapılan söyleşilerden ortaya çıktı.
Haritada kadınların kültürü, ürettiği mekanlar, hafızada korunanlar ve kadınların kamusalı adıyla üç bölüm yer alıyor. Her bölüme kadınların çocukluklarını, yaşamlarının belirli dönemlerini, işlerini etkileyen, kendi kurdukları ya da kuruluşuna ve sürdürülmesine katkı sundukları mekanlara yer verildi. Ulu Camii, Dört Ayaklı Minare, müzelerle birlikte, artık olmayan şeftali bahçeleri, dokumacıların tıkırtılarının yankılandığı sokaklar haritada yer alan konulardan bazıları.
Projenin koordinatörü Dilan Kaya Taşdelen, haritanın şiddetle yok edilen mekansal pratiklerin görünür kılınması açısından önemli olduğunu söyledi. VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Kaya Taşdelen, kentteki birçok kültürel çalışmada kadınların rolünün ikinci planda kaldığını belirtti. Haritanın kadın emeğinin görünmesi için alan açtığını ifade eden Kaya Taşdelen, “Hem bu alanda üretim yapan kadınların üretimlerini göstermek, bunu arşive sokmak, tarihe kaydını düşmek açısından çok kıymetli. Bir yandan bu haritanın sessiz kalınan, görmezden gelinen, aslında birçok üretim alanında var olan kadınların, kendi sözünü, kendi hikayesini kamusal taşımak, onu görünür kılmak için de bir alan açtığını düşünüyorum” dedi.
Haritanın Diyarbakır’ı kadınların ağzından dinlemek isteyenlere bu imkanı sağladığını vurgulayan Kaya Taşdelen, “O çok kültürlü, çok sesli yapıyı kadınların sözünden, dilinden, anlatımlarından, duygularından dinlemeye alan açacak bir yer oluşturuyor. Kadın okurlar için çok daha farklı, daha ilham verici bir yerde duruyor. Harita sana sadece tek taraflı okuyup, öğretici bir yanı değil onu eline alıp yürüdüğünde, deneyimleyip de bir alan açan bir araç. O yüzden aslında okurlar için sadece ellerini alıp okuyacakları değil, merak edip gidip mekanda deneyimleyip, belki kendi hikayelerini de üstüne katıp, o hafızanın daha da çeşitlenmesine alan açacak bir harita olduğu için de önemli olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
Kadın emeğinde üç rota
Projenin küratörlüğünü yapan Gizem Kıygı ise kadınların anlattığı hikayelerden yola çıkarak üç rota çizdiklerini söyledi. VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Kıygı, “Bir rotada kadınların kurduğu, kuruluşuna destek olduğu ya da sürdürülmesinde emeğinin çok yüksek olduğu mekanları işaretliyoruz. Bu mekanların içerisinde kadınların küratörlüğünü üstlendiğim müzeler var. Başka işlevlerden dönüştürülmüş kültürel alanlar var. Restorasyon çalışmalarının yapıldığı yerler var. Restorasyonun kadınların üstlendiği mekanlar var. Mesela Ulu Cami’nin restorasyonunun bir kadın mimar tarafından gerçekleştirildiğini belki çok fazla kişi bilmez” diye konuştu. İkinci rotada hafızada korunanların yer aldığına dikkat çeken Kıygı, bu rotaya ‘Diyarbakır’ın çok kültürlü hafızası’ adını veriyor. Kıygı ‘Kadınların kamusal ağı’ rotasında ise kadınların hafızasında yer etmiş mekanlar yer aldığını belirtti.
Haritanın kent hafızasındaki kadın etkisini arttıracağını dile getiren Kıygı, “Haritanın üretilmesi hem kendisi bir arşiv belgesi olarak, hem de yekpare bir sur alanı var ve oradaki duvarların izleri, alfabelerin izleri var. Hem de aslında kente dair kentin hafızasına dair üretilen bir sürü sanat eseri var ve bunları da haritacılık üzerinden harita metodu üzerinden, kadınlara vurgu yapan bir harita üzerinden üretmenin kent hafızasına ilişkin, kent hafızasındaki kadının izine ilişkin etkiyi arttırabileceğini düşündük” dedi.
“Diyarbakır’da beş dil konuşulduğunu bilmeyenler var”
Haritanın çıkmasının ardından kadınlarla kentte yürüdüklerini söyleyen Kıygı, kadınların birçok bilgiyi harita sayesinde öğrendiklerini ifade etti. Diyarbakır’da beş dilin konuşulduğunu bilmeyenlerin olduğuna vurgu yapan Kıygı, “Bu çalışmaları yapmadan önce biz de bunları bilmiyorduk. Mesela farklı kültür, etnik, dini grupların Diyarbakır’da zamanında yaşadığını bilmeyen katılımcılarımız vardı. Yıkım alanına gittik. Daha önce yıkım alanını görmeyen, dolayısıyla yüzleşmek konusunda çekimser olan katılımcılarımız vardı. Bunu birlikte deneyimlemek tabii ki birlikte yas tutmaya daha alan açıyor” diye konuştu.
Sadece basılı olarak yayımlanacak haritanın görevi şöyle tanımlanıyor: “Yol göstermekten ziyade, kentin yok edilen parçalarını hafızalarında koruyan, aktaran, üretimleriyle yeniden inşa eden kültür ve sanat alanındaki kadınların oluşturduğu imge parçalarının kolektif bir izdüşümü. Başka bir Diyarbakır anlatısı, tarihe not düşme çabası.”