COLEMÊRG – Yaşamını yitiren ve cenazesi 7 ay sonra ailesine teslim edilen Şaban Yorgun’un babası Ramazan Yorgun, “Kemikleri birbirinden kopmuş ve adeta bir kül gibi dökülüyordu. Cenazeyi gördükten sonra kimyasal silah kullandığını düşündüm” dedi.
Colemêrg’in Anîtos köyü kırsalında 12 Haziran’da Türk Silahlı Güçleri (TSK) ve Halk Savunma Güçleri (HPG) arasında çatışma yaşandı. Yaşanan çatışma sonrası gerçekleşen hava saldırısında 3 HPG ve YJA-STAR’lı yaşamını yitirdi.
Yaşamını yitiren, Şirnex nüfusuna kayıtlı Jiyan Konur, Wan nüfusuna kayıtlı Canan Özdemir ve Colemêrg nüfusuna kayıtlı Şaban Yorgun’un cenazeleri Hakkari Devlet Hastanesi’nde yapılan otopsi işlemlerinin ardından Colemêrg kent merkezine bağlı Serê Sola’nda bulunan “Kimsesizler Mezarlığı’na” defnedildi. Yaşamını yitiren Şaban Yorgun’un ailesi, Mersin’den gelerek Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulundu. Aile tarafından yapılan başvuru sonrası kan örneklerinin uyuşması üzerine, aile Yorgun’un cenazesini aldı. Aile, kendi imkanlarıyla cenazelerini mezardan çıkararak, özel bir araçla Colemêrg merkeze bağlı Karşıyaka Mahallesi’nde bulunan mezarlıkta polis ablukası altında defnetti.
Şaban Yorgun’un babası Ramazan Yorgun, cenazelerini alabilmek için verdikleri mücadeleyi anlattı ve oğlunun kimyasal silahla yaşamını yitirdiği şüphesini dile getirdi.
7 AYLIK MÜCADELE SONUCU
Oğlunun yaşamını yitirdiği haberini duydukları günden defin gününe kadar birçok zorlukla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Yorgun, “Oğlumun yaşamını yitirdiğini öğrendiğim gibi Mersin’de Savcılığa gittim. Savcılık beni Wan’a yönlendirdi. Ailemle birlikte defin işlemlerinden 4 ay önce Wan’a gittiğimizde ise polislerin baskı ve kötü muamelelerine maruz kaldık. Wan’daki Savcılık, oğlumun yaşamını yitirdiği konusunda hiçbir bilgilerinin olmadığını ve Colemêrg’e gitmemizi söyledi. Hakkari Devlet Hastanesi’ne gelip oğlumun akıbetini sorduğumda, Wan’da yaşadığımız baskıların aynısını bir kez daha yaşadık. Polisler tarafından, ‘Oğlunuzun yaşamını yitirdiği bilgisini nerden aldınız? Kim söyledi size?’ gibi sorular soruldu. Biz de bu duyumu internet ve televizyonlar üzerinden öğrendiğimizi söyleyerek, cenazemizi almak istediğimi belirttik” dedi.
ARAMAKTAN VAZGEÇMEDİ
Daha sonra Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuru yaptıklarını ifade eden Yorgun, “Savcılık, cenazelerin kime ait olduğunu bilmediklerini sadece Hakkari Devlet Hastanesi’ne getirilen 3 cenazenin 15 gün burada bekletildikten sonra defnedildiğini söyledi. DNA örneği vermemizi, uyumlu olması durumunda cenazeyi alabileceğinizi aktardı. Kan örneklerini verdikten sonra Mersin’e geri döndük. Yaklaşık 20 gün bekledikten sonra Mersin’de yaşadığımız evin yakınlarında bulunan bir polis karakolundan aradılar. Karakola gittiğimde ise orada bulunan polisler bana, ‘Gözün aydın senin oğlun yaşıyor’ dediler. Ben, ısrarla yaşamını yitirdiği haberini aldığımı söylememe rağmen bana eve gitmemi söyledi. Polisler tarafından verilen tebligatta ise, kanın uyuşmadığı bu kana uygun herhangi bir cenazenin olmadığı yazılıyordu” diye konuştu.
KAYYIM ZULMÜ
Yaşanan belirsizlik durumunun içine sinmemesi üzerine oğlunun cenazesini bulmak için tekrar girişimlerde bulunduğunu belirten Yorgun, “Maddi imkansızlıklara rağmen ikinci kez Mersin’den yola koyulup Colemêrg’e gidip, ikinci bir başvuruda bulunduk. Savcılığa yaptığımız ikinci başvuru sonrası, kan örnekleri ve bilgilerin uyuşması üzerine, savcılık cenazeyi almamız için gerekli izin ve belgeleri hazırladı. Savcılık tarafından verilen gömülü numara yerinin ardından, belediyeye gitmemizi ve cenazeyi çıkarmamızı söylediler. Belediyeden cenaze aracı ve defin için kepçe verilmesini talep ettim, talebim kabul edilmedi” diye konuştu.
Belediyenin defin işlemleri için ne tabut, ne cenaze aracı ne de kepçe vermediğini söyleyen Yorgun, tüm imkansızlığa rağmen oğlunun cenazesini eşi ve diğer oğlu ile birlikte “Kimsesizler Mezarlığı’ndan” alarak defnettiklerini belirtti. Yorgun, cenazeyi alma ve defnetme sürecinde yeterli sahiplenmenin olmadığını belirterek eleştirilerini dile getirdi.
‘KİMYASAL KULLANILDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM’
Yorgun, tüm engellemelere rağmen oğlunun cenazesine son kez baktığını belirterek, “Belediye çalışanları her ne kadar cenazeye bakmamın yasak olduğunu söylese de, açıp baktım. Cenazenin 7 ay içinde çürüdüğüne, kemiklerinin karardığına ve kemiklerin birbirinden koptuğuna şahit oldum. Cenaze, 3-4 yıldır defnedilmiş gibi görünüyordu. Kemikleri birbirinden kopmuş ve adeta kül gibi dökülüyordu. Cenazeyi gördükten sonra kimyasal silah kullanıldığını düşündüm. Kimyasal silahla cenazenin ancak bu şekilde kül gibi ve simsiyah olduğunu söyleyebilirim. Cenazemize her ne yapıldıysa bu yapılananları kabul etmiyorum. Ölene dek bu yaşananları unutmayacağız” ifadelerinde bulundu.
CENAZELERE SAHİP ÇIKMA ÇAĞRISI
Çatışmalarda yaşamını yitiren ve “Kimsesizler Mezarlığı’na” defnedilen cenazelere tüm toplumun sahip çıkması gerektiğini söyleyen Yorgun, “Feryat ve figanımız herkesedir. Herkes cenazelere sahip çıksın. Ne kadar zaman geçerse geçsin bir kemik dahi kalsa herkes cenazesini alsın” dedi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***