İnsanlığın kirli tarihi ya da FIFA (9)
YORUM | M. NEDİM HAZAR
Futbol tarihi 1974 yılında Brezilyalı Joao Havelange’ın FIFA Başkanlığını ele geçirmesiyle akıl almaz bir kirlilik yaşadı. Havelange’ın kurduğu bu kirli ekibin çekirdek kadrosunda iki isim daha vardı: Adidas’ın mirasyedisi Horst Dassler ve İsviçreli bir pazarlamacı olan Sepp Blatter. İlk yıllar bu üçlü büyük başarı elde ettiler. FIFA ve futbol 1982’den itibaren dünyanın en pahalı markasına dönüşmüştü. Ancak, tablonun bir de görünmeyen yüzü vardı. Burada kirli ilişkiler, rüşvet, şantaj ve çıkar ilişkileri gırla gidiyordu.
Sepp Blatter pusuya yatmış, fırsat kollarken Dassler’in şirketinin FIFA’ya yolladığı faturalarda bir hata yapması ve başkan Havelange’a gönderilen rüşveti resmi faturaya eklemesi Blatter’e tarihi bir fırsat verdi ve Brezilyalı tüccara şantaj yaparak 1998 yılında istifa etmesini sağladı.
1998 FIFA Başkanlık seçimi bu kirliliğin artık gizlenemez boyuta geldiği bir kırılma noktasıydı. Blatter’in karşısında son derece dişli bir rakip çıkmıştı: UEFA Başkanı Lennart Johanson.
Ancak Blatter, kendi şeytani zekası ve selefinden öğrendiği entrikalarla birlikte, insan satın almada boyut değiştirdi.
Blatter, Amerika kıtasından James Warner ve Asya’dan Muhammed Bin Hammam’ı satın alıp buna bir de Afrika ülkelerini ekleyince Johanson’a tarihi bir hezimet yaşattı.
Artık önünde engel kalmamıştı ve FIFA artık bir kuruluştan ziyade adeta bir mafyatik örgüte dönüşmüştü.
Alman futbol kulübü FC Köln’ün başkanı Werner Spinner’in harika bir sözü var: “Tabii ki kazanmak için dua edebilirsiniz. Ancak dualarınız kabul olmazsa şaşırmayın.”
Futbolda başarıyı yakalayabilmeniz için, sadece iyi top oynamanız yetmeyecektir. Başka şeylere de ihtiyaç duyulur.
Joseph “Sepp” Blatter, İsviçre Buz Hokeyi Federasyonu’nda Merkez Sekreter olarak ve özel sektörde Longines’in Spor ve Pazarlama Direktörü olarak yıllarca öğretmenlik yaptıktan sonra spor politikasındaki yerini bulmuştu.
1975’te FIFA’ya Geliştirme Programları Direktörü olarak katılmıştı. On bir çalışanı olan kuruluşu, 450’den fazla daimi çalışanı olan küresel bir şirkete dönüştürmüştü. 1998’de sekizinci FIFA Başkanı seçildi. Başkan olduğu süre boyunca Asya ve Afrika’ya Dünya Kupası Finali getirerek tarihe geçecekti.
Televizyon ve futbol arasındaki “evlilik” ile oyunun gelişimini küresel milyar dolarlık bir işe dönüştürmeyi başarmıştı. 2016’da istifa etmek zorunda kaldığında FIFA’nın kasasında nakit 1,5 milyar dolar vardı.
Şimdi size çok enteresan bir ayrıntı vereceğim.
Tarih 26 Ekim 1998 Çarşamba. Yer, İsviçre’nin Neuchatel şehrinin stadyumu; La Maladiere…
Hakem bir Danimarkalı Henning Lund-Sørensen. Sorensen’i muhtemelen kimse hatırlamayacaktır. Bu sebeple biraz daha geriye gidip bir ayrıntı daha vermek yararlı olacaktır.
Şimdi bu kısmı lütfen hafızanızda tutun, geri geleceğiz.
Bu sefer 20 Haziran 1982, İspanya Dünya Kupası finallerindeyiz. Sahada İspanya ve Yugoslavya var. Grubun (5. Grup) diğer iki takımı K. İrlanda ve Honduras’ın pek bir iddiası yok ama İspanya’nın işleri de pek rast gitmiyor. İlk maçta kolay lokma gibi görünen Honduras ile zar zor 1-1 berabere kalmışlar.
Maçın hemen başında (10. Dakika) kenardan kesilen topa 3 numaralı Ivan Gudelj öyle şahane bir kafa vuruyor ki, kaleci Luis Arconada’nın yapabileceği bir şey yok.
Statta şok!
Ancak maça atanan Danimarkalı hakem FIFA’nın emniyet supabı.
İlk golden 4 dakika sonra. İspanyollar atağa kalkıyor ve ceza alanına 1,5 metre filan var.
Evet evet en az 1 metre. Yugoslav futbolcu Velimir Zazec İspanyol 4 numara (Barcelonalı meşhur) Periko Alonso’yu düşürüyor. Sorenson tereddütsüz penaltı noktasını gösteriyor. VAR filan yok, doğru düzgün tekrar çekim bile veremiyor televizyonlar. Zaten toplam 8 kamera maçı çekiyor.
İtirazlar manasız elbette.
Topun başında 7 numaralı Juanito var. Topu dağlara taşlara yolluyor. Fakat o da ne? Hakem atışı geçersiz sayıyor ve tekrarını istiyor penaltının. Uzun süren itirazlar işe yaramıyor ve bu kez topun başına 11 numaralı Lopez Ufarte geliyor: 1-1.
Yugoslavya bu haksızlığın ardından daha da hırslanıyor ve İspanya’yı kendi yarı sahasına hapsediyor. Maç boyunca İspanyol kaleci çimlerden kalkamıyor. Arconada adeta paspas oluyor maç boyunca.
İspanya’nın yine hakeme ihtiyacı var. Takdir hakları, küçük yanlış kararlar ile İspanya’nın gol yemesini engelliyor Danimarkalı hakem.
1-1 biten ilk yarıdan sonra Yugoslavya İspanya’ya sahayı adeta dar ediyor. Top iki kez direklerden dönüyor. Hakem yine tüm takdir haklarını İspanyollardan yana kullanmakta. Ve 66. dakikada oyuna 5 dakika önce giren Quini sağdan topu ortalıyor, sağ kale direğinin dibinde Enrique’nin cılız vuruşunu Yugoslav futbolcu kendi kalesine yolluyor.
Sonrası tam bir hakemi arkalarına alarak direniş ve Yugoslavya’nın şanssızlığı.
Tribünlerde Kral Carlos ile beraber maçı seyreden Havelange ve Blatter sırıtıyor.
1982’de 5. Grupta her 4 takımın da 3 puanı var. Kuzey İrlanda ilk sırada, ikinci İspanya’nın da puan ve averajı aynı. Ancak birbiriyle oynadıkları maçta Yugoslavya’yı yendiği için İspanya turu geçiyor!
Danimarkalı hakemin kariyeri yükselerek devam ediyor.
Ve evet şimdi tekrar 6 yıl ileri sarıyoruz İsviçre’deyiz.
Neuchatel Xamax, Şampiyon Kulüpler turnuvasında son 16 oynanırken G. Saray’ı konuk ediyor.
Hakem Sorenson G. Saray’ı adeta kırıp geçiyor.
Neuchatel’in hiçbir futbol başarısı yok ama önemli bir gücü var; Sepp Blatter. Blatter bu kulüpte (Henüz amatör kulüpkenden başlayarak) tam 23 yıl futbolculuktan yöneticiliğe kadar pek çok mevkide görev yapmış. (1948 – 1971)
Ve rövanş maçı.
Futbolseverler hatırlayacaktır… G. Saray’ın 5-0 gibi net bir skorla İsviçrelileri yerle bir ettiği maç.
Ancak İsviçreli oyuncuların eleneceklerini anladıkları anda maçın gerilimini yükseltme çabalarına ev sahibi takımın oyuncu ve taraftarlarının da düşmesiyle UEFA ve FIFA duruma el koyuyor.
İlk karar, maç tekrar edilecek.
Kıyametler kopuyor tabii.
Burada hakkını yemeyelim Ali Şen ve Şenes Erzik’in önemli çabaları var.
Ancak Neuchatel’de oynayan Boşnak oyuncu Admir Smajic hemşerisi bir Türk gazeteciye “off the record” şöyle bir itirafta bulunuyor: “Karar verildi, maçı tekrar oynayacağız. FIFA ve UEFA bu kararı alacak!”
Daha mahkeme filan yapılmamışken bunları söylüyor Smajiç.
Fakat Lennart Johanson’un ekibi haysiyetli. UEFA, FIFA’nın baskısına rağmen maçı onaylıyor ve G. Saray tur atlıyor.
Niyetim bu bölümü çok uzatmak değildi ama tarihe dalarak uzattık bağışlayın.
Hızla devam edelim…
Sepp Blatter henüz başkanlık koltuğuna oturmuştu ki, ilk yolsuzluk bombası patladı!
Başını Michel Platini’nin çektiği “gol projesi” için ayrılan 400 bin dolarlık bütçe bir anda buhar olmuştu. Bu paranın futbol eğitim merkezlerinin kurulması için harcanması gerekiyordu ama merkezlerin yerlerinde yeller esiyordu!
Elbette itinayla üzeri kapatıldı.
Öte yandan Blatter, Havalange gibi değildi. ISL’nin vereceği birkaç milyonluk maaş ona yetmiyor, büyük markalar ile kendisi doğrudan görüşüyor, Horst Dassler’i devreden çıkarıyordu.
Yozlaşma o kadar şirazeden çıkmıştı ki Adidas’ın sahibi Horst Dassler’in yıllardan beri büyük vurgunlar yapan sistemi de reklam tanıtım şirketi ISL de iflas etti.
Blatter ceplerini dolduruyordu ama FIFA’nın altın yumurtlayan tavuğunu kesmişti!
FIFA iflasın eşiğine geldi ve her müflis tüccar gibi geleceğini satmaya (bu bize bir şey hatırlatıyor değil mi?) başladı.
Bu arada Blatter artık insan satın almanın kompetanı olmuştu ve 2002 seçimlerini kazanması hiç zor olmadı.
Herkese söz veren Blatter yönetim kurulunu 24 kişiye çıkarmıştı, 24 sadık üye demekti bu.
Heyecan yükseliyor biliyorum ama inanız çok az yolumuz kaldı.
(Devam edeceğiz)
Sepp Blatter’in yolculuğu:
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***