Mustafa Paçal
Yeni asgari ücret herhalde Cuma günü yapılacak son toplantı sonunda açıklanır. Yeni asgari ücret tahminim 7.500-8.000 TL aralığında bir yerde belirlenir.
Bu miktar açlık sınırında olan bir aylık gelir anlamın gelir ki yüksek enflasyonun yarattığı tahribat karşısında alım gücü olarak fazlaca bir şeye yaramaz.
Bir diğer ifade ile yeni asgari ücret, açlık sınırında bir ücret olacaktır.
Yani dört kişilik bir ailenin aylık yoksulluk sınırı miktarı 25 bin TL olduğundan bu ailede iki kişi asgari ücretle çalışmış olsa bile elde ettikleri gelir; onları yoksulluktan kurtaramayacak. Açlık sınırına doğru savrulan bir yaşamsal riskin kucağına atacaktır.
Ekonomik yıkımın yarattığı ağır yaşam koşulları oldukça derin bir yoksulluğu topluma dayatıyorlar.
Bu koşullar altında sadece karınlarını doyurmak ve ayakta kalma mücadelesi veren milyonlar var ve onların büyüme çağında çaresiz kalmış çocukları…
Bu çaresiz ve umutsuz insanların yaşamlarına dokunmanın araçlarından biri de asgari ücret ve onun günün koşullarına göre arttırılmasıdır.
Sokakta yaşanan gerçek enflasyonun %150 oranlarının üzerine çıktığı ortamda, asgari ücret için düşünülen %50-60 zam artışı, gerçek enflasyonun 1/3’ü demektir.
Bir de buna asgari ücretin artışı sonrası sırada bekleyen zamları ilave ettiğimizde ortaya çıkan tablo, yoksulluk ve açlık arasında debelenen çaresiz insan hayatları olacak.
Asgari yaşam koşullarını sağlamak olarak açıklanan asgari ücret, gerçekte böyle olmuyor olamıyor; çünkü ortada yurttaşlarının ve çalışanlarının asgari yaşam koşulları altında yaşamalarını istemeyen hükümet ve hükümetler var. İsteseler buna uygun ekonomi politika ve sosyal politika sahibi olurlar ama öyle değil adeta bir zulüm politikası uyguluyorlar.
Ve durum böyle olunca, ortaya asgari yaşamı karşılayan bir ücret değil olması gereken en az ücretin asgarisi oranında bir ücret çıkıyor.
ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞANLARIN ORANI YÜZDE 50
Oysa Avrupa ülkelerinde durum bizim gibi ülkelere örnek bir uygulama ile çalışanların yaşamına daha pozitif dokunarak, onlara daha iyi yaşam sunmaya çalışıyor.
Avrupa’da asgari ücret ortalama olarak 1250 € yani 1000 € ile 1500 € arasında değişen asgari ücret uygulamaları var.
Bununla birlikte başka bir gerçek daha var. Bizde asgari ücretle çalışanların oranı çalışanların %50’si civarında, bu oran Avrupa ülkelerinde ortalama %7.
Bu durumun yarattığı bir başka gerçek ise çalışanların sendikal hak ve özgürlüklerden yararlanmasıyla alakalı. Bizde toplu pazarlık hakkına erişim toplam sendikalı işçilerin %10’nu kadar iken, bu oran Avrupa ülkelerinde ortalama %60 civarında.
Sendikalı olmak Avrupa’da çalışanların daha iyi ücret almasın sağlarken; milli gelirden aldıkları payda onların daha refah bir yaşam sürmesi anlamına geliyor.
Bir diğer fark ise asgari ücret Avrupa’da hükümetler, işveren kuruluşları ve sendikalar tarafında bir toplu pazarlık gibi belirleniyor.
Sendikalar ortaya atılan asgari ücret tekliflerini veya artışlarını yetersiz bulduğu zaman ulusal düzeyde grev çağrısı yapabiliyor.
Türk-İş başkanı Ergün Atalay, “asgari ücrette bizim teklifimiz 9 bin TL” dedi.
Soru şu; komisyondaki hükümet ve işveren sendikası üyeleri bu miktarın altında bir ücrette anlaşırlarsa yapacağın ne var?
Hiç!
Boyun büküp “istedik vermediler” demekten başka…
Asgari ücrette doğru teklif, DİSK’in yaptığı 13.200 TL olan tekliftir.
DİSK bir ailede iki kişinin çalışıyor olacak olma ihtimalini de dikkate alarak bu ailenin yoksulluk sınırının bir tık üzerinde yaşayacağını varsaymıştır.
Doğru olan bir yaklaşım, ancak üç vakte kadar enflasyondaki artışın hız kesmediği bir ekonomi de ücret artışları ne oranda olursa olsun enflasyon karşında yenik düşeceği gerçeğidir.
Son olarak soru şu; hükümetin aklına bankalardaki TL hesaplarını döviz artışları karşısında korumak geliyor da asgari ücreti aylık enflasyon artışı karşısında korumak neden gelmiyor?
Durumun vahameti kötü olduğu için yani asgari ücretin yılda iki kez arttırılması enflasyon artış hızına yetişemiyor ve alım gücü azalıyor.
Belki bu koşullarda yılda dört kez asgari ücret artışı yapmak isabetli olur.
Mustafa Paçal: Uzun yıllar sendika yöneticiliği yaptı, sol demokrat siyasetin içinde yönetici ve aktivist olarak çalıştı. Çeşitli sivil toplum kuruluşları içinde yer aldı. Farklı gazetelerde köşe yazarlığı yaptı.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***