“Karadeniz’de bulduğumuz doğal gaz Türkiye’nin yüzde 1,5’ini, evlerdeki tüketimin ise yüzde 10’ununu karşılayacak miktar. 2 milyon metreküp kadar çıkarılıyor, ama artacak…”
Bu sözler pazartesi günü açıklanan doğal gaz müjdesinden ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ait değil. Sözlerin sahibi dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nı yapan Hilmi Güler ve konuşmadan kesit 2007’ye ait. Aradan geçen 15 yılda Türkiye, miktarı artan oranlarda doğal gaz bulmaya devam etti. İlginç bir şekilde bu keşiflerin önemli bir kısmı en kritik seçim dönemeçlerine denk geldi. Ancak ne üretim sorunu ne de bilgilerin şeffaflığı yeteri kadar konuşulmadı. Geleceğe ertelenen umutların, daha sonraların verilen tarihlerin sessizce uzatılmasına tanıklık ettik. Peki son müjde bize ne söylüyor? 1 trilyon dolarlık doğal gaz iddiası ne derece sarih? Bu analizde bu sorulara yanıt arayacağız.
TÜRKİYE’NİN DOĞAL GAZ KEŞİFLERİ
Petrolden farklı olarak keşfi ve kullanımı 20’nci yüzyılda gerçekleşen doğal gaz, dünyanın en önemli enerji maddelerinden biri. O da bir hidrokarbon olsa da saldığı karbon miktarının özellikle kömür ve petrole nazaran dörtte bir oranında düşük olması, iklim krizindeki vebalini hafifletmişe benziyor. Tam da bu nedenle dünyanın önemli bir kısmında kullanımı gittikçe yayınlaşıyor. Boru hatlarına alternatif olacak şekilde taşımada kolaylık ve manevra imkanını artıran sıvılaştırma (LNG) işlemiyle beraber doğal gaz, küresel enerji piyasalarında hiç olmadığı kadar adını duyduğumuz bir meta haline geldi. Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2020 verilerine göre küresel doğal gaz rezerv miktarı 188,1 trilyon metreküp, üretimse 3,85 trilyon metreküp düzeyinde.
Doğal gazın bu gözde pozisyonu, neredeyse her devletin “komşumda varsa benim de vardır umuduyla” keşif çalışmalarını hızlandırmasına neden oldu. Türkiye de bu ülkelerin içinde yer aldı, alıyor. İlk doğal gaz keşfi TPAO kayıtlarına göre 1970’te Trakya Bölgesindeki Hamitabat-1 ve Kumrular-1 sahalarında yapıldı. Keşif çalışmaları daha sonra devam etti. Nihayetinde 1988’de bulunan gazın bir kısmı evlerde kullanılmaya başlandı. 2020’de Karadeniz’de bulunan yeni rezervlerle 2022’de yenilerinin eklenmesiyle 710 milyar metreküp (bcm) rezerve ulaşıldığı söylendi. Ancak bu açıklama beraberinde ciddi soru işaretlerine gebe.
KEŞİF İLE 1 TRİLYON DOLAR KAZANILIR MI?
Doğal gaz üretim ve satışında teknolojik gelişmişlik ve maliyet hesabına dayanıyor. Yani rezervin olması her zaman üretim anlamına gelmeyebiliyor. Örneğin Rusya, artık tükenme eşiğinde olan Batı Sibirya-Yamal rezervlerine karşı, Doğu Sibirya ve Arktik gibi zorlu bölgelerde bulunan rezervleri çıkarması ciddi zorluk yaşıyor. Moskova, bu konuda ciddi anlamda know-how’da dışa bağımlı, ki yaptırımların buradan gelmesi şaşırtıcı olmamıştı.
Türkiye özelinde duruma bakıldığında, hali hazırda kamuoyuyla paylaşılan rezervlerin potansiyel rezerv olduğu görülüyor. Yani ortalama tahmine dayalı. Kanıtlanmış rezerv ise orada olduğu ve miktarına dönük kesin bir bilgiye sahip olmanız anlamına geliyor. Erdoğan ve bakanlıktan yapılan açıklamalardan Karadeniz bölgesinde bulunan rezervin 710 bcm (milyar metreküp) olduğu ve bu rezervlerin 3000 metre derinde olduğu söylendi.
Henüz rezervlerin miktarı kanıtlanmamışken ‘diren matematik’ denecek şekilde dört işlemden hallice bir kazanç hesabı da yapıldı ve 1 trilyon dolar değerinde bir getiri hesaplandı. Burada bazı sorular sormak gerekiyor.
İlk olarak 3000 metre derinde ve miktarı kesinleşmemiş rezervin üretim maliyeti nedir? Bunu bilmiyoruz. İkincisi basit bir hesapla gidersek, 710 bcm gaz 1 trilyon dolar ediyorsa, bu hesap Avrupa’daki doğal gaz hub’ı TTF’nin yüzde 40 düzeyinde üstünde bir fiyatlamaya kullanıldı demektir. Zira TTF fiyatları baz alındığında elde edilecek gelir 620-630 milyar dolar bandında. Zaten bu hesap şuradan da şaşıyor, aynı mantıkla gidersek Türkiye 2021’de 57 bcm gaz tüketti. Bizi 1 trilyon dolara götüren hesaba göre 1000 metreküp gaz 1400 dolar ediyor, yani geçen yıl Türkiye gaza 80 milyar dolar ödedi demek. Bu hesaba itiraz gelecektir, zira uzun süreli anlaşmalar var, daha düşük fiyata alım var şeklinde. Peki alırken olan indirim satarken olmayacak mı? Ayrıca henüz kanıtlanıp kanıtlanmadığı belli olmayan bu rezervin şimdiden sanki gidip sayılmış gibi tuhaf matematik hesabıyla gündeme taşınmasının mantığını anlamak zor.
Diğer soru işaretleri de şurada rezerv demek üretim mi demektir? Bu düz mantığa engel iki faktör var: rezervi çıkarma maliyeti ve rezervin kalitesi, üretim kapasitesi.
ÜRETİM KAPASİTESİ VE SORU İŞARETLERİ
Yukarıdaki matematik hesabının bir devamı var. Rezerv miktarı ve maliyeti. Rezervin olduğu saha, derinliği, sahip olunan güncel teknoloji üretilecek miktara doğrudan etki ediyor. Türkiye’nin rezervleri 3000 metre derinlikte.Bu, ortalama bir değer, ancak bunu çıkaracak ekipman ve teknoloji belirleyici. Kaldı ki rezerv kanıtlanmış olmadığı için o kadar derine inip bunun örneğin beşte biri gibi bir miktarla karşılaşma riski de var. Bu nedenle hızlı ve coşkulu hesaplar ve gözlerde beliren dolar işareti yerine sakin ve en kötüsüne dönük planlama yapmak gerekiyor. Diyelim rezerve ulaştınız miktar da kesin, peki bunun üretim maliyeti ne olacak?
Örneğin bazı bölgelerde doğal gaz kaynağı olduğu halde üretimi güncel piyasa fiyatlamasının çok üstünde olduğu için bekletilir. 1 trilyon dolar hesabına göre çıkarılan gaz 1400 dolardan satılıyor, piyasanın üstünde. Üretim maliyetiyse bilinmiyor. Yani buna çıkarma, üretme ve taşıma dahil olmak üzere ne kadar ödeme yapılıyor? Eğer bu maliyetler piyasanın üstünde bir yükse, rezervin bekletilmesi daha anlamlı olur.
Üretim kapasitesi üzerinden duruma bakılacak olursa, bahse konu rezervlerin çıkarılması biraz zahmetli, üstelik dikkat çekici bir üretimde söz konusu olmayacak zira bunu Erdoğan’ın yaptığı açıklamada da gördük. Açıklamaya göre 2024’te günlük 6,5 milyon metreküple üretim başlayacak. 2025’te başlayan 10 milyon metreküplük günlük üretimse 2030’a kadar aynı ivmede kalacak. Kabaca hesaplarsak 2025’ten itibaren Türkiye yıllık 3,5 bcm gaz üretecek. Türkiye’nin söz konusu dönemdeki potansiyel tüketiminin nüfus artışı dikkate alınarak 104-108 bcm arası olması bekleniyor. Bu durumunda kalan miktar yani 100 bcm ithal edilmeye devam edilecek. Üstelik bu 4 milyar metreküpün ithal edilenden daha pahalı olmak ihtimali hiç de az değil.
Özetlemek gerekirse, bulunan rezervlerin sürekli artması bir soru işaretiyken, bu rezervlerin kanıtlanmış olup olmadığına yanıt alınamıyor. Rezerv bulunmasının ertesinde küresel piyasa fiyatlarının üstünde bir fiyatla hesaplanan getiri, bir yıl içinde yüzde 163 düzeyinde artan gaz fiyatlarına çare olmuyor. Türkiye’nin üretim kapasitesi, rezervlerin kalitesi, üretim hacmindeki düşüşse seçimin stratejik hesaplarında açıklanmıyor. Türkiye’nin doğal gaz bulması kıymetli, ancak önemli olan bu gazın toplum yararına, sosyal devletin gereklerini yerine getirecek şekilde kullanıp kullanılmayacağı.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***