Artı Gerçek- Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin açığa çıkarılıp yargılanması talebiyle her hafta düzenledikleri eylemlerinin 927’ncı haftasını online gerçekleştirdi. İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarıda, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eyleminin 725’incisini Bağlar ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi.
Cumartesi Anneleri, bu haftaki basın açıklamasını 12 Eylül kayıplarından Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren Yarıcı okudu. “2023 herkes için adalet talebinin karşılandığı yıl olsun” diyerek sözlerine başlayan İkbal, 927’nci haftalarında “2023’ün, bu topraklarda süren hukuk ve adalet krizinin son bulduğu bir yıl olması temennisiyle kamuoyu karşısındayız” dedi.
‘2022 AĞIR BASKI VE YASAKLARIN KATMERLEŞTİĞİ BİR YIL OLDU’
Cumartesi Anneleri/İnsanlarının yeni yılı gözaltında kaybedilen yakınlarına sonsuz özlem ve iktidarlar tarafından kendilerine dayatılan belirsizliğin gölgesinde geçireceklerini ifade eden İkbal, şunları söyledi:
“Bize yaşatılanlara rağmen sevdiklerimizin bulunması ve adaletin sağlanması umudumuzu her zaman diri tutmaktansa vazgeçmeyeceğiz. 2022 ‘Unutmayacağız, affetmeyeceğiz, vazgeçmeyeceğiz’ ısrarımız üzerinde ağır baskı ve yasakların katmerleştiği bir yıl oldu.
Anayasanın güvencesi altındaki barışçıl toplanma hakkımız ve dünya kamuoyu tarafından bir hafıza mekanı olarak kabul gören Galatasaray Meydanı bize hala yasak! Sadece Galatasaray Meydanı değil, kimsesizler mezarlığına karanfil bırakmamız ve yargılandığımız dava öncesi adliye önünde bir araya gelmemizin de zor kullanılarak engellendiği bir yıl doldu 2022. 700’üncü hafta buluşmamız öncesinde, barışçıl toplanma hakkımızın hukuka aykırı bir şekilde engellenmesi ve polis şiddetiyle gözaltına alınmamızın ardından hakkımızda açılan hukuki dayanaktan yoksun ceza davası, 2022 yılında da devam etti.”
TALEPLER HATIRLATILDI
Yetkililere seslenen İkbal, yeni bir yıla girerken taleplerini sıraladı:
“-Devlet, bu topraklarda işlenen gözaltında kaybetme suçlarındaki sorumluluğunu kabul etsin, kaybedilen sevdiklerimizin akıbetlerini açığa çıkartacak mekanizmaları hayata geçirsin.
-Zorla kaybetme suçu, Türk Ceza Kanunu’nda insanlığa karşı suçlar başlığı altında düzenlensin.
-Gözaltında kaybetme suçunun faili olan devlet görevlileri üzerindeki cezasızlığa son verilsin ve evrensel hukuka göre yargılanmalarını sağlayacak düzenlemeler yapılsın.
-Devlete, gözaltında kaybetme suçunun kesin olarak önlenmesi, kayıpların sorumlularının cezalandırılması ve ailelerinin kaybedilen yakınlarıyla ilgili gerçekleri öğrenmesi için sorumluluk yükleyen ‘Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’ derhal imzalansın.”
‘TALEPLERİMİZİ KARŞILAMAK GÖREVİNİZ’
İkbal ayrıca 2023 yılına girerken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a da şöyle seslendi:
“Siyasi sorumluluğunuzun gereği olarak bu taleplerimizi karşılamak sizin görevinizdir; bize karşı sorumluluklarınızı yerine getirin. Bize yönelik hukuku ve tüm insanlık değerlerini çiğneyen yasaklama uygulamalarına son verilmesini sağlayın. Kayıp davalarını siyasi konjonktüre göre açılan, yine siyasi konjonktüre göre kapanan davalar olmaktan çıkarın.
‘GALATASARAY MEYDANI’NDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Yargı sisteminin yalnızca hukuka bağlı olarak çalışmasını sağlamak görevinizi yerine getirin. Bilinsin ki; yürek yangınının yanına sabrı, umudu ve direnci ekleyen bizler, kayıplarımızı aramaktan ve 228 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyeceğiz!”
DİYARBAKIR’DA KAYIP YAKINLARI BİR ARAYA GELDİ
Kayıp yakınları eylemlerinin 725’inci haftasında 1997 yılında bir kahvede sivil giyimli kişilerce alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Mehmet Özdemir’in akıbetini sordu. Mehmet Özdemir’in hikâyesini torunu Bermal Kaya okudu.
Mehmet Özdemir’in 1954 yılında Amed’in Licê’ye bağlı Araki (Kıyı) köyünde doğduğunu söyleyen Bermal, köyde tarım ve hayvancılık ile uğraştığını, evli ve 7 çocuk babası olduğunu kaydetti. Bermal, şunları söyledi:
“Bölgede 90’lı yıllarda başlayan devlet baskısı, Araki köyüne kolluk güçlerinin baskınlarıyla yansır. Mehmet Özdemir kolluk güçlerinin köye yoğun baskıları nedeniyle ailesiyle birlikte Diyarbakır’a göç eder. Ancak köye ara sıra gidip gelmeye, toprağını ekmeye devam eder. Bir süre sonra Araki köyü kolluk güçleri tarafından yakılarak tamamen boşaltılır. Zorla kaybedilmeden birkaç hafta önce birçok kez gözaltına alınan Mehmet Özdemir, bu gözaltılar sırasında ağır işkenceler görür. 5 Ağustos 1997 tarihinde evi basılarak gözaltına alınan Mehmet Özdemir, 4 gün gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılır.
Mehmet Özdemir’in 26 Aralık 1997 tarihinde hayvan pazarına gideceğini belirterek sabah evden ayrıldığını ifade eden Bermal, “Görgü tanıklarının anlatımına göre; kahvehaneye gelen sivil kıyafetli, ellerinde telsiz bulunan ve silahlı iki şahıs, arkadaşlarıyla oturan Mehmet Özdemir’i alarak dışarda bekleyen beyaz bir taksiye doğru götürür. Arabanın içinde bulunan üçüncü şahsı gören Mehmet Özdemir, arabaya binmek istemez ve şahıslardan kurtulmaya çalışır. Ancak Mehmet Özdemir şiddet uygulanarak zorla arabaya bindirilerek götürülür.
EŞİ İHD’YE BAŞVURDU
Eşi Mehmet’ten haber alamayan Enzile Özdemir’in 29 Aralık 1997 tarihinde İHD Diyarbakır Şubesi’ne başvuru yaptığını aktaran Bermal şu ifadelere yer verdi:
“Eşinin zorla gözaltına alındığını, kendisinden haber alamadığını belirterek hukuki yardım talebinde bulunur. İHD’li avukatların hukuki desteğiyle Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı’na bir dilekçe ile başvuran Enzile Özdemir, eşinin kahvede otururken sivil kıyafetli polis memurları tarafından gözaltına alındığını belirterek akıbetiyle ilgili bilgi talep eder.
Uzun bir süre Mehmet Özdemir’den haber alamayan Enzile Özdemir, yeniden yetkili kurumlara başvurur. Bu sefer kendisine Mehmet Özdemir’in gözaltına alınmadığı bir yanlışlık yapılarak gözaltında olduğunun söylenmiş olabileceği yanıtı verilir. Bu arada ‘Örgüte yardım etme’ iddiasıyla hakkında dava açılan Mehmet Özdemir, 23 Ocak 1998 tarihinde hakkındaki suçlamalara karşı beraat eder.
İÇ HUKUK YOLLARINDA SONUÇ ALINAMADI
Mehmet Özdemir’in ailesi Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu’na, Diyarbakır Valiliği’ne başvurularda bulunur. Ancak başvurulardan ve iç hukuk yollarından hiçbir sonuç alamayan Özdemir ailesi, 7 Eylül 1999 tarihinde AİHM’e başvurur. AİHM, 8 Ocak 2008 tarihli kararında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 2. maddesindeki yaşam hakkının, esastan ve usulden ihlal edildiğine hükmeder.”
BATMAN
Kayıp yakınları ve İHD Batman Şubesi de, 541’inci kez bir araya geldi. Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya gelen kayıp yakınları “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” pankartı açtı. Eylem boyunca kayıpların fotoğraflarını taşıyan insan hakkı savunucuları ve Kayıp Yakınları bu hafta 24 Aralık 1994 tarihinde İstanbul’da gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan İsmail Bahçeci’nin akıbetini sordu.
GÖZALTINA ALINDIĞI İNKAR EDİLDİ
Bahçeci’nin kayıp hikayesi şöyle: “Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda öğrenci olan İsmail Bahçeci, Türkiye Öğrenci Dernekleri Federasyonu başkanıydı. Politik kimliği nedeniyle defalarca gözaltına alındı, ağır işkenceler gördü. 1993 yılında hakkında yakalama kararı çıkarıldı ve polis tarafından aranmaya başlandı. İsmail’i arayan polisler Bahçeci ailesinin Avcılar’daki evine defalarca baskın düzenledi. Bu nedenle İsmail evden ayrılmak zorunda kaldı. Kardeşi Metin, İsmail’e acil durumda haberleşmek için politikayla hiç ilgilenmeyen yakın bir arkadaşının telefon numarasını vermişti.
24 Aralık 1994 tarihinde Bahçeci ailesini telefonla arayan ve kendisini İsmail’in arkadaşı olarak tanıtan bir kişi ‘Oğlunuz gözaltında, ona sahip çıkın’ dedi. Baba Şehmus Bahçeci, hemen Gayrettepe Emniyet Müdürlüğüne ve DGM İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu. Ancak İsmail’in gözaltına alındığı inkâr edildi.
‘HÜKÜMET BAHÇECİ’NİN HAYATINI KORUMAYA YÖNELİK ÖNLEMLERİ ALMADI’
İsmail’in arkadaşları, İnsan Hakları Derneği ve Uluslararası Af Örgütü düzenledikleri kampanyalarla konuyu ülke ve dünya kamuoyuna taşıdı. Ailenin emniyet, savcılık ve hükümet nezdinde yaptığı tüm başvurular sonuçsuz bırakıldı. Gözaltı işlemini reddeden devlet yetkilileri, İsmail Bahçeci’nin hayatını korumaya yönelik önlemleri almadı. Yargı makamları olayla ilgili delilleri toplamadan, tanıkları dinlemeden ve etkili soruşturma yapmadan dosyayı kapattı.
‘BU KARA LEKENİN BİR AN ÖNCE TEMİZLENMESİNİ İSTİYORUZ’
Son olarak, 23 Mart 2019 tarihli soru önergesi ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a İsmail Bahçeci’nin akıbeti soruldu. Oktay adına Adalet Bakanlığı verdiği cevapta ‘Ne tür işlemler yapıldığına dair Bakanlığımızda bilgi bulunmamaktadır’ açıklamasını yaptı. Bu baştan savma cevap, dosya üzerindeki karartmanın yıllardır kesintisiz sürdüğüne de işarettir.
Bir kez daha çağrı yapıyoruz; acılı anaların yüreklerini bir nebze rahatlatmak için, Cumartesi Anneleri’nin kayıp çocuklarına ne olduğunun araştırılmasını, ülke tarihinin karanlık sayfalarına ışık tutulmasını ve bu kara lekenin bir an önce temizlenmesini istiyoruz.”(HABER MERKEZİ)
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***