PARİS – Fransa’nın başkenti Paris’te 23 Aralık Cuma günü, Ahmet Kaya Kültür Merkezi’ne yapılan ve 3 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıyla ilgili soruşturmayı, ülkenin Ulusal Anti Terör Savcılığı PNAT’ın üstlenmemesi hukuki tartışmalara neden oldu.
Olayın zanlısı William Mallet adlı aşırı sağcı saldırgan, terör saldırısı değil “ırkçı saiklerle suikast düzenlemek” suçlamasıyla, tutuklu yargılanmak üzere cezaevine kondu.
Bir süre sağlık gerekçeleri nedeniyle sorgusuna ara verilen 69 yaşındaki Mallet, sorgu hakimliğindeki ifadesinin ardından, “bir ırk, etnik köken, ulus veya dini hedef almak suretiyle cinayet ve cinayete teşebbüs ile izinsiz silah edinme ve bulundurma” suçlamasıyla tutuklandı.
Kürt toplumu temsilcileri, “Derneklerimizin hedef alınması terörist ve siyasi niteliktedir” diyerek bu karara itiraz etti. Fransa’daki Kürt dernek ve örgütleri ile radikal solcu Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) hareketinin lideri Jean Luc-Melenchon gibi bazı politikacılar ısrarla, “cinayetin arkasında Türkiye olduğu” iddiasında bulunuyor ve saldırının “terörist ve siyasi bir saldırı” olarak ele alınması gerektiğini savunuyor.
Türkiye ise, tamamiyle ırkçı bir saldırıyla Türkiye bağlantısını kurmanın “kasıtlı bir anti propaganda” olduğuna dikkat çekiyor ve hiçbir delil olmadan ortaya atılan iddialara itiraz ediyor. Ankara bu hafta, Fransa’nın Ankara Büyükelçisi’ni Dışişleri Bakanlığı’na çağırarak rahatsızlığını doğrudan iletti.
Sosyal medyada da uzun süre kimliği “William M.” olarak açıklanan zanlının “William Mehmet” olduğu iddiası yayıldı ve bir süre sonra bu bilginin doğru olmadığı tespit edildi.
Cinayetin 69 yaşlarında aşırı sağcı bir Fransız tarafından işlenmesini göz önünde bulunduran yetkililer, eylemi şimdilik “terör saldırısı” olarak nitelemeyi reddediyor.
Hukukçuların önemli bir bölümü de, müfettişlere ve adli yetkililere destek veriyor. Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, “Bu aşamada saldırının ırkçı saiklerle işlenmiş bir cinayet gibi göründüğünü” belirtiyor.
Peki soruşturma hakimleri, adli müfettişler ve hukukçular, 3 kişinin yaşamını yitirdiği bu saldırıyı neden hala “bir terör saldırısı” olarak kabul etmiyor? İşte 5 soruda saldırıya ilişkin hukuki tartışmanın detayları:
1- Fransız Ceza Kanunu’nda “terör saldırısı” tanımı nasıl yapılıyor?
PNAT’ın soruşturmayı üstlenmeme nedenini anlamak için öncelikle, terör eylemi tanımını anlamak gerekiyor. Ceza Kanunu’nun 421-1’inci maddesine göre terör eylemi, “Bir kişi ya da grubun, kasten korkutma veya yıldırma yoluyla kamu düzenini ciddi şekilde bozmayı amaçlayan eylem” olarak tanımlanıyor. Bu suçlar, “topluma, hayata ve kişinin bütünlüğüne yönelik eylemlerle; adam kaçırma ve uçak, gemi veya diğer ulaşım araçlarının kaçırılması yoluyla; kasten saldırı” olarak sıralanıyor.
Fransa’daki Kürt Demokratik Konseyi’nin avukatı David Andıç, bu tanıma itiraz ediyor ve “Bizim için ‘yalnız kurt’ (tek başına radiklleşip talimat almadan saldırı yapan) tezi geçerli değil ve bu bir saldırıdır. Belirli bir topluluğu hedef alan bir kişiyle karşı karşıyayız. Bu kişi aynı gün siyasi bir toplantının yapılacağı bir Kürt merkezine silahlı olarak geldi. Bütün bunlar tesadüf olamaz” görüşünü savunuyor.
Paris barosu ve Ulusal Terörle Mücadele Savcılığı’nda (PNAT) ceza avukatı Emmanuel Daoud, 20Minutes gazetesine yaptığı açıklamada, “Terör tanımında terörist karakteri oluşturan şey, eylemin kasıtlılığıdır, yani gözdağı veya terör yoluyla kamu düzenini ciddi şekilde bozmaktır. Bu nedenle analiz edilmesi gereken bir eylemin sonuçları değil, zanlının niyeti, peşinden koştuğu amaçtır. Irkçı bir eylem, kamu düzenini ciddi şekilde bozma sonucunu doğurabilir, ancak bu eylemi gerçekleştiren kişinin amacı illa terörize etmek veya korkutmak olmayabilir” diyor.
PNAT, soruşturmayı üstlenmemesinin nedenini, “Bu aşamada William M.’nin korkutma veya terör yoluyla kamu düzenini ciddi şekilde bozma iradesine sahip olduğuna dair hiçbir belirti olmamasıdır” diye açıklıyor.
Avukat Emmanuel Daoud, “İddia edilen ırkçı karakter, terörist karakteri haklı çıkarmaz. Tam tersini düşündüğünüzde, terör suçunda illa bir eylem olması da şart değil. Örneğin, bir terör örgütüne insan temini veya sadece terörün finansmanı için de terör niteliği korunabilir” diye bu gerekçeyi açıklıyor.
2- Bir saldırının terörist niyeti nasıl anlaşılır?
Ceza Kanunu’na göre bir saldırının terör saldırısı sayılabilmesi için, eylemin “ulusal toprakların bütünlüğünü tehlikeye atma” amaçlı işlenmesi gerekiyor.
Müfettişler bu saldırıda böyle bir unsurun bulunmadığını da belirtiyor. PNAT müfettişleri, Fransız medyasına, “Failin bir terör örgütüne üye olduğunu iddia etmesi veya terör örgütü adına hareket etmesi durumunda niyetini belirlemek kolaydır. Durum böyle olmadığında, zanlının gerçeklerin ortaya çıktığı sırada niyetinin bu olduğunu anlamak, hangi amaçla hareket ettiğini belirlemek için soruşturma sırasında toplanan unsurları tam olarak analiz etmek gerekir” diyor.
Savcılık açıklamalarında da, “ibrenin terörden yana dönmemesini” açıklayan pek çok faktör yer alıyor: Tüm aramalara rağmen, zanlının evinde, telefon ya da bilgisayarında bir örgüt, bir yapıya bağlı olduğuna, harekete geçmeden önce talimat aldığına ya da iletişimde bulunduğuna dair bulgu elde edilemedi. Savcıya göre, evinde yapılan aramada aşırılık yanlısı bir ideolojiyle hiçbir bağlantı ortaya çıkmadı. Ayrıca, bir göçmen kampına palayla saldırması ve bir yıl tutuklu yargılanmasına neden olan saldırıya rağmen, William Mallet’nin adı “Güvenlik fişi” olarak da adlandırılan “S fişinde” yer almadı.
Avukat Emmanuel Daoud, gerçeklerin bu terörist karakterinin korunabilmesi için “onu ölümcül aşırı sağ ideolojiye veya şiddeti savunan aşırı sağcı kimlikçi gruplara” bağlayan ipuçları, videolar ve belgeler bulunması gerektiğini belirtiyor.
3- Terör veya cinayet dosyalarını ele alış farkı ne?
Bu cinayet, son yıllarda tekrarlanan bir soruyu gündeme getiriyor. PNAT’ın belirli davaları alıp almamasının kriterleri nedir? Bu sorunun en önemli yanıtı, mahkemenin dosyayı ele alış biçimindeki fark.
Çünkü PNAT’ın soruşturma olanakları ve yetki kapsamı daha geniş. Hukuk ve Ceza İnfaz Kurumları Sosyolojik Araştırma Merkezi’nde (Cesdip) araştırmacı Olivier Cahn, La Croix gazetesine bu kapsamı, “Saldırının terör olayı olarak kabul edilmesi durumunda, polisin gözaltı sürelerini uzatabilmesi, soruşturma sırasında adli polis ile istihbarat arasında işbirliği gibi bir takım avantajlar var. Her şeyden önce, eylemin bir saldırı olarak nitelendirilenmesi genellikle çok daha geniş bir medya veya siyasi kapsam da sağlıyor” diye açıklıyor.
4- Soruşturmanın niteliği hala değişebilir mi?
PNAT müfettişleri, “Soruşturma devam ettiği sürece bu değerlendirmenin her zaman gelişmesi muhtemeldir” diyerek, saldırının bulgular ışığında terör soruşturmasına dönüşebileceğini hatırlatıyor. Avukat Emmanuel Daoud, soruşturmada, zanlının şiddeti savunan kimlikçi gruplar ya da kişilerle bağlantısı ortaya çıkması durumunda PNAT’ın soruşturmayı yürütmek için dosyayı ele alabileceğini belirtiyor.
Bu durumda teamül gereği, PNAT soruşturma hakiminden, saldırının “terörist karakterini kovuşturmaya entegre ederek” zanlıyı suçlamasını isteyecek. Ve bu aşamadan sonra dosyaya anti terör savcılığı el koyacak. Anti terör savcılığı tarafından ele alınırsa dava tıpkı Charlie Hebdo, 13 Kasım Paris saldırısı ve Nice saldırısında olduğu gibi özel bir terör mahkemesince yargılanacak. Aksi taktirde, duruşma, cinayet suçlarının görüldüğü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
5- Diğer saldırılardaki örnek kararlar neler?
VOA Tükçe’nin adli kaynaklardan edindiği bilgilere göre, 69 yaşındaki saldırganın “yabancılara karşı patolojik nefreti, Kürtlere dönük özel bir düşmanlık” olarak değerlendirilemiyor. İlk belirlemelere göre, “saldırgan Rue d’Enghien’deki Ahmet Kaya Kültür Merkezi’ne yönelmeden önce, Saint-Denis’ye giderek, cadde ortasında rastgele saldırmayı bile düşündüğünü, ancak burada yeterince kalabalık bulamayınca ve “kıyafeti şarjör değiştirmeye” uygun olmayınca, evine gitmeye karar verdiğini” yönündeki anlatımlara dikkat çekiyor.
Uygulamada, anti terör müfettişleri öncelikle zanlının profili ve radikal bir gruba olası üyeliği ile ilgileniyor. Yetkililer gözaltında tutulduğu sırada psikiyatri hastanesine götürülmesinin de bu kararda rol oynayabileceğine dikkat çekiyor. Bir kişinin muhakemesini bozabilecek psikiyatrik rahatsızlıklara maruz kalması, PNAT’ın düzenli olarak bir vakayı “reddetmesine” yol açıyor.
Örneğin, 2019’da Bayonne’de 84 yaşındaki bir emeklinin, Bayonne camisinin dışında 2 kişiyi vurup ağır şekilde yaraladığında da PNAT dosyayı üstlenmedi. Bu karar, Müslüman toplumundan gelen pek çok eleştirinin hedefi oldu. PNAT’ın patronu Jean-François Ricard, 2021’de Ulusal Meclis’te saldırı hakkında, “zanlının tamamen tutarsız ifadeler ve açıkça ırkçı ancak hayal ürünü motivasyonlarla saldırıyı gerçekleştirmesinin tespit edilmesi” nedeniyle dosyayı almadıklarını açıkladı.
Halen duruşmaları süren ve bir zanlının kamyonla Nice’in en kalabalık sahil yolunda kalabalığın üzerine sürerek, 86 kişiyi öldürdüğü 14 Temmuz 2016 Nice saldırısında da aynı tartışma yaşandı.
Duruşma sırasında savunma avukatları, saldırının terörist niteliğine itiraz etti. Mahkeme’nin cevabı ise “Özellikle uluslararası üne sahip bir yer olan Promenade des Anglais’in seçilmesi ve ulusal bayram gününün seçilmesi nedeniyle saldırının terör karakteri taşıdığı belirlenmiştir. Bir kamyon kullanmış olması gerçeği de, gündelik bir nesneyi onu terör ve gözdağı amaçlı bir savaş ve ölüm silahına dönüştürmek için yönlendirerek kolektif infial yaratmıştır” oldu.