YORUM | MAHMUT AKPINAR
Üniversitede okuduğumuz derslerden biriydi sosyal psikoloji. Hocamız, Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın kitabından anlatıyordu. O zamanlar çok gerekli bir ders gibi gelmemişti bana. Ama toplumun içine karışıp kitlelerin nasıl manipüle edildiğini, halk yığınlarının yalanla, korkuyla, tehditle nasıl ikna edilip yönlendirildiğini görünce ne kadar önemli olduğunu anladım.
28 Şubat sürecinde devlet ve toplum üzerinde etkili yönlendirmelerde bulunan Kemalist elitler sayesinde “psikolojik harekat”, “asimetrik mücadele” gibi kavramlarla yakından tanıştık. İrtica kavramı 1909’dan itibaren toplumu korkutmak ve sindirmek için kullanılan bir söylemdi. Ne olduğunu kimse bilmezdi, yasal metinlerde tanımı da yoktu ama son yüzyıla damga vuran çok etkili bir kavramdı. Bu günlerde yerini “FETÖ”ye bıraktığı için gündemden düştü.
28 Şubat döneminde hiç bir alamet, emare yok iken Müslüm Gündüz ve ucube adamlarını Kızılay’da, görünce biraz siyaset, sosyoloji, sosyal psikoloji bilenler toplumun asimetrik mücadeleye maruz kaldığını anlamıştı. Daha sonra doğrulanan ve Ergenekon davalarında da geçen Genel Kurmay’ın kara propaganda siteleri, irtica tehdidine dair yayınları, misyonerlerin heryeri sardığına, kiliseler açıldığına dair haberler, Rahip Santoro ve Malatya Zirve yayınevi cinayeti gibi olaylar ülkede sofistike bir toplumsal harekat planı uygulandığını hepimize gösterdi.
28 Şubat’ta psikolojik harekata maruz kalan Erdoğan bir süredir psikolojik harekatın alasını yapıyor, halkı korkutarak kendisine biata ve teslime zorluyor. Bunun en başarılı örneği 2015 yılı Haziran-Kasım arasında icra edilen kanlı politikalardı. Seçimleri kaybeden ve tek başına iktidar olma şansını yitiren Erdoğan, koalisyon hükümeti kurulmasına müsaade etmedi ve çok kanlı bir sürece girildi. Muhtemelen birileri Erdoğan’a “halk kendisini güvensiz hissettiğinde ve korkutulduğunda yeni çözüm aramak yerine statükoya yönelir, var olanı tercih eder” diye akıl vermişti. 6 aylık bu süreçte halk bir korku tüneline sokuldu. Bu arada istikrarın öneminden, koalisyonların kötülüğünden, güçlü lider ve iktidar gereksiniminden vs. bahsedilerek, ülkenin tekrar Erdoğan’a muhtaç olduğu propagandası yapıldı. Sonuç gayet başarılıydı. Silahla, kanla, terörle, kaosla korkutulan halk tekrar AKP’ye yöneldi. AKP %10’a yakın bir oy artışıyla tekrar iktidar oldu. 15 Temmuz ise Erdoğan’a Tek Adam rejimi kurmak için Allah’ın lütfu oldu. 15 Temmuz’u asla sorgulatmayarak, herkesi “FETÖ” söylemini tekrara zorlayarak büyüyü devam ettirmek istiyor.
Psikoloji de çok eski bir bilim dalı değil, ama sosyal psikoloji yüz yıllık bir disiplin. Sosyal psikoloji kitlelerin, insan topluluklarının davranışlarını açıklamak yanında kişilerin duygu, düşünce ve davranışlarının çevresel koşullardan nasıl etkilendiğini anlamaya çalışan bir bilim dalıdır. Psikoloji insanı anlamaya çalışırken, sosyal psikoloji insanı toplumun parçası, sosyal bir grubun üyesi olarak anlamaya, tanımlamaya çalışmaktadır. Çünkü insanların tek başına olduklarında sahip oldukları düşünceler ve davranışlarla toplum içinde olduklarında ortaya çıkan düşünce ve davranışları ciddi değişiklik gösterebilmektedir. İnsan çevresinden, içinde bulunduğu toplumdan, sosyal ortamlardan etkilenmekte ve davranışlarını çevresel faktörlere bağlı olarak değiştirmektedir. İnsan bazen toplumsal grup içinde inanmadığı, doğru bulmadığı davranışları sergileyebilmektedir. Çok sakin ve dengeli bir kişi maçta holigan grubun arasında kalırsa tanınmaz hale gelebilmektedir. Profesörleri öğrenci sıralarına oturtup sınava tabi tuttuğunuzda öğrenci psikolojisine bürünmekte ve çocuklaşmaktadırlar. Akla mantığa aykırı da olsa, topluma yayılan suni bir korku makul ve mantıklı kimseleri dahi etkilemekte ve değiştirebilmektedir. Bir bilim dalı olarak sosyal psikoloji çevremizdeki insanların, sosyal grupların zamanla düşüncelerimizi, duygularımızı, hislerimizi, davranışlarımızı ve bakış açımızı şekillendirdiğini söylemektedir. Sosyal psikoloji insanların sosyal, siyasi tercihlerini anlamada ve seçmen davranışlarını çözümlemede de veriler üretmektedir.
Siyaset bilimi ve sosyal psikoloji seçmenlerin hangi saiklerle nasıl tercihlerde bulundukları üzerinde bilimsel araştırmalar yaparken siyasetçiler bu verileri, yöntemleri seçmenleri yönlendirmek için kullanmaktadır. Otoriter liderler ve diktatöryel rejimler ise sosyal psikolojinin yöntemlerini, verilerini ilkesiz ve hukuksuz şekilde suistimal etmektedir. Toplumların, sosyal grupların korku, kaygı, güvensizlik dönemlerinde daha muhafazakar, statükocu davrandığını ve yeni maceralara, tercihlere yönelmek istemediğini bilerek suni korkular, tehditler üretmekte ve halkı kendilerine yönelmeye zorlamaktadırlar. Çünkü bütün diktatörler korku ve kaygı atmosferi oluştuğunda insanlarda uyma ve itaat, mevcudu koruma, risk almama davranışlarının öne çıktığını bilmektedir. Terör ve şiddet arttığında devlete yaklaşma, kamu otoritesini onaylama eğiliminin yükseldiğinin farkındadır.
Hitler, parlamenter bir demokrasiye sahip Almanya’da koalisyon ortağı iken Parlamento yangınından sonra oluşturduğu korku atmosferiyle ve suni şekilde yükselttiği komünizm tehdidiyle bütün güçleri elinde toplama ve faşist rejimini kurma fırsatını yakaladı. Erdoğan, asimetrik mücadele usullerini kullanarak 2015 seçimlerini aldı. 15 Temmuz sonrasında muhalefeti, aydınlar dahil kitleleri arkasına takmayı başardı. Ama aradan geçen sürede tekrar güç kaybetmeye ve erimeye başladı. Seçimler yaklaşırken Erdoğan’ın yeniden korku ve gerilim siyasetiyle toplumu etkileyip seçimleri almak isteyeceği tartışılıyordu. Taksim’de meydana gelen elim patlama acaba seçimler öncesi ülke yeni bir korku tüneline mi sokuluyor diye sorulmasına neden oldu.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***