31 Temmuz 2015’te Batı Şeria’nın Duma semtinde radikal sağcı maskeli bir Yahudi yerleşimci, Filistinli bir ailenin evini gece yarısı ateşe verdi. Saldırgan önce evin camlarını kırdı, ardından molotof kokteyllerini iki çocuk sahibi ailenin yatak odalarına fırlattı. 18 aylık Ali yanarak hayatını kaybetti, anne ve baba ise hastanede öldü. Saldırıdan sadece 4 yaşındaki Ahmet kurtarılmıştı.
Yakılarak öldürülen 18 aylık bebek Ali.
Saldırının failleri olduğu şüphesiyle tutuklananların avukatlığını Itamar Ben-Gvir adındaki bir avukat üstlendi, olayı terör saldırısı, saldırganları terörist olarak tanımlayan İsrail polisini medya önünde eleştirdi, şüphelilere işkence uygulandığını savundu.
Dört 4 ay sonra radikal sağcı Ortodoks Yahudiler bir düğünde, ellerinde silahlarla yapılan saldırıyı kutladı, diri diri yakılarak katledilen 18 aylık Ali’nin fotoğrafını bıçaklayıp yaktı. Görüntüler sosyal medyada yayıldı. Düğünün katılımcıları arasında avukat Itamar Ben-Gvir de vardı. Ben-Gvir, düğün sırasında Ali’nin resminin yakıldığını görmediğini söyledi, düğündeki görüntüler ve sloganlar nedeniyle tutuklanan radikal Yahudilerin de avukatlığını üstlendi.
Ali’nin dedesi ve saldırıdan canlı kurtulan Ahmet.
Katledilen Filistinli ailenin davası 5 sene sürdü. Radikal sağcı Yahudiler, davanın görüldüğü mahkeme salonunun dışında saldırıyı destekleyen sloganlar attı, ailenin sağ kalanlarını taciz etti. Radikal gruplar, Ali’nin mahkeme salonuna giren dedesine “Ali nerede, Ali yok, Ali yandı, kül oldu” diye bağırdı.
Kendisi de radikal sağcı ve milliyetçi bir Yahudi yerleşimci olan avukat Itamar Ben-Gvir, başarılı olamadı. Avukatlığını üstlendiği saldırgan, 2020 yılında ömür boyu hapis cezası aldı, saldırı bir terör saldırısı olarak nitelendirildi.
Itamar Ben-Gvir her ne kadar bu davasında başarılı olamasa da Salı günü düzenlenen genel seçimlerde liderlerinden biri olduğu Dindar Siyonistler İttifakı %10’la en çok oyu alan üçüncü parti oldu. Mecliste 14 milletvekiliyle temsil edilme hakkı kazandı.
Itamar Ben-Gvir destekçileriyle.
Ben-Gvir, 120 kişilik Knesset’te, yani İsrail’in yasama meclisinde yapılacak oylamalarda Netanyahu liderliğinde bir sağ koalisyonun kurulmasını destekleyecek ve hükümetin kurulması için gerekli olan 61 milletvekili arasında yer alacak. Netanyahu da destekleri karşısında Ben-Gvir ve radikal sağcı Yahudilere Güvenlik Bakanlığı gibi önemli pozisyonlar verecek.
Ben-Gvir ve başbakan adayı Netanyahu’yu gösteren bir seçim posteri.
Itamar Ben-Gvir, Netanyahu hükümetinde yer alma ihtimali olduğu için, şimdilerde geçmişe nazaran daha yumuşak mesajlar vermeye çalışıyor. Konuşmaları sırasında “Araplara ölüm” diye bağıran destekçilerini uyarıyor, “Teröristlere ölüm” diye bağırmalarını istiyor. Geçmişte Arapların ülkeden kovulmasını savunuyordu, artık sadece polise taş atan “terörist” Arapların ülkeden kovulmasını istiyor.
Ben-Gvir, ayrıca 1994 yılında İbrahim Camisi’ni basarak 29 Filistinliyi ibadet ederken katleden radikal Yahudi Baruch Goldstein’ın resmini oturma salonundan kaldırdı, saldırganı artık kahraman olarak görmediğini söyledi.
İbrahim Camisi katliamında 29 Filistinli ibadet ederken öldürüldü.
Bunlar Ben-Gvir’in tartışmalı ve korkunç geçmişini saklamak için pek de yeterli olmasa gerek ki Biden hükümeti ve Birleşik Arap Emirlikleri seçimler öncesinde Netanyahu’ya Ben-Gvir gibi radikal isimlerin kabinede yer almaması konusundaki taleplerini iletti.
Ordunun istemediği adam
46 yaşındaki Itamar Ben-Gvir Kudüs’te doğdu. Babası Iraklı, annesi ise Kürt bir Yahudi’ydi. Ailesi seküler olmasına rağmen Birinci İntifada saldırıları nedeniyle çocukluktan itibaren radikalleşti, daha dindar oldu ve radikal Yahudi örgütlerinin içerisinde yer aldı.
Ben-Gvir, ABD’de doğup büyüdükten sonra İsrail’e göç eden radikal milliyetçi, Arap düşmanı Ortodoks haham ve siyasetçi Meir Kahane’den etkilendi, Kahane’nin izinden giden Kahanist partilerde görev aldı. Ben- Gvir, sadece 14 yaşındayken Kahane’nin kurduğu Kach Partisi’nin gençlik kollarının liderliğini üstlendi, bu görevdeyken gözaltına alındı.
Ben-Griv bir gösteride konuşma yapıyor.
18 yaşında zorunlu askerlik sırası geldiği halde İsrail Ordusu Ben-Gvir’i orduya almayı kabul etmedi. Gerekçe radikal sağcı Yahudi gruplarıyla ve özellikle terör örgütü olarak kabul edilen Kach Partisi ile bağlantısıydı.
Meir Kahane’nin geçmişi ve yükselişi, günümüzde Ben-Gvir’in sahip olduğu başarının da temellerini atmış, Kahanist hareket Ben-Gvir için yol gösterici olmuştu.
Meir Kahane’nin radikal mirası
Meir Kahane, Arapların İsrail’den kovulmasını, Arap ve Yahudiler arasındaki ilişkilerin yasaklanmasını, İsrail’in tamamen teokratik bir Yahudi devleti olmasını, Arapların Yahudilerle ayrı okullara gitmesini savunan radikal biriydi. ABD’de yetiştikten ve bağışlarla para topladıktan sonra İsrail’e yerleşmiş, fikirlerini hayata geçirmek için Kach Partisi’ni kurmuştu. Parti 1984 seçimlerinde %1.2 oy aldı ve Kahane partisinin tek milletvekili olarak Knesset’e seçildi.
Meir Kahane, Kudüs’te konuşma yapıyor.
Seçimlerden önce Seçim Kurulu, ırkçı görüşleri nedeniyle Kahane’nin adaylığının iptal edilmesine karar vermiş, fakat Yüksek Mahkeme yasal dayanak olmadığı gerekçesiyle kurul kararını iptal etmiş, böylece Kahane meclise girebilmişti.
Kahane, mecliste radikal fikirlerini savunmaya devam etti, kendisi gibi düşünmeyen Yahudilerin “gerçek Yahudi” olmadığını, devşirildiğini ileri sürdü. Halkta karşılığı görünürlüğünün artmasıyla devam etti, meclisteki diğer milletvekilleri ise Kahane’yi protesto etmek için her konuştuğunda meclisi terk etti. Kahane boş genel kurula konuşmaya devam etse de partisi 1988’de düzenlenen seçimlerde anketlere göre 12 milletvekili çıkaracak konuma yükseldi. Bu tehlike üzerine Knesset, politik partilerin ırkçı olmasını yasaklayan bir yasa kabul etti, Seçim Kurulu Kahane’nin aday olmasını yine yasakladı, Yüksek Mahkeme bu sefer yasal gerekçe sağlandığı için kurul kararını onayladı. Parti 1994 yılında kapatıldı, İbrahim Camisi saldırganının Kahanist olması nedeniyle hem İsrail hem de ABD tarafından terör örgütü olarak kabul edildi.
Meir Kahane, Kasım 1990’da daha sonra El-Kaide ile bağlantılı olduğu ortaya çıkan Mısır doğumlu Amerikan vatandaşı El Sayyid Nosair tarafından öldürüldü.
Liderleri suikaste uğrayan, partileri kapatılan ve örgütlenmeleri terörist ilan edilen Kahanistler faaliyetlerini sonlandırmadı, örgütlenmelerini online olarak devam ettirdi, Itamar Ben-Griv gibi isimlerle hem hukuk hem de siyasi arenada varlıklarını sürdürmeye çalıştılar.
Partilerinin terör örgütü ilan edilmesinden 28 yıl sonra Kahanistler, ülke siyasetinde oyun kurucu olma, kabinenin önemli pozisyonlarında görev alma şansını yakaladı. Bunda da en büyük pay sahibi 14 yaşından beri hareketin içinde yer alan Itamar Ben- Gvir’di.
Karşılıksız kalmayan tehdit
Ben-Gvir’in Kahanist hareket içerisindeki ilk görünür eylemi kameralar önünde gerçekleşti. Henüz 19 yaşındayken (1995) elinde Cadillac marka bir arabanın amblem aksesuarıyla kameraların önüne çıktı. Elindeki amblem dönemin solcu başbakanı İzak Rabin’in arabasından çalınmıştı. Ben- Gvir, kendinden emin bir şekilde İzak Rabin’i tehdit etti: “Bunu arabasından aldık. Arabana ulaştık, sana da ulaşacağız.”
Ben-Gvir haklı çıktı, temsil ettiği radikal milliyetçiler İzak Rabin’e ulaştı. Bu konuşmadan kısa bir süre sonra radikal bir Yahudi milliyetçisi, İzak Rabin’e bir barış mitingi sonrasında saldırdı, Rabin kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Ben-Gvir daha sonra suikastı kınadığını, konuşmada dediği gibi Rabin’e ulaşsaydı sadece ona yüksek sesle bağıracağını söyledi.
Ben-Gvir milyonlarca İsraillinin gözü önünde İsrail ordusunun kendisi hakkındaki endişelerinin pek de haksız olmadığını kanıtlamıştı.
İzak Rabin, Bill Clinton ve Yaser Arafat Beyaz Saray’da.
Ben-Gvir ve radikal milliyetçi Kahanist Yahudiler, İzak Rabin’i Filistinli lider Arafat ile Beyaz Saray’da el sıkıştığı ve Oslo Barış Anlaşması’nı imzaladığı için hain olarak görüyor, 19 yaşındaki Ben-Gvir dahil birçok Kahanist İzak Rabin’in cezalandırılması gerektiğini düşünüyordu. Nitekim, sonunda bir suikastle onu öldürdüler. Belki de İsrail ve Filistin’i sonunda huzura kavuşturacak bir barış girişimi radikaller tarafından cezasız bırakılmamıştı.
Radikallerin eski yol arkadaşı, gönüllü avukatı
Itamar Ben-Gvir, orduya alınmayıp bir sene boyunca ülkenin başbakanını tehdit ettikten sonra hukuk okumaya karar verdi. Mezun olduktan sonra geçmişte ırkçılık, terör örgütü üyeliği, izinsiz gösteri iddialarıyla hakkında açılan davalar nedeniyle baroya alınmadı. Ben-Gvir kararı mahkemeye taşıdı. Mahkeme kararıyla baro sınavlarına girdi ve avukat olarak göreve başladı.
Ben-Gvir duruşmaya gidiyor.
Ben-Gvir Duma’da Filistinli bir aileyi diri diri yakmakla suçlananların, 18 aylık Ali’nin resmini yakıp dans edenlerin, insan haklarını savunan hahamlara saldıranların, ülkedeki kiliseleri yakmakla tehdit edenlerin ve Araplarla Yahudilerin evlenmemesi için gösteri düzenleyenlerin avukatlığını üstlendi. Davaları meslek etiği veya para için üstlenmediğini, savunduğu kişilerin yardıma muhtaç insanlar olduğunu defalarca söyledi, büyük bir şevkle savunma yaptı.
Ben-Gvir, mahkeme salonlarında sadece avukat olarak bulunmadı, hakkında en az 58 suçtan dava açıldı. Çoğundan beraat etti, fakat polisin işine karışmak, terör örgütü propagandası materyali taşımak, ırkçılık propagandası, halkı galeyana getirmek gibi suçlar işlediği mahkemelerce tespit edildi, 8 kez hüküm giydi, fakat hapis cezası almadı.
Ben-Gvir, siyasete 2012’de kurulan Kahanist ideolojinin mirasçısı olan Yahudi Gücü Partisi ile geri döndü. Partinin lideri ve meclisteki tek temsilcisi olan Ben Ari’nin asistanlığını yaptı, Ben Ari’nin de idolü Kahane gibi Seçim Kurulu ve Yüksek Mahkeme tarafından radikal fikirleri nedeniyle siyasetten men edilmesi üzerine partinin yeni lideri seçildi.
Politik kaostan çıkan sürpriz lider
Itamar Ben-Gvir’in İsrail siyaseti için önemli bir figür olması kaotik seçim sürecinin başlamasına denk geldi. 2019 Nisan seçimlerinde Netanyahu da Netanyahu karşıtları da bir hükümet kuramadığı için erken seçim kararı alındı. Eylül 2019’daki seçimlerde de Netanyahu ve Netanyahu karşıtı koalisyonun lideri, eski Genelkurmay başkanı merkez solcu Benny Gantz hükümet kuramayınca tekrardan seçim kararı alındı. Mart 2020’deki seçimlerde iki blok yine uzlaşamadı, fakat pandemi nedeniyle Gantz ve Netanyahu geçici bir koalisyon anlaşması yaptı, hükümet bütçesi mecliste kabul edilmeyinceye kadar ülkeyi yönetti, Netanyahu başbakan, Gantz meclis başkanı oldu. Ülke bir sene sonra yine seçime gitti ve Mart 2021 seçimlerini Netanyahu karşıtı koalisyon kazandı.
Birbirinden farklı 8 parti; Yahudi yerleşimcileri savunan sağcılar, solcular, merkez sağ ve merkez solcular, İslamcı Araplar, seküler milliyetçiler ortak bir koalisyon kurmayı başardı. Yahudi yerleşimcilerden İsrail vatandaşı Arapların haklarına kadar uzanan geniş bir koalisyon anlaşması imzalandı.
2021 seçimlerinden sonra kurulan 8’li masa.
Fakat 8’li koalisyon içerisinde Yahudi yerleşimcileri savunan sağcı parti Yamina’daki bazı milletvekillerinin istifası üzerine koalisyon dağıldı. Başbakanlık koltuğu az milletvekili sayısına rağmen Yamina liderli Bennett’teydi ama geniş koalisyonun politikaları radikal sağcıları memnun etmemişti. Seçim öncesi detaylı program oluşturmayan, koalisyonu halka anlatma imkânına sahip olmayan 8’li masa böylece dağıldı ve ülke son dört yıldaki beşinci seçimine gitti. (2021’deki seçimlerde Ben-Gvir diğer radikal sağcı Yahudilerle iş birliği yaparak ortak bir seçim listesinden az bir oy alarak meclise girdi, böylece ulusal siyasette kendisini görünür kıldı.)
1 Kasım 2022’de düzenlenen beşinci genel seçimlerde ise Netanyahu radikal sağcı Yahudi yerleşimcilere seçim ittifakı çağrısında bulundu. Böylece Ben-Gvir’in liderliğindeki Yahudi Gücü gibi radikal sağcı partiler Dindar Siyonistler İttifakı altında seçime girdi ve ülke tarihinde radikal sağcı bir partinin aldığı en yüksek oya ulaştılar. Seçim sonuçlarına göre, bu radikal sağ ittifak % 10 oy aldı ve 120 kişilik Knesset’te 14 milletvekilliği kazandı.
Ben-Gvir ve müttefikleri seçim zaferini kutluyor.
İsrailli siyaset yorumcularına göre, Ben-Gvir ve müttefiklerinin oyu Yamina’nın Araplarla Netanyahu karşıtı bir koalisyona girmesi, Ortodoks Yahudilerin sayısının her seçimde nüfus içerisinde artması, 2021’de Arap ve Yahudiler arasında yaşanan sokak çatışmalarının artması nedeniyle yükseldi.
Bir diğer etken de Itamar Ben-Gvir’in 2021 seçimlerinde meclise girmesiyle spot ışığını üzerine çekmesiydi. Ben-Gvir, milletvekili olduğu süre boyunca Arap milletvekilleriyle kavga etti, Meclis Başkan Yardımcısı Arap milletvekili Ahmet Tibi’ye kürsüden terörist dedi, Tibi’nin emriyle kürsüden zorla indirildi.
Ben-Gvir kürsüden indiriliyor.
Ben-Gvir, Tibi’nin Filistinlilere destek verdiği, Arafat’ın danışmanlığını yaptığı için terörist olduğunu söylemiş, kendi standartlarında bir şov yapmıştı. Ben-Gvir, milletvekilliği boyunca Filistinlilerin gösterilerine gitti, katılımcıları provoke etti. Şeyh Cerrah’ta evlerinden çıkarılan Filistinlilerin protestolarında polisin ateş açması gerektiğini söylemek için elindeki silahla gösterilere gitti, silahını göstericilere doğrulttu.
Ben-Gvir elinde silahla Şeyh Cerrah mahallesinde.
Milletvekili olarak gittiği bir hastane ziyaretinde Arap milletvekili Ayman Odeh ile yumruk yumruğa kavga etti, arabasını yanlış yere park ettiği için kendisini uyaran silahsız Arap güvenlik görevlilerine silah çekti.
Ben-Gvir, eskisi gibi bütün Arapların ülkeden kovulmasını savunmuyor, fakat eylem yapan, taş atan bütün Araplara “terörist” diyerek hukuk devleti ilkeleri hilafına hepsinin sınırdışı edilmesi gerektiğini söylüyor. Ben-Gvir böylece eskiden beri kullandığı radikal dili 2021’de yaşanan çatışmaların etkisiyle sterilize etmeye çalışmış, radikalliğini meşrulaştırmayı amaçlamıştı. Ben-Gvir’in meclis içi ve dışındaki şovları işe yaradı, siyasi görünürlüğü arttı, böylece mecliste en güçlü üçüncü ittifakın liderlerinden biri haline geldi. Ben-Gvir seçim sürecinde de 2021 çatışmalarındaki korkuları hatırlatan içerikler yayınladı, Arapların Yahudilerin evlerini bastığını ima eden güvenlik temalı reklamlar çekti.
Ben-Gvir seçim çalışmasında.
Ben-Gvir sadece Netanyahu’nun açıkça dile getirmekten çekindiği radikal fikirleri savunmadı, aynı zamanda Netanyahu için bir çıkış yolu da gösterdi. Seçim döneminde Netanyahu’yu destekleyeceğini açıklayan Ben-Gvir, mecliste geçmişe yürüyen bir af kanunu çıkaracağı ve siyasetçilerin yolsuzluk gibi suçlamalardan yargılanamamasını sağlayacağını açıkladı. Netanyahu her ne kadar kamuoyu önünde buna ihtiyacı olmadığını söylese de Ben-Gvir, Netanyahu’nun yargılanmasını önüne geçecek yasal dayanağı sağlamak konusunda kararlı. Netanyahu da bunun karşılığında ABD ve Biden hükümetinin yoğun itirazına rağmen Ben-Gvir’e polis güçlerinin yönetiminden sorumlu olan Güvenlik Bakanlığı’nı verecek gibi görünüyor.
Uzlaşamamanın bedeli
Netanyahu’nun otoriter zihniyetine karşı hukuk devletini, demokrasiyi savunan geniş koalisyon farklılıklarını aşıp detaylı bir uzlaşı ortaya koyamamanın bedelini, dört senede düzenlenen beşinci seçim sonucunda Netanyahu’nun bu sefer öncekilere göre çok daha radikal olan seçim ortaklarıyla birlikte dönmesiyle ödedi.
8’li masa ortak bir yönetim anlayışı, yeni bir devlet-vatandaş ilişkisi ve Yahudi yerleşimcilerle Arap İsraillilerinin haklarını aynı platformda savunabilecek bir siyaset geliştiremedi ve dağıldı. 8’li masa gitti, yerine hukukun en temel prensiplerine aykırı ayrımcı politikaları savunan, geriye dönük af yasalarıyla yargılamaları etkilemek isteyen, Yüksek Mahkeme’nin gücünü kırmak isteyen, sivil katliamları sahiplenen, camileri basıp sivilleri öldürülenlerin resimlerini evine asan radikal sağcı bir avukatın desteğiyle başbakanlık koltuğuna geri dönen Netanyahu ve şürekâsı geldi.
Netanyahu karşıtlarının uzlaşamamasının bedelini, demokrasi ve hukuk devleti savunucuları ödedi.
Belki Netanyahu karşıtı 8’li masayı oluşturan Araplar, Yahudiler, milliyetçiler, solcular, dindarlar, merkez ve liberaller siyasetçiler İsrail’i herkes için ortak bir ev haline getirecek demokratik ve kapsayıcı bir zihniyet ortaya koysaydı, seçim zaferi elde eder etmez “evin gerçek sahipleri geldi” diyen, ülkenin bir kısmını evden kovmayı savunan bir radikal sağcı böylesine büyük bir zafer elde etmezdi.
(Guardian, The Times of Israel, Haaretz, NYT, Axios, Jerusalem Post)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***