YORUM | Av. NURULLAH ALBAYRAK
2002 yılında evinin önünde haince öldürülen Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesiyle ilgili yürütülen soruşturma 20 yıl sonra tamamlandı ve savcılık iddianamesini mahkemeye sundu. İddianamenin tamamını okudum ama ilk başından itibaren iddianamenin tezini kolayca anlamak mümkün. İddianamedeki teknik detayları şimdilik başka bir yazıya bırakıp, iddianamenin neyi iddia ettiğinden bahsetmek istiyorum.
Hukuki bir metinle ilgili değerlendirme yapmaya başlamadan önce yargının siyasallaşmış olduğu gerçeğinden bahsetmeden olmaz. Son dönemde yazılan iddianamelerin neredeyse tamamı siyasi motivasyonla yazıldı dense yanlış olmaz.
Siyasi nitelikli iddianamelerin tamamında olduğu gibi bu iddianamede de önce fail belirlenmiş sonra faile uygun olarak senaryo belirlenmiş. Daha yalın ifadeyle senaryo faile uygun hale getirilmeye çalışılmış.
İddianameye göre savcının herkesin inanmasını istediği senaryo şu;
MİT Müsteşarı olması söz konusu olan ve bu konuda girişimlerde bulunan Özel Kuvvetler Alay komutanı Levent Göktaş cinayet işlemek için bir suç örgütü kurmuş, Özel Kuvvetlerde görevli yüzbaşı Nuri Gökhan Bozkır’a cinayet öncesinde takip ve keşif yapma görevi vermiş, sonrasında yine Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli binbaşı Fikret Emek ile yüzbaşı Ahmet Tarkan Mumcuoğlu’na, o dönem MİT Müsteşarı olması konuşulduğu söylenen Necip Hablemitoğlu’nu öldürtme talimatı vermiş ve Hablemitoğlu Özel Kuvvetlerde görevli iki asker tarafından başından vurularak öldürülmüş.
Asıl hikaye ise bundan sonra başlıyor. Savcıya göre Hablemitoğlu’nun öldürülmesi talimatını Cemaatin yöneticisi olduğu söylenen Mustafa Özcan ile Sayın Gülen vermiş. Cemaatin bu şekilde menfur bir suçun işlenmesini isteme gerekçesi ise şuymuş; Hablemitoğlu Cemaatle ilgili bir kitap yazmış, kitapta Cemaat aleyhine şeyler varmış, Cemaat bu kitabın yayınlanmasını engellemek için de Hablemitoğlu’nun öldürülmesini istemiş. Hem de böyle bir suçu Sayın Gülen, hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesinde açılmış ve devam eden yargılama sürecinde istemiş. Hem de kitap da yer alan iddiaların tamamından fazlası DGM iddianamesinde yer almasına rağmen istemiş. Yani söylenmiş yeni bir şey olmamasına rağmen bir kitap yazdığı için bir kişiyi öldürtmek istemiş.
Olayı biraz daha açarak anlatmaya çalışayım.
28 Şubat olmuş, Cemaat aleyhine büyük bir kampanya başlatılmış, gözaltılar baskınlar yapılmış. DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel Terör örgütü yöneticiliği iddiasıyla dava açmış. Sabah gazetesi ‘Fetullah Hoca’ya İDAM TALEBİ’ diye manşet atmış. İktidar, medya hep birlikte Cemaat’i karalama kampanyası başlatmış. Böyle bir ortamdan bahsediyoruz.
Bu ortam içinde mücadele eden Cemaat, bir akademisyen kitap yazdığı için, savcılığın iddiasına göre, Özel Kuvvetlerde görevli üst düzey subaylarla cinayet görüşmeleri yapmış.
DGM iddianamesini görmeyenler için şunu söyleyebilirim. DGM’de açılmış davanın iddianamesinde sadece 2002 tarihi itibariyle değil bugün itibariyle dahi yeni gibi söylenmiş her şey var. DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel hazırladığı iddianamede söylenmemiş hiçbir şey bırakmamış.
Savcıya göre daha doğrusu savcının inanmamızı istediği senaryoya göre Cemaat anlatmaya çalıştığım atmosfer içerisinde Necip Hablemitoğlu’nu henüz çıkmamış bir kitabını yayınlamasını engellemek için öldürtmek istemiş. Bu suçu da Cemaat aleyhine yürütülen operasyonların, muhtemelen, merkezi olarak faaliyet gösteren Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli üst düzey subayların yapmasını istemiş.
Askeriye bir taraftan Cemaati terör örgütü ilan ederek Sayın Gülen hakkında idam cezası verilmesi için çalışmış diğer taraftan ise Cemaat aleyhine kitap yazdığı söylenen bir akademisyenin öldürülmesi için yardımcı olmuş.
Savcının bu iddiasına inanmamız için ortaya koyduğu tek gerekçe Hablemitoğlu’nun Cemaat aleyhine yazdığı ve yayınlamak istediği kitap. Bu kadar ciddi bir suçlamanın gerekçesini desteklemek için ortaya koyduğu delilin varsayımlardan ibaret olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.
Askeriyenin içindeki en seçkin biriminin görev başında ve emir komuta dışında siyasi suikast işlediği iddiası karşısında, cinayette adı geçen subayların amiri pozisyonda olan sorumlular hakkında idari bir soruşturma açılmamış olmasındaki çarpıklıktan, bu işteki tuhaflıktan bahsetmiyorum bile.
Güldür Güldür isimli şov programında yandaş medyanın attığı manşetlerle ilgili bir skeç yayınlanmıştı. Skeçte, ‘Ekmeğe yüzde 20 zam geldi’ konusuyla ilgili önerilen manşet ‘Obeziteye tokat, halkımız ekmek yiyemediği için yaza fit vücutlarıyla merhaba diyecek’ şeklinde, ‘İşsizlik oranı açıklandı, işsizlik yüzde 10’ konusuna ise, ‘Çalışma oranı yüzde 90’ şeklinde manşet öneriliyordu.
Savcıların hazırladığı iddianamelerin durumu da maalesef bundan farksız. Özel Kuvvetler personeli subaylar cinayet işledi, savcının manşeti talimatı Cemaat verdi. Bir farkı var mı yapılmaya çalışılanın? Tek bir fark var. O da savcılarınkinde insanların hayatları oyun konusu yapılıyor ve insanları güldürmüyor.
Evet savcı bey, bizden ve herkesten yazdığı ve maalesef komik olmayan bu senaryoya inanmamızı istiyor.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***