ANKARA – Savunma Bakanı Hulusi Akar’a Halepçe Katliamı’nda kimyasal silah saldırılarının emrini veren Hasan Ali El Mecid’in akıbetini hatırlatan HDP’li Mehmet Rüştü Tiryaki, araştırılma yapılmasını önerdi.
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Savunma Bakanlığı 2023 yılı bütçe görüşmelerinde, gün boyunca Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik hava saldırıları, Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine yönelik kimyasal silah saldırıları damga vurdu. Komisyonda söz alan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki de Türkiye’nin kimyasal silah kullanımına değindi. Savunma Bakanı Hulusi Akar’a Halepçe Katliamı’nda kimyasal silah kullanımının emrini veren, 1991-1995 yılları arasında Irak Milli Savunma Bakanı Ali Hasan El Mecid’i hatırlatan Tiryaki, kimyasal silah kullanımının araştırılmasını önerdi.
ASKERİ KONULARDA YORUM YAPILAMIYOR!
Tiryaki, “TSK kimyasal silah kullandı mı?” diye soranların gözaltına alındığı ve tutuklandığını söyledi. Halkın her konuda olduğu gibi askeri konularda da yorum yapamadığını dile getiren Tiryaki, “İnsanlar soru bile soramıyor. Vatandaşlar, siyasiler, bilim insanları soru bile soramıyorsa, orada düşünce ve ifade özgürlüğü yoktur. AİHM’in kararlarında düşünce ve ifade özgürlüğü yaşam hakkından sonraki en temel hak olarak nitelendirilir. Bir ülkede düşünce ve ifade özgürlüğü yoksa, o ülkede örgütlenme özgürlüğü yoktur, siyaset hakkı yoktur, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı yoktur, din ve vicdan özgürlüğü yoktur der” diye aktardı.
WATERGATE SKANDALI HATIRLATMASI
Kimyasal silah kullanımının “iftira” olduğu açıklamalarının yapıldığına değinen Tiryaki, “Askeri konularda sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın başka ülkelerinde de bazı sorular sorulduğunda rahatsız olabilir o ülkeyi yönetenler. Ama sonuçta bu sorular sayesinde dünyadaki pek çok karanlık ilişki aydınlatılabilmiştir. Örnek ise Amerika vatandaşları, yazar ve çizerleri, gazetecileri Watergate Skandalı ile askeri ordunun karanlık ilişkilerini ortaya çıkarabilmiştir. Soru sormak tek başına bir ülkenin ordusuna, silahlı güçlerine, devletine hakaret, suç atfetmek anlamına gelmez. Sadece suç olarak nitelendiren fiiller var mı yok mu? Bunu sormak, bunu aydınlatılması anlamına gelir” dedi.
‘ARAŞTIRMA YAPILMASINA İZİN VERİLMELİ’
Tiryaki, konuya dair Meclis’e de araştırma önergesi verdiklerini anımsatarak, “Bu konuda uluslararası örgütlerin geçmiş yıllarda da TSK’nin kimyasal silah kullanmış olabileceğine dair iddiaları var. Bu iddiaların iddia olarak kalması, gerçek temelinin olmadığının ortaya çıkarılmasının bir yolu var: Araştırma yapılmasına izin vermek. Bırakın araştırma izin vermeyi, bizim ülkemizde ‘kimyasal silah kullanıldı mı?’ diye soranlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. En saygın bilim insanı bile olsanız, bütün dünyanın saygı duyduğu bilim insanı bile olsanız, bu soruyu sorduğunuz için gözaltına alınabiliyorsunuz” ifadelerini kullandı.
‘KİMYASAL ALİ’Yİ HATIRLATTI
Halepçe Katliamı’nda kimyasal silah kullanımının emrini veren, 1991-1995 yılları arasında Irak Milli Savunma Bakanı olan Ali Hasan El Mecid’i hatırlatan Tiryaki, sözlerini şöyle sürdürdü: “1990-1991 arasında Irak’ın işgal ettiği Kuveyt’in yönetimini üstlenmişti. Ali Hasan El Mecid aynı zamanda Saddam Hüseyin’in kuzeniydi. Ama Kürtler onu başka bir isimle anıyordu: Kimyasal Ali diyorlardı. 1988 yılındaki Halepçe Katliamı sırasında kullanılması yasak olan kimyasal silah kullanılması emrini veren Ali Hasan El Mecid’e, Kürtler bu nedenle ‘Kimyasal Ali’ diyordu. Siz de Milli Savunma Bakanısınız, sizin bakanlığınız döneminde de aynı bölgede, Irak’ın kuzeyinde, Kürdistan Federe Bölgesi’nde kimyasal silah kullanıldığı yönünde ciddi iddialar var. Yayınlanmış görüntüler var. Yayınlanan bu görüntüler, gerçekten bu konunun araştırılması gerektiğini ortaya çıkarıyor. Bence bu iddiaların araştırılması ve gerçeğin ortaya çıkarılması için sorumluluk üstlenmelisiniz.
ARAŞTIRMA YAPILMASINI KOLAYLAŞTIRIN
Bu iddialara ‘yalan’ demekle, ‘PKK propagandası’ demekle, yalnızca gerçeklerin ortaya çıkarılmasını bir süre engellemiş olursunuz. Halepçe Katliamı’nı yapanlar da bu iddiaları yalanlıyorlardı, ‘bunlar bölücülerin, teröristlerin, vatan hainlerinin propagandasıdır’ diyorlardı. Ama ne oldu, o kimyasal silahlar, Irak hükümetinin çökmesine, devlet başkanı ve Milli Savunma Bakanının yargılanmasına, kimyasal silah kullandıkları için idam edilmelerine yol açtı. Allah’a şükür ülkemizde idam cezası yok, ben idam cezasının teamülden işlenmiş bir cinayet olarak görenlerdenim. Ama idam cezası olmaması, bu suçların yargılanmaması anlamına gelmez. ‘Kürtlerin dostuyum’, ‘Kürt düşmanı değilim’ diyorsanız, bu konuda bir araştırma yapılmasını kolaylaştırın.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***