AKP ile MHP’nin oy çokluğuyla yasalaştırdığı “Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun”, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanun’un 20, 21, 22, 25, 26 ile 27’nci maddeleri ve 28’in a ile b fıkraları ise 1 Nisan 2023 tarihinde hayata geçecek. Ancak basın ve ifade özgürlüğü örgütlerince “en sakıncalı hüküm” olarak tanımlanan 29’ncu maddesi başta olmak üzere diğer maddeleri yürürlüğe girmiş bulunuyor. Anayasaya aykırılık iddiasıyla yasalara ilişkin yürütmesini durdurma ve iptalini talep etme hakkına sahip olan ana muhalefet partisi CHP ise, bugün öncelikle “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu” şeklinde yeni suç yaratan 29’ncu madde için harekete geçti. CHP, 7418 sayılı Kanun’un 29’ncu maddesinin acilen yürütmesinin durdurulması ve iptali talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu.
CHP adına başvuruyu Grup Başkanvekili Engin Altay yaptı ve “Herkesin şunu bilmesini isterim, başta Erdoğan’ın; bu yasa seni kurtarmaz. Bu gömlek, bu millete dar gelir. Yırtar atar. Türk siyaseti, bu zinciri parçalayacak demokratik kabiliyet ve olgunluktadır. Demokratik siyaset, bu zinciri kırıp parçalayacaktır” açıklamasında bulundu. Dezenformasyonla mücadele gerekçesiyle uygulanacak suçun Anayasa’nın 2, 13, 25, 26, 28, 38, ve 153. maddelerine aykırı olduğunu belirten Altay, mağduriyetleri önlemek için öncelikle bu yeni suç maddesine ilişkin başvuruda bulunduklarını ve gelecek günlerde Kanun’un tümü için de iptal talebinde bulanacaklarını söyledi.
“AYM ne zaman isterse o zaman kararını verecek”
Şimdi AYM, 10 gün içerisinde CHP’nin başvurusunda eksiklikler olup olmadığını kontrol edecek. Eğer başvuru dilekçesinde eksiklikler varsa CHP’ye en az 15 günlük süre tanınacak. Bu süre sonunda AYM, ilk önce dilekçe hakkında esastan inceleme yapıp yapmama kararı verecek. Eğer AYM, CHP’nin başvurusunu kabul ederse dava dosyası üzerinde inceleme süreci başlayacak.
Peki AYM ne zaman kararını kamuoyuna ilan edecek? Süreci sorduğumuz anayasa hukuku uzmanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, “Zamanlama Anayasa Mahkemesi’nin takdirine bağlı, isterse beş gün içerisinde karar verebileceği gibi isterse aylarca karar almayabilir” dedi. Bu yeni cezalandırma hükmü ve kanun için CHP milletvekili kimliğiyle TBMM Adalet Komisyonu’nda anayasaya aykırı olduğu uyarısını paylaşan Kaboğlu, CHP’nin başvurusu uyarınca mutlaka iptal kararı alınması gerektiği görüşünde. AYM’nin kanuna ilişkin mahkemeler kanalıyla itiraz gelirse beş ay içerisinde karar alma zorunluluğu bulunduğunu kaydeden Kaboğlu, ancak ana muhalefet partisince yapılan başvurular içinse AYM’nin karar süresine ilişkin bağlayıcı düzenleme olmadığını işaret etti.
CHP Bartın’daki madenci ölümlerindeki tartışmayı örnek gösterdi
CHP Grup Başkanvekili Altay, AYM önündeki açıklamasında, bugün Türkiye’de otoriter rejim bulunduğunu ve bu cezalandırma maddesiyle iddia edildiği gibi yalanla mücadele amacı güdülmediğini kaydetti. Altay, “Bu suç aslında gerçeği belirleme tekelini ele geçirmek ve yalan söyleme tekeli oluşturma arzularından kaynaklanıyor. Örnek; Fahrettin Altun, en son Bartın’da yaşanan faciadan sonra, bakanlar ve resmi kurum ve kuruluşlar dışında yapılan bütün paylaşımları dezenformasyon olarak ifade etti. Yine somut olan, basında Sayıştay denetim raporlarına dayanarak yapılan bazı açıklama ve haberler de bir kamu ortaklığı olan Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) tarafından dezenformasyon sayıldı. Yani Sayıştay raporunu CHP milletvekili kamuoyu ile paylaştı, TTK ‘dezenformasyon’ diyor. Fahrettin Altun tweet atıyor; ‘Meydana gelen elim kaza ile ilgili yapılan dezenformasyon içerikli paylaşımlara vatandaşlarımızın itibar etmemesi, konu ile ilgili bölgede bulunan bakanlarımızın ve resmi kurumların açıklamalarını dikkate almalarının önemini bir kez daha ifade etmek isterim’ diyor. Yani Fahrettin Altun diyor ki ‘Bakanların ve benim dışında yapılan bütün açıklamaları dezenformasyon sayacağız’. Bu; muhalefeti, medyayı, basını, sosyal medyayı susturmaktır. Kendi yalanlarını gerçek gibi sunmak, gerçekleri yalan diye itileme yasasıdır ve kabulü mümkün değildir” diye konuştu.
AKP’li Ünal sansür ve haber engelli hedefi olmadığını savundu
AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal ise, CHP Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunduğu sırada NTV’de canlı yayındaydı. Ünal, “Ben de diyorum ki, burada sansür nerede. Biz burada, zaten TCK’da suç olarak sayılan ‘halk arasında panik ve endişe yaratma-kamu barışı bozmak’ alt başlıklarını biraraya bağladık. Haber verme amacını aşmayan paylaşım suç kapsamında değil. Sanki ağzını açanın ceza aldığı bir ortam oluşturuyormuşuz gibi bir durum sunuluyorlar. Ancak böyle bir durum yok” sözleriyle suç maddesini savundu.
Ünal, herhangi bir açıklamayı retweet edenlere de ceza uygulanacağı gibi endişeler içinse gerekirse TBMM’nin yeniden yasada değişiklik yapabileceğini de söyledi. Ünal, “Her olay kendi içerisinde değerlendiriliyor. Bütün bunların alt başlıklarını düzenleyen koca bir hukuk külliyatı var. Biz yasa yapıcı olarak niyetimizi, maksadımızı sunuyoruz. Bundan sonrası yargıdadır. Yasanın uygulamasında sıkıntılar da çıkarsa, Meclis orada. Bizim bir şeye sansür dememiz için, bireyin en temel hakkı olan ifade özgürlüğünü elinden almamız gerekiyor” diye konuştu.
CHP’li Emre: “Doğru bilgiyi paylaşanlar mahkeme kapılarına gidecek”
TBMM Anayasa Komisyonu’nun CHP Sözcüsü Zeynel Emre ise, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) yıl içerisinde sadece iktidara muhalif çizgideki kanalları cezalandırdığını ve AKP’li isimlerin yanlış bilgiler paylaştığını söyleyerek, “Bugüne kadar dezenformasyonun kralını kendileri yapıyor ve yapmaya devam edecekler. İnsanlar doğru bilgi paylaştığında da mahkeme kapılarına gidecek. Buradaki tabloyu biz böyle görüyoruz” değerlendirmesini paylaştı.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Emre, TBMM’de özellikle 29’ncu maddeyle ilgili tartışmalar yaşandığına dikkat çekerek, bu maddede uygulamayı görmek açısından hapis cezasında değişiklikler önerdiklerini ancak AKP ile MHP’nin cezalandırmada ısrarcı olduğunu aktardı. Emre, “Dedik ki bir kimse sırf halk arasında endişe korku panik yaratmak maksadıyla yalan bilgiyi bilerek ve isteyerek yayarsa 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası diyorsunuz. Bunun, kendi kimliğini gizleyerek yapılması durumunda iki kat ceza öngörüyorsunuz. Burada hukuki belirlilik yok. Neyin yalan doğru olduğuna kim karar verecek? İnsanlara karşı bu yargısal süreci işletirken o süreç nasıl ilerleyecek? Bizim hukuk sistemimizde de 3 yılın altındaki suçlarla alakalı kimse tutuklanamıyor. ‘Bari bunu 2 yıla indirelim, birkaç ay uygulamasını görelim. Türkiye bir sansür ortamına girmediğini ispatlayalım, bir görelim burada, madem dünyadaki dezenformasyonla ilgili mevzuatı taradınız ve ona göre bir işlem yapıyorsunuz’ dedik ama (AKP ile MHP) o maddeyi dokunulmaz tuttular. Çünkü asıl ihtiyaçları olan o. Mesela siz bir şey söylediniz ve doğru bir bilgi yaydınız. Dediniz ki ‘Gezi dönemi için Kabataş’ta başörtülü hiçbir kadına saldırı olmadı. Camiye içkilerle girmediler, kirletmediler.’ Bu söylediğinize yalan bilgi deyip de hakkınızda soruşturma açtığında ve sizi tutukladıktan sonra siz ister bir gün kalın ister bir ay kalın ne olacak? Siz ve Türkiye’deki birçok kimse bir şey paylaşım yaparken gerçeği haykırırken 50 kere düşünecek. İşte otosansür dediğimiz süreci burada göreceğiz. Ben temel hedefin seçim dönemine giderken otosansür ortamı yaratmak olduğunu görüyorum” diye konuştu.