Kuzey Akım 1 ve 2’deki paralel döşenmiş dört doğal gaz hattından üçünün bir kaç hafta önce sabotaja uğratılmasıyla Rusya Devlet Başkanı Putin’in Ukrayna savaşında Avrupa’ya karşı kullandığı güçlü bir koz elinden alındı. Putin, Kazakistan başkentinde bu hafta görüştüğü Erdoğan’a yaptığı son teklifle, Avrupa’nın Rusya’ya enerji alanındaki bağımlılığını Batı’ya karşı bir şantaj olarak kullanmayı savaşta ana strateji olarak kurguladığını bir kez daha ortaya koymuş oldu.
Putin bir yandan seferberlik ilanıyla Rus güçlerinin Ukrayna ordusunun ilerleyişini durdurabilmek için acilen ihtiyaç duyduğu asker takviyesini gönderirken, diğer yandan da savaşın enerji fiyatlarında ve enflasyonda yol açtığı yükselmenin Avrupalı hükümetleri kendisiyle arzuladığı türden bir anlaşma yapmaya zorlayacağını umut ediyor. Gazprom CEO’su Alexei Miller “Avrupa’nın mevcut gaz depolama kapasitesine dayanarak kışı atlatacağının hiçbir garantisi olmadığını”, Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak ise kışın sıcaklıkların aniden düştüğü durumlarda depolardaki gazın (teknik nedenlerle) hemen devreye sokulamadığını söylerken Rusya’nın adeta o anı “dört gözle” beklediğinin işaretlerini veriyorlar.
Rus lider özellikle kışın sert geçmesi halinde, Avrupalı liderlerin halklarında yükselen homurtuları bastırmak için Moskova’yla bir an evvel bir anlaşmaya varılmasını önemseyeceklerini ve böylece kendisine bazı tavizler verme kıvamına geleceklerini hesaplıyor. Ukrayna’nın şu an sahadaki başarısı tamamen Batı’dan aldığı yüksek teknolojili silah yardımlarına dayanıyor, Batı yardımı kestiği anda Kiev’in Moskova’ya boğun eğmekten başka çaresi kalmayacaktır. Böyle bir neticeyi hedefleyen Putin 30 Eylül’de yaptığı konuşmada Batı’ya hitap ederek enerji şantajını açıkça yapmaktan kaçınmadı: “İnsanları dolar ve euro ile besleyemezsiniz, insanları şişirilmiş değerlerle ısıtamazsınız – enerji kaynaklarına ihtiyacınız var.” dedi. Bunun meali şu: “Rus doğal gazının ve tahılının (gübresinin) alternatifi yok, gazı benden almazsanız ne kadar paranız olursa olsun ortaya çıkacak enerji ve gıda krizini önleyemezsiniz.”
Putin’in Erdoğan’a yaptığı teklifle neyi hedeflediğini anlayabilmek için savaş öncesi Avrupa doğal gaz haritasının durumunu ve bunun savaşın başlamasıyla nasıl değiştiğini iyi bilmek gerekiyor. 2014 yılına kadar Rusya’nın Avrupa’ya sattığı doğal gazın yüzde 80’i Ukrayna üzerinden geçen hatlardan iletiliyordu. O tarihte Putin’in Kırım’ı işgal ederek ilhak etme kararı alması sonrası Rusya Ukrayna hatlarını kullanmayı olabildiğince azaltarak alternatif hatlara ağırlık vermeye başladı. 2021’e gelindiğinde Avrupa Birliği ülkeleri doğal gaz ihtiyacının yüzde 45’ini Rusya’dan alıyordu, ki bu yıllık toplam 155 milyar metreküpe denk gelmektedir. Ve bu gaz, dört ana güzergahı takip ederek Avrupa’ya ulaştırılıyordu: (I) Ukrayna/Soyuz ile Kardeşlik hatları, (II) Baltık Denizi/Kuzey Akım hatları, (III) Polonya/Yamal hattı, ve (IV) Karadeniz/TürkAkım hattı.
(I) Ukrayna hatları bunlardan kapasite olarak en büyüğüdür, toplamda yıllık 145 milyar metreküp gaz taşıyabilmektedir. 2021 itibariyle Rusya bu hatlardan gaz akışını 37 milyar metreküpe kadar düşürmüştü. Gazprom Kuzey Akım hatlarının devre dışı kalması nedeniyle Avrupalı müşterilerine iletemediği gazı isterse rahatlıkla şu an Ukrayna üzerinden gönderebilir, hatların bunun için yeteri kadar kapasitesi bulunuyor. Fakat Rusya savaş sırasında Ukrayna’dan gönderdiği gazın miktarını daha da azalttı, hatta Gazprom teknik bir bahane ileri sürerek Ukraynalı karşıtı Naftogaz’a transit ödemelerini yapmayı durdurdu. Bunun üzerine Naftogaz Paris merkezli Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne başvurdu. Rusya’nın Ukrayna’dan geçen hatlara işlerlik kazandırmaya hiç niyeti olmadığı belli…
(II) Kuzey Akım 1 hattının kapasitesi yıllık 55 milyar metreküptü, 2021’de bu hattan iletilen toplam gaz miktarı 50 milyar metreküpü bulmuştu. İnşaatı geçen yıl tamamlanan Kuzey Akım 2’yle birlikte Baltık Denizi’nde Rusya’dan Almanya’ya uzanan hatların toplam kapasitesi 110 milyar metreküpe çıktı. Fakat, malumunuz, Kuzey Akım 2 hattı Ukrayna savaşının başlaması üzerine hiç faaliyete geçemedi. Kuzey Akım tam kapasiteyle faaliyete geçtiğinde Rusya’nın Avrupa’ya gaz taşımak için Ukrayna’ya olan bağımlılığını neredeyse ortadan kaldırarak Putin’e Kiev ve Varşova’yı baskı altında tutması için güçlü bir koz verecekti.
(III) Bir diğer güzergah olan, Belarus ve Polonya üzerinden geçen Yamal doğal gaz boru hattının yıllık kapasitesi ise 33 milyar metreküp. Savaş sonrası Rusya ve Polonya arasındaki ilişkiler gerilince bu hattan akış da durdu.
(IV) Karadeniz’de Rus kıyılarından Trakya’ya uzanan 31,5 milyar metreküp kapasiteli TürkAkım hattı ise 2020 yılında tamamlandı. Rusya’nın Ukrayna işgalini başlattıktan sonra doğal gaz akışında kesinti yapmadığı tek hat TürkAkım oldu.
Özetle Rusya’nın Avrupa’nın tükettiği miktarlarda gazı satabilmesi için esasen mevcut hatlar yeterli kapasiteye sahip. Ama Ukrayna ve Polonya’dan geçen hatları devre dışı bırakmayı kafanıza koymuşsanız yeni hatlar inşa etmeniz şart oluyor. Kuzey Akım hatlarının tamirine şimdi start verilse 2024’den önce yeniden faaliyete geçmesi mümkün görülmüyor, ki o işe öyle hemen başlanabilmesi de siyasi ve hukuki engeller nedeniyle hiç kolay değil. Bu durumda Putin, Avrupa’ya gaz göndermek için Ukrayna ve Polonya’dan geçen hatları kullanmak zorunda… Tabiatıyla bu, Kiev ve Varşova’ya Avrupa ile Rusya arasındaki enerji müzakerelerinde güçlü bir manivela veriyor. Yani Avrupa’nın bir doğal gaz sıkıntısına düşmesi nedeniyle Rusya’nın kapısını Ukrayna ve Polonya’yı bertaraf ederek çalma ihtimali kalmıyor.
Şimdi Putin bu manzarayı değiştirmek için bir hamlede bulunuyor ve “aslında durum o kadar da kötü değil” demeye getiriyor, “Siz Kuzey Akım hatlarını patlatarak önemli bir kozu elimden aldığınızı sanıyorsunuz ama beni yine de bu silahı kullanabilecek mekanizmalara sahibim” havası vermeye çalışıyor.
Putin öncelikle Kuzey Akım 2 hattının yarı kapasiteyle de olsa çalıştırılabileceğini teyit ederek hala o hattan Avrupa’ya doğal gaz verebileceklerini söylüyor. Ama kapasitesi yıllık 27,5 milyarküpe düşen o hat tek başına ihtiyacı karşılamaya yetmeyecektir, çünkü Avrupa Rusya’ya bazı tavizler vermek karşılığında o hattan gaz almaya teşebbüs ederse Polonya ve Ukrayna’nın kendi üzerlerinden geçen hatlardan doğal gaz akımını yavaşlatması veya durdurması ihtimalini de göz önünde bulundurmak icap edecektir.
Şimdi Putin, Ukrayna ve Polonya’dan geçen hatların önemini azaltmak maksadıyla TürkAkım hattını paralel yeni bir hatla takviye ederek Kuzey Akım’ın akim kalan hatlarını ikame etmek için kullanma önerisini getiriyor. Çünkü mevcut kapasitesiyle TürkAkım’dan Avrupa’ya satılabilecek gazın miktarı yaklaşık yıllık 16 milyar metreküple sınırlı.
Erdoğan hükümetine bu oyunda verilen rol oldukça kısıtlı ve pasif… Öyle ki Türk heyetinin Rus tarafının teklifinden ilk kez Kazakistan’da haberdar olduğu anlaşılıyor. Enerji Bakanı Dönmez konuyu ilk kez orada duyduklarını itiraf etti. Erdoğan’ın Putin’den Türkiye’nin doğal gaz borçlarını bir kaç yıl ertelemesini talep ettiğini, bu tip bir ertelemenin kendisine seçim öncesinde ciddi bir rahatlama sağlayacağını biliyoruz. Tabiatıyla AKP liderinin bu ricasını yerine getirmesinin karşılığı olarak Putin’in de karşı talepleri olması şaşırtıcı değil… Türkiye’yi doğal gaz merkezi yapma teklifi dışında İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerinin TBMM’de onaylanmasını geciktirmesini talep etmiş olduğuna dair şüpheler de güçlü… Halihazırda 30 NATO üyesinden 28’i bu İskandinav ülkelerinin üyeliklerinin onayını parlamentolarından geçirdi, geriye kalan iki ülke Türkiye ve Macaristan. İkisi de Putin’e yakınlığıyla bilinen otokratlar tarafından idare ediliyor. Erdoğan ve Macar lider Orban’ın Putin’le temas halinde bu konuyu Batı’ya karşı bir şantaj olarak kullandıkları görüşü seslendiriliyor.
Öte yandan Ukrayna’daki savaş bitmeden Avrupa’nın TürkAkım’dan gaz alma talebinde bulunma ihtimali yok denecek kadar azdır. Karadeniz, Baltık Denizine kıyasla çok daha derindir ve bu tür hatları döşeyebilecek uluslararası şirketler Batı yaptırımlarına maruz kalmaktan endişe edecekleri için projeyi üstlenmekten kaçınacaklardır. Rusya’nın projeyi finanse edecek gücü olabilir ama onu inşa edebilecek kabiliyetleri yoktur. Putin’in bizzat kendisinin Erdoğan’a basın önünde söz konusu teklifi yaparken vurguladığı gibi, projenin gerçekleştirilebilmesi için Avrupa’da alıcılar bulunması ön şarttır. Oysa bugün Putin’in doğal gazı bir şantaj olarak kullanması dolayısıyla Avrupa önümüzdeki dönemde Rusya’ya bu alandaki bağımlılığını azaltmayı öncelikli hedefleri arasına aldı. Alman hükümet sözcüsü Christiane Hoffmann Kuzey Akım 2’den doğal gaz almayacaklarını kesin bir dille belirtti ve Moskova’nın Kuzey Akım hatlarından gaz akışını bu hatların sabotaja uğramasından önce zaten kesmiş olduğunu hatırlatarak bizatihi bunun Rusya’nın güvenilir bir enerji tedarikçisi olmadığını ortaya koyduğunu kaydetti. Bu şartlarda, hele Ukrayna savaşı sürerken Avrupa’da alıcı bulmanın pek mümkün olmayacağı anlaşılıyor.
Görüldüğü üzere Putin’in Türkiye’yi doğal gaz merkezi yapma teklifinin, mevcut şartlarda gerçekleştirilebilme olasılığı oldukça düşük… Fakat Rus lider anlaşılan bu ihtimali masaya sürerek Ukrayna ve Polonya üzerinde baskı kurabileceğini düşünüyor. Erdoğan Türkiye’nin NATO ittifakındaki konumunu biraz daha zayıflatarak projeye yeşil ışık yaksa bile Rusya’nın Ukrayna’yı işgale başlaması üzerine Kuzey Akım 2 hattına yaptırım uygulayan Washington’un ticari ve politik hedefleri farklı olmayacak TürkAkım 2 hattının hayata geçirilmesine seyirci kalacağını sanmak hata olur. Erdoğan’ın Washington’un yaptırım tehditlerini gözardı etme cesaretine sahip olmadığını çok yakında yaşanan bir gelişmeden, Türk bankalarının Rus Mir ödeme ağından aniden çıkma kararı almasından gayet iyi biliyoruz.
Erdoğan’ın seçim öncesi piyasada geçici bir rahatlık sağlamak için ne denli paraya ihtiyaç duyduğunu gören Putin Türkiye’nin bu zayıflığından azami şekilde istifade etmeye çalışıyor. Neticede Rus liderin kapısını çalıp “borçları bir kaç yıl ertelemesi” ricasında bulunan Erdoğan hükümetidir. Kremlin’in (kabul etmesi halinde) milyarlarca dolar meblağı bulacak bu iyilik karşılığında, ortada Ukrayna savaşı gibi kritik bir gelişme olmasaydı dahi hiçbir talepte bulunmayacağını sanmak safdillik olurdu. Putin de şimdi Erdoğan’dan Türkiye’yi Batı ittifakında zor duruma bırakması kati olan karşı taleplerde bulunuyor.
İktidar medyasındaki kerametleri kendinden menkul uzmanların estirdiği havanın aksine, Erdoğan’ın Batı ile Rusya arasında izlemeye çalıştığı denge siyasetinde pek başarılı olduğu söylenemez. Şöyle ki Erdoğan rejiminin “temel paydaşlarıyla” canı gönülden bu savaşta Putin’in kazanmasını arzuladığından pek kuşku yoktur. İktidar yetkilileri bu arzuyu Türkiye’nin Batılı müttefikleri karşısında zor durumda kalmamak için (çoğu kez) dışarı vurmamaya çalışsa da bu tür endişelerle yayın yapmayan, hatta Batı karşıtlığı ana yayın çizgilerini oluşturan yandaş medyada bu arzu kendisini açıkça göstermektedir.
Bugün savaş bitse ve kazananı Rusya olsa Erdoğan’ın muzaffer otokrat dostu Putin’den Moskova’ya müzahir takındığı tavırlar nedeniyle ödüller alması beklenir. Oysa kazanan Batı olsa tersi geçerlidir: Savaş sırasında Batılı müttefiklerine destek olmayı öncelemek yerine Rusya’yı rahatlatan bazı tutumlar alması nedeniyle Erdoğan’a Batı kapılarının iyice duvar hale gelmesi beklenir. Ki cephedeki gelişmeler ikinci ihtimalin ikincisinden çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. Hal böyleyken ortada başarılı bir denge siyasetinin varlığından nasıl bahsedilebilir ki?
- Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat
Kaynak: Kronos
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***