ANKARA– Kobanê Davası’nda konuşan siyasetçi Ayla Akat Ata, dosyada yeni bir hukuk garabeti yaşandığını belirterek, Yaptığımız eylemlerin tamamı Diyarbakır’da, ama yargılama burada. Siz hukuk yoktur dedikçe biz hukuk vardır diyeceğiz” dedi.
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 20’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 17’nci duruşma periyodu, 7’incı oturumuyla Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü.
Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
Verilen aranın ardından duruşma HDP eski RTÜK üyesi Ali Ürküt’ün beyanları ile başladı.
‘HUKUK UYKU HALİNE GEÇİNCE MALİYETİ AĞIR OLUYOR’
Musa Anter’in 30 yıl önce Diyarbakır’da katledildiğini ve bir çok tanığın olmasına rağmen Musa Anter’in dosyasının zaman aşımından düştüğünü hatırlatan Ürküt, hukuk noktasında çok üzücü olduğunu kaydetti. Avukat Figen Çalıkuş’un ağır hasta tutuklu Mehmet Emin Özkan’a dair yazısına dikkat çeken Ürküt, “90’larda yaşanılan karanlık dönemde bunlar yaşandı, buna benzer hala kimi örnekler günümüzde görmek mümkün. Hukuk uyku haline geçince maliyeti çok ağır oluyor. Sadece faili meçhuller kalmıyor, insanlar cezaevlerinde mağdur edilmiyor. Bu hukuksuzlukların ülkeye kaybettikleri var” dedi. Ürküt, atılan tweetin demokratik bir çağrı olduğunu ve herhangi bir şiddet içermediğini ifade etti.
Ürküt, 2 yıldır hukuksuz bir şekilde tutulduğunu, tutukluluğunun fiili bir cezalandırmaya dönüştüğü için bu hukuksuzluğa son verilmesini talep etti.
‘KATILDIĞIM BÜTÜN EYLEMLERİ KABUL EDİYORUM’
Ürküt’ün ardından Tevgera Jinen Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata, söz aldı. Mütalaada herhangi bir değişiklik olmadığını dile getiren Ata, mütalaanın buradaki yargılamayı anlamsız kıldığına işaret etti. Ata, “Hiçbirimizin beyanlarına itibar etmediniz. 2013 yılının ajandasına göre 8 Eylül 2013 yılında Hakkari’de Cilo festivaline katılmışım. Siirt’ten sinyal gelmiş orada da bir panele katılmışım. 97’den beri tek bir numara kullanıyorum, parlamento bize bir hat verdi onu da ablam kullandı. İstemişsiniz o hatta dair onun da sinyalin hepsi Diyarbakır’dan gelmiş. Siz burada bizim ne dediğimizle ilgilenmiyorsunuz. Savcı bizim ‘terör örgütü üyesi’ olduğumuzu ispat edemiyor, katıldığımız konuşmalar, eylemler gün gün güvenlik şube tarafından kayıt altına alındı. Hepimiz ‘kin ve düşmanlıktan’ yargılandık, yargılanıyoruz. ‘Eylem gerçekleştirdikleri iddia edilenler’ diyorlar iyi de ben katıldığım bütün eylemleri kabul ediyorum. İddia edilmesine gerek yok, ben bu eylemlerde vekil olarak katıldım” şeklinde konuştu.
‘İDDİALARI İSPATLAYIN’
Dosyaya eklenen ve suç olarak yöneltilen KJA faaliyetlerine değinen Ata, KJA’nın çözüm sürecinde kurulduğunu ve İçişleri bakanı tarafından onaylandığını dile getirdi. Ata, “Ben KJA’ya dair yapmış olduğum faaliyetlerden dolayı Diyarbakır’da yargılanıyorum. Aradan 8 yıl geçmiş burada Türkiye’nin en nitelikli siyasetçilerini yargılıyorsunuz. Mahkeme heyetinin kendisi yeni deliller var diyor. O yeni delilerle benimle nasıl bağ kuruyorsunuz, o dönem MYK’da değildim ve Suruç’taydım. Kapıdaki bütün faaliyetlerimiz TEM tarafından çekildi, zor bir gündü, yüzde 15 gibi bir alan kaldı Kobanê halkının elinde. Türkiye’nin sınır kapısında kimse yoktu biz milletvekilleri dışında. Bu dosyanın oluşması, insanların bu kadar zamandır mağdur edilmesi ve tutuklanması üçüncü sırada. Ahmet Altun, ‘Ulaş’ın beyanı’ noktasında beni buraya transfer etti. Kadın çalışması yürüttük ama bunları illegal yürüttüğümüzü iddia edenler gelip ispatlamak zorunda” ifadelerini kullandı.
‘SİZ HUKUK YOK DEDİKÇE BİZ VAR DİYECEĞİZ’
Dosyada kendilerine yöneltilen suçlarla ilgili tek bir delil olmadığına dikkat çeken Ata şöyle devam etti: “Birileri gelip burada iftira atacak biz de o iftiraları ispatlamak zorunda kalacağız. Mesut Bağcık size iki gün boyunca o iftiraları kanıtlamaya çalıştı. Telefonumuzu kapattık demek özgürlüğümüz yoktur bizim. İnsanların bize ulaşabilmeleri gerekiyor. Siz buna rağmen, gelen bilirkişi raporuna rağmen tutuklama gerekçesi mi yapacaksınız? 2016’dan beri yargılanıyorum, biz buradayız. Hiçbir zaman yaptıklarımızı yapmadık demedik ki, bunların bir parçasıyız. Bir aklı evvel size çıkıp diyor ki, ‘Bir vekilin PKK’nin konferansına birlikte katıldım’ diyor. 24 saat gözlem altında tutulan bir milletvekili ve siz ona inanmayı seçiyorsunuz. Siyasi bir yargılanma yapılıyor, siz de oradan buradan ne bulursanız getirip ekliyorsunuz dosyaya. Sizin dosyanızda yeni bir hukuk garabeti yaşanıyor. Yaptığımız eylemlerin tamamı Diyarbakır’da, ama yargılama burada. Siz hukuk yoktur dedikçe biz hukuk vardır diyeceğiz. Kayıtların bile dosyaya girmesi iki buçuk ay aldı ki siz bizim beyanlarımızı esas almadınız” ifadelerini kullandı.
Beyanların verildiği sırada Sincan Cezaevi’nde bulunan tutuklu siyasetçi kadınlar duruşma salonundan ayrıldı.
Figen Yüksekdağ’ın “Yıkılacak Duvarlar” kitabının imha edilmesine tepki gösteren tutuklu siyasetçilerden Nazmi Gür, SEGBİS ile duruşmaya bağlanan Figen Yüksekdağ’a seslenerek, “Bunlar sizin kitaplarınızı yakmayı bile beceremezler” dedi.
‘HUKUKSUZLUK DİZ BOYU’
İktidar tarafından sürekli baskı altına alınmalarını kendilerini geriletmediğinin altını çizen Gür, HDP’nin oylarının sürekli arttığını dile getirerek, “Bu ülkede çok şeye tanıklık ettik. Vartinis davası var, gelecek yıl davaları zaman aşımına uğrayacak. Bunları dünyaya ilk duyuranlardan biriyim. Böyle bir zulme tanıklık etmiş biri olarak burada yargılanıyorum. Hukuksuzluk bu ülkede diz boyu. İki yıldır tutukluyuz, Bahtiyar Çolak ile birlikte aldığınız kararlar var ve bunun üzerinde gerçeğe erişmek istiyorsunuz ama boşuna uğraşmayın ki zaten öyle bir uğraşınız da yok” dedi. Gür, mütalaayı reddettiğini belirterek, Demirtaş hakkındaki AİHM kararına bir an önce uyulmasını talep etti.
‘TWEET İÇERİĞİNİN NERESİNDE AZMETTİRME VE TAHRİK VAR?’
Geçen duruşma periyodunda “azmettirmenin” üzerinde durduğunu dile getiren Avukat Kazım Bayraktar da iddianamede, 214 sayılı madde olan “tahrik” üzerinde duracağını söyledi. İddianamede hem azmettirme hem de tahrik olduğunu belirten Bayraktar, “Hem azmettirme hem tahrik mi uygulansın diyor? Anlaşılmıyor. İddianamedeki bu karışıklığı düzeltmek zorundasınız. Hem tahrik hem azmettirme diyemezsiniz. HDP’nin tweetinde, ‘IŞİD katliamları diyor’ Kobanê’yi kuşatmış, katliam yapıyor bu kadar vahim bir durum. BM dahil birçok kitle örgütü IŞİD’i protesto etmeye çağırıyor. ‘Protesto etmeye halklarımızı çağırıyoruz’ diyor, azmettirme ve tahrik bunun neresinde. Tweetin içeriği ile olaylar arasında illiyet bağı kuramadığı için HDP’nin PKK, KCK ile ilişkisi, tweetlerini almış, KCK’nin tweetini almış yanında da HDP’nin tweetini almış. Tahrik ise tweetin içeriğinden kurmak zorundasınız” ifadelerini kullandı.
‘HDP’Yİ NEDEN SORUMLU TUTMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ?’
Tweetin içeriğine bakarak bir anlam yüklenmesi gerektiğine vurgu yapan Bayraktar, şöyle devam etti: “Azmettirme ve tahrik arasında illiyet bağı kuramıyorsanız bu dava zaten bitmiştir. PKK, KCK’nin tweeti içerisinde bir tane silahlı eyleme çağrı yaptığını gösterebilir misiniz? Bu çağrıları yasadışı örgütler yapıyor diye yasal bir partinin çağrısını cezalandıramazsınız. PKK’nin, KCK’nin attığı tweetten neden HDP’yi sorumlu tutmaya çalışıyorsunuz? Herkes kendi eyleminden sorumludur” diyen Bayraktar, müvekkillerinin tahliyesini talep etti.
Duruşma yarın saat 10.00’a kadar ertelendi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***