HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Cin şişeden çıktı ve af konusu ülke gündemine girdi. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Uzun sürmeyen fakat çetin geçeceği anlaşılan bir süreç başladı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kapsam tanımlaması, moral mi bozmalı, umut mu vermeli?
İktidarın perde arkasında kapsamlı bir af çalışması üzerinde hazırlık yaptığına ilişkin ilk kapsamlı yazıyı medyada bu köşede okudunuz. 22 Eylül 2022 tarihli, “Genel af bunun için gündemde” başlıklı yazımda nasıl yürütüldüğünü ve neler yapılmak istendiğini ayrıntılandırmıştım.
Bu yazıdan iki gün sonra iktidar kesiminden bu yöndeki ilk ipuçları verilmeye başladı. Sonrası artık daha hızlı yürüyecek.
Kemal Kılıçdaroğlu, ana muhalefet partisi lideri olarak, “Af konusunda titizlikle yönetilmiş bir düzenlemeyi iktidar ile konuşmaya hazırız” dedikten sonra bu konunun sonuçlanacağı artık iktidar ve muhalefetin elbirliğiyle yürüyeceği anlaşılıyor.
İktidar, bu tür el yakan konularda yanına muhalefeti almakla kendi adına akıllılık yapıyor. Nimeti varsa kendisi yararlanmak, sakıncası varsa da bunun günahını muhalefetin sırtına yükleme peşinde.
Af konusunda bugüne kadar topa girmeyen Kemal Kılıçdaroğlu konuya müdahil oldu. Yalnız konuyu ele alma tarzı, görünüşte hayli rahatsız edici:
“Af konusunda titizlikle yönetilmiş bir düzenlemeyi iktidar ile konuşmaya hazırız. Görüyoruz beceremiyorlar, birlikte çözebiliriz. Ancak bu af sadece belli başlı suçları kapsayacak; terör, taciz, tecavüz ve benzeri suçlar kapsam dışı kalacak, kader mahkumlarına yönelik olacaktır.
Şunu da peşinen söyleyeyim, Fotoromancı hiç heveslenmesin, heyecan yapmasın. Baronlara da af maf yok.”
Bu açıklamanın içeriğine ilişkin ifadelerini bir kenara bırakırsak, af konusunda iktidarın önünün açıldığı anlamına geldiğini unutmayın. Affın artık kaçınılmaz olduğuna emin olmak gerekiyor.
PARTİLERDE TERÖRİSTİ AFFETME KORKUSU
Kılıçdaroğlu’nun af konusuna “terör” şerhi düşmesi kimseyi şaşırtmasın. “Teröristleri affetmek” bu ülkede kolay üstlenilebilecek bir şelek değil.
1973 seçimlerinde yüzde 33 oy alarak birinci parti çıkan ve 1974’te “Karaoğlan” olarak “Kıbrıs Fatihi” unvanına kavuşan Bülent Ecevit’in yüzde 43 oy oranına ulaşmasının sonrasında inişe geçmesinin sebeplerinden biri, “teröristleri affettiği” yolundaki sağ kesimden yöneltilen haksız eleştirilerdi.
Burada altı çizilmesi gereken konular var.
Birincisi; Kılıçdaroğlu bu açıklamasıyla AK Parti’nin ve Tayyip Erdoğan’ın dayattığı “terörist” tanımını kabul etmiş oluyor. İktidarlar, işine gelmeyen kesimlerdeki insanları “terörist” olarak yaftalamayı sever.
Bunu yalnızca AK Parti’nin yaptığını düşünüyorsanız yanılırsınız. İktidar partisi, terörist gibi ağır bir ithamı yalnızca daha pespaye bir şekilde kullandı hepsi o kadar. İslam tarihi boyunca “fitne” diye ambalajlanan suçlamaların, bugün de terörist diye yapılan tanımlamaların hemen hepsinin temelinde “muhalif” olmak var.
Muhalifseniz dün de bugün de suçlusunuz demektir. İslâm tarihinde muhalefet suç sayıldığı için muhaliflik de en ağır suçu oluşturur. Bugünkü iktidar, kendisini geçmişteki İslâmcı yapılanmaların bugünkü uzantısı olarak gördüğü için farklı bir yöntem kullanmak yerine aynı yola koyuluyor.
Bugünkü AK Parti uygulamalarında “terörist” diye yaftalanan insanların yüzde 85-90’ı “siyasi suçlu” diye tanımlanan insanlardan oluşuyor.
İkinci nokta, “terör” diye tanımlanan suçlarda yapılan yargılamalarda hak ihlallerinin nasıl sergilendiği konusu. Hukukun en temel ilkelerinin bile yok sayıldığı yargılamalarda insanlar en başta suçlu sayılarak, kendisinin suçsuz olduğunu ispatlaması istendi.
Olmayan suçlamada suçsuzluğu ispatlamanın zorluğunu ancak, bu konuma itilmiş olan insanlar bilir. Yıllarını cezaevinde geçirmiş biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim; “suçsuzluğunu ispatla” konumunda bırakılmak kadar zor bir şey yok.
Son yıllarda yapılan yargılamalar, iktidarın istediği her insanı “terörist” diye yargılayabileceğini gösterdi. AK Parti yönetimi isterse Kılıçdaroğlu’nu da “müebbet hapis” talebiyle rahatlıkla hakim karşısına çıkarabilir.
Bu ülkenin yasaları çerçevesinde hayatiyetini devam ettiren yapılarda yer almak, çalışmak veya ilişki içinde olmanın “terör” suçu sayıldı. Anayasa ile teminat altında bulunan hakları gasp edildi.
Kısacası, Türkiye gibi demokrasi fukarası ülkelerde “terörist” ithamı, çoğu kez siyasi bir suçlamadan başka bir şey değil. İktidarın bu ölçüsünün kabul edilmesi halinde bu ülkede adalet sağlanamaz.
“Terörist” suçlamasıyla içeride yatanların ahlaksız siyasetin mahkumları olduğu unutulmamalı.
Herkesin terörist sayıldığı bir ülkede “terör suçları hariç” demek, büyük bir fiyaskoya zemin hazırlamak anlamına gelir.
Üçüncüsü; “kader mahkumu” nitelemesi, masum insanların yüreğini en çok paralayan kavramlardan birisi. Cezaevi tecrübesinin bana gösterdiği bir şey var. Cana kastedenler, tetikçiler, hırsızlar, ihaleye fesat karıştıran, trafikte magandalık yapan, soyguncular, gaspçılar kendilerini “kader mahkumu” olarak görüyor.
Oysa bunlar kader mahkumu değil, dünyanın her yerinde gerçek suçlulardır ve bunlar affedilmez.
Devlet ancak kendisine karşı işlenen suçları affedebilir. Af yasaları, olağanüstü dönemlerden sonra kendilerine karşı haksızlık yapılan insanlara karşı çıkarılır. Bu da siyasi tutuklular için toplumsal barışı sağlama adına hayata geçirilir.
Zamanında merhum siyasetçi Muhsin Yazıcıoğlu, 1999’da “Rahşan affı” diye anılan afla ilgili kuralı net ortaya koymuştu:
“Devlet kendine karşı işlenmiş suçları affedebilir, şahıslara karşı işlenen suçu ancak şahsın kendi affedebilir.”
KILIÇDAROĞLU DA BİR SİYASETÇİ UNUTMAYIN
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bir siyasetçi olduğunu ve Erdoğan’ın kendisine tanımladığı alanda siyasi faaliyetlerini sürdürebildiğini unutmayın. 15 Temmuz’a “senaryo” diyen Kılıçdaroğlu, kendisine yöneltilen suçlamalardan sonra geri adım attı ve bir daha bu kelimeyi ağzına almadı/alamadı.
Buna rağmen Kılıçdaroğlu’na kızmayın. Bu konuda yaptığı ilk çıkışında genel affı gündemine alabilmesi hayli zor. Bunun öncülüğünü kimin yaptığını geçen yazımda detaylarıyla anlatmaya çalıştım.
Cumhuriyet’in 100. Yılı olan 2023’te genel affın çıkmasının önünde bir engel kalmadı. 320 binden fazla insanın cezaevinde olduğu bir ülkede af kaçınılmaz.
“Terörist” yaftası yapıştırılarak içeride tutulanların büyük bir kesimi de bu kapsamda özgürlüklerine kavuşacak.
Siyaset kulislerinde yapılan konuşmalara bakılırsa, askerlerin önemli bir kısmı da çıkması beklenen bu aftan yararlanacak. Askerler konusunda henüz netleşen bir tablo olmadığının altını çizmek gerekiyor.
Terörün kapsam dahiline alınmasını teklif etmek, şu aşamada Kemal Kılıçdaroğlu’nun cesaret edebileceği bir adım değil.
Buna rağmen kimse moralini bozmasın. “Suçsuzluğun ispatının” zorluğu gibi, “terörist olmayanı da af kapsamına alalım” diyebilmek kolay değil. Ama AK Parti tabanı başta olmak üzere, bu konuda en alttan en üste kadar çok yoğun bir baskı var.
Bu baskıya Erdoğan dahil hiçbir lider karşı koyamayacak.
Mağduriyetlerin giderildiği günlerde buluşmak dileğiyle.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***