HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Rus yazar Lev Tolstoy, “İnsan Ne İle Yaşar” isimli kitabında ayakkabıcı Simon’un fakirliğini tanımlarken, “ekmek pahalı, emek ucuz” der. 1885 yılı Rusya köylüsünü anlatan Tolstoy, bu hikayesinde 2022 yılı Türkiye ortamını betimlemiş gibidir.
Amasra’da 40’dan fazla insanın yerin yüzlerce metre altında madende ölmesi, Erdoğan kapitalizminin ülkeyi getirdiği noktanın bir eseri. Kapitalist Amerika’nın yetiştirdiği Howard Payle’ın yarattığı, zenginden alıp fakire veren efsanevi kahramanı Robin Hood’un aksine, Erdoğan kapitalizmi fakirden alıp zengine vererek kök salıyor.
Bu iddiamı, geçtiğimiz aylarda bizzat TÜİK’in verdiği rakamlara dayanarak sizlerle paylaşmıştım. Kapitalist sistemlerde her şeyin bir bedeli olur. Bunlar “üretim maliyeti” olarak hesaplanır. Kapitalist sistemlerde insan canının, maliyet içinde hesaplanmasından kaçınılır.
Erdoğan kapitalizminde ise insan canı, “en ucuz maliyet kalemi” olarak hesaplamada yer alıyor. Yalnız Erdoğan, bunu normal kapitalist sistemlerden farklı olarak “din sosuna” batırıp topluma sunuyor.
Soma’da 2014 yılında 301 madencinin ölümünden sonra kameraların karşısına geçip insanların gözünün içine baka baka söylediği sözler akıllardan çıkmadı.
Soma maden kazasının yaşandığı günlerde, “Bunlar olağan şeyler, bu işin fıtratında kaza var” açıklaması pic.twitter.com/sQzO6muW6Z
— milena (@josephineVV5) October 15, 2022
“Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay var. Bu sadece madenlerde olur diye bir şey yok. Başka işlerde de olur. İş kazası. Burada da olur. Bunun yapısında, fıtratında olan şeyler.”
Soma faciası sonrasında Tayyip Erdoğan, bu açıklamaları yaparken icranın başı konumundaki Başbakanlık makamında oturuyordu.
Erdoğan’ın yaşanan ölümleri “fıtrat” diye nitelendirdiği günlerde, hiçbir ücret almadan Soma işçilerinin avukatlığını yapan Selçuk Kozağaçlı, patlamanın altında yatan nedenleri şöyle sıralamıştı:
Halen hapiste olan ve Soma’daki maden faciasının avukatlarından Selçuk Kozağaçlı, ölüme götüren gerçekleri anlatıyor. (17 Mayıs 2014) pic.twitter.com/L8VwRftoYZ
— Arşiv Unutmaz (@ArsivUnutmaz) October 15, 2022
Kozağaçlı, devletin 140 dolar maliyetle çıkardığı kömürü, özel sektörün 6’da 1’e olan 23,5 dolara mal ettiğini hatırlatıyor. Bu ucuzluğun da bir miktar verimliliğin artırılması yanında esas itibariyle güvenliksiz ortamda işçi çalıştırma, düşük maaş, insan ötesi bir fazla çalışma temposu ve süresiyle sağlandığını dile getiriyor.
Sonunda ne oldu? Soma’da işçilerin avukatlığını yapan Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay, bir sebep bulunup o tarihten bu yana hapiste tutuluyor. Geçmişten de bir miktar hukukumuz bulunan Kozağaçlı ile Silivri’de olduğum dönemde karşılaşırdık. Onu hep morali yerinde ve dinç olarak görürdüm.
Madencilerin avukatı cezaevinde çürütülmek istenirken, madencileri tekmeleyen Erdoğan’ın müşaviri Yusuf Yerkel, Almanya’ya ataşe olarak atandı. Burası Erdoğan’ın çiftliği.
Yaşanan facia, Erdoğan dönemi açgözlü kapitalistlerin hırsının sonucuydu. Soma’da yaşanan acı, AK Parti döneminin ne ilk ne de son faciası oldu.
AMASRA OCAKLARINI İŞLETEN MEHMET HATTAT’IN YÜKSELİŞİ
Amasra’da yaşanan katliam, ihmalden öte bir dizi “maliyet azaltıcı” ötelemenin sonucu gerçekleşti. Kömür madenlerini işleten Mehmet Hattat’ın başında bulunduğu Hattat Grubu, muhtemelen alınacak önlemleri kaybedilecek canlardan daha pahalı bulmuştu.
Peki Mehmet Hattat kim? Forbes dergisinin 2018 yılı zenginler listesinde 1,4 milyar dolarlık serveti olduğu belirtilen Hattat Holding’in patronu.
Hattat Enerji ve Maden Ticaret A.Ş, Amasra işletmesini Türkiye Taşkömürü Kurumundan 2005 yılında rödovans (imtiyaz hakkı) anlaşmasıyla devraldı.
Mehmet Hattat, Pandora Belgelerinde adının geçmesiyle kamuoyunda duyuldu. Yani her şeyiyle Erdoğan döneminde servetini defalarca katlayan zenginlerden biri.
ERDOĞAN AMASRA İÇİN YİNE KADER DEDİ
Erdoğan, Amasra’da yaşananlardan sonra 8 yıl önce söylediklerini, yine farklı bir şekilde dile getirdi:
Erdoğan: Amasra bizim en ileri imkanlara sahip olan ocak olmasına rağmen, birileri bununla dalgasını geçebilir ama biz kader planına inanmış insanlarız, bunlar her zaman olacaktır. Bunu da bilmek lazım.pic.twitter.com/K6nYYnpdZO
— Etkili Haber (@etkilihaber) October 15, 2022
“Birileri bununla dalgasını geçebilir ama biz kader planına inanmış insanlarız, bunlar her zaman olacaktır. Bunu da bilmek lazım.”
Oysa facia, göz göre göre geldi. Sayıştay’ın Amasra kömür işletmeleri hakkında 2019 yılında verdiği rapor açıktı. Riskler hatırlatılmış ve önlem alınmazsa grizu geliyor denmişti.
Bu işin teknik tarafı diyenlere, kardeşini kaybeden bir kadının feryat ederken söyledikleri her şeyi daha net anlatıyor. Yüreği yanık kadın, kardeşinin 10-15 gün önce burada gaz kaçağı olduğunu, “Bizi patlatacaklar bizi burada” dediğini hatırlatıyor.
Hayatını kaybeden madencinin ablasından Erdoğan’a: “Kardeşim 10-15 gün önce ‘Burada gaz kaçağı var bizi patlatacaklar’ demiş. Nasıl ihmal oldu? Kardeşim göz göre göre şehit oldu.”
— Aykırı (@aykiricomtr) October 15, 2022
Esasında hiçbir işin fıtratında ölüm yoktur. Risk vardır. Ortadaki riske karşı alınan ya da alınmayan önlemler vardır.
Türkiye, yıllardan bu yana iyilikleri kendinden, kötülükleri Tanrı’dan bilen bir zihniyetin elinde. Kadere inanmayan Mutezile mezhebi bile iyiliklerin Allah’tan kötülüklerin insandan kaynaklandığını kabul eder.
Ehl-i Beyte yaptıkları zulümleri Müslümanlara kabul ettirmeye çalışan Emeviler, Cebriye inancıyla, “Allah istediği için biz sizin başınızdayız” diyerek insanları susturmaya çalışmıştı.
GRİZU SADECE TÜRKİYE’DE Mİ PATLIYOR?
Madenlerde yaşanan faciaların sebebi olarak gösterilen grizu, gelişmiş ülkelerdeki madenlerde ortaya çıkmıyor mu? Kömürün en çok çıkarıldığı Kanada’da, Avustralya’da siz hiç grizu patlaması duyuyor musunuz?
Gaz ölçümleri sağlıklı yapılıp gerekli önlemler alındığında bunların hepsi, “kader” olmaktan çıkıyor. Önlem alınmadığı için yaşananlar “fıtrat” değil, birer cinayet.
Türkiye’de yaşanan maden facialarına bakıp dünyayı takip etmeyenler, yeryüzünde sadece bizim ülkemizde kömür çıkarıldığını sanıyor. Grizudan ölümler kader değil, devleti yönetenlerin ihmalleri toplumun kaderi haline getirildi.
Allah, Müslümanlara kötü kader, gelişmiş ülkelere daha güzel kader mi yazıyor?
Kadere inanmadığına inandığınız, “kâfir” olarak nitelediğiniz gelişmiş ülkelerde en son ne zaman maden kazasının olduğunu duydunuz? Bedenin ürünü olan emeği sömürenler, din adı altında beynini de sömürüyor.
Kusurlar ve ihmaller sonucu yaşanan ölümlere “şehitlik” payesi verip kutsayarak, toplumun gazını alıyorlar. Sınırın öbür tarafında can veren asker, sadece çoluk çocuğunun nafakası için o üniformayı giydi, yerin yüzlerce metre altında can veren de sadece geçimini temin etmek için o kara deliğe girdi.
Yönetenlerin hesap vermediği, sorumluluk taşımadığı ülkelerde önlem de alınmaz, iş cinayetlerinin de sonu gelmez.
Size kader der ama kendisi 1000 korumayla tedbir almadan sokağa adım atmaz.
‘BELANI İSTEDİN, ALLAH DA VERDİ’
Sözüne çok değer verdiğiniz Mehmet Akif, Safahat’ın Fatih Kürsüsü’nden isimli bölümünde benzeri bir konuyla ilgili ne diyor:
“Kadermiş! öyle mi? Hâşâ bu söz değil doğru:
Belanı istedin Allah da verdi… Doğrusu bu!
İstenen neyse elbette sonuç ona göredir,
İlahi iradenin sana zulmetmek ihtimali mi var?
….
Ya sen nesin? Güya tevekkül eden Müslüman!
Yutulmaz artık bu!
Biraz da saygı gerektir… Ne saygısızlık bu!
Hüda’yı kendine kul yaptı, kendi oldu hüda;
Utanmadan da tevekkül diyor bu cür’ete ha?”
Ben yine de “sıradan insan” Ahmed Arif’in dizeleriyle size veda edeyim.
Ölüm bu,
Fukara ölümü
Geldim, geliyorum demez.
Ya bir kuşluk vakti,
ya akşam üstü…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***