YORUM | Av. BARIŞ ÇELİK
Eskiden gemi başlarına takılan ve gemi aslanı denen figürler varmış. Heybetli ama gerçekte işlevsiz figürler. Toplumu korkutmak için bir aparat olarak kullanılan, insanların ses çıkarmasını engellemek için politika sahasına sürülen, dışardan bakınca korkutucu ama aslında içi bomboş adamlara da gemi aslanı denmesinin sebebi buymuş.
Şöyle bir bakınca günümüz Türkiye’sinde bu deyimi kelimenin tam anlamıyla hak eden tek isim Süleyman Soylu’dur. Milli ve yerli Escobar pankartlarındaki kel kafayı sahiplenemeyecek kadar çaresiz, küfrettiği siyasetçinin düello teklifine cevap veremeyecek kadar korkak ama iş masum ve güçsüz insanlara tuzaklar kurup, hayata tutunmak için üç kuruş yardım bekleyen kişileri dünyanın en saçma iftirası olan terörizmin finansmanı ile yaftalayacak ve onları hapislere tıkmak için koca bir güvenlik teşkilatını arkasına alıp poz kesecek kadar arsız bir politikacıdır Soylu.
Tam bir gemi aslanıdır Soylu. Sadece güvercinleri korkutabilir. Ne geminin yürümesinde bir işlevi vardır ne de geminin gerçek tehlikelerden korunmasında. Ondan beklenen güvertedeki talihlilerin beklentilerini karşılamasıdır sadece, masumların üzerine kara bir bulut gibi çökerek. Korkaklığın heykelleşmiş halidir Soylu.
Ya ülke medyasının, ülke aydınının sessizliği. Haksız yere yıllardır hücrelerde çürütülen insanlar ve dışarda hayata tutunmak için çaba gösteren yakınları bu güruhun nedense gündemine giremedi bir türlü. 700’ü birden gemi aslanının politik ikbali hatırına bir gecede kelepçelenirken bile gündem olamadılar. Kendi ağızlarını kapatan sansür yasasına bile yeterince ses çıkarmamış insanlardan bahsediyoruz. 1980’lerde ne medeni cesaret eksikliği ne düşünce sefaleti değil sorunumuz, bizim problemimiz haysiyetsizlik diye yazarken ne kadar haklıymış yazar. Ve kırk yılda hiçbir şey değişmemiş.
Borsa manipülatöründen uyuşturucu kaçakçısına, ırkçı saldırganından katil zanlısına yan yana gelmediği suçlu kalmayan gemi aslanının göğsünü kabarta kabarta anlattığı sözde operasyonu en ufak bir kritiğe dahi tabi tutamadan polis bülteni şeklinde haber yapan medyanın haysiyetsizliğini görseydi o üslup ustası yazar ne derdi bilemiyorum.
Medyadan ve aydınlardan ne istiyoruz. Haksızlık karşısında dik duruş mu bekliyoruz, hayır. Yalın kılıç mücadele etmelerini mi istiyoruz, hayır. Haklarımızı savunmak için göğüslerini siper etmelerini mi istiyoruz, hayır. Meydana çıkıp kendilerini feda etmelerini mi istiyoruz, hayır. Tek istediğimiz haysiyetsizlik yapmamaları. 700 masum insan kadın erkek demeden ters kelepçe ile gemi aslanına adak gibi sunulurken azıcık haysiyetli olmaları.
1960’ların komünist Çin’inde yaşamıyoruz, yıl 2022. Ukrayna gibi savaşta da değiliz. Kelepçelenenler bu ülkenin erkek ve kadınları. Bu devletin meşru vatandaşları. En az gemi aslanı kadar bu ülkede yaşama hakları var. Kendi insanına karşı haysiyetsizlik, haysiyetsizliklerin en alçağı…
Gemi aslanının eline tutuşturulan müsveddelerden üflediği yalanlar bile yalan haliyle dahi operasyonun saçmalığını ortaya koymaya yeterli. İnsanlar buluşuyor, bir araya geliyor, kimin yardıma ihtiyacı var belirliyor ve ona az da olsa bir yarasına merhem olabilecek kadar yardım etmeye çalıyor. Bunlar toplumdan dışlanmış, iş verilmeyen, yakınları hücrelerde tutulan masum çaresiz insanlar. Çalmamışlar, hırsızlık yapmamışlar, helal kazandıklarından artırıp ihtiyacı olanlar ile paylaşmaya çalışmışlar. Bu kadarlık bir insaniyete bile tahammülü olmayan gemi aslanının iftiralarına çanak tutmak haysiyetsizliklerin en rezili…
İnsan öldürmek korkunç bir suç. Masum birini öldürmek daha korkunç. Bunu taammüden işlemek canavarlık. Birkaç kişiyi birden tasarlayarak öldürmek seri katillik, cinnet. Peki yüzlerce hatta binlerce insanı taammüden ölüme doğru itmek, yaşam hakkı tanımamak, elinden parasını, aşını, yemeğini almak, ölümden başka yolların hepsini tıkamaya çalışmak… Gemi aslanının yaptığı bu. Bu gerçeği görememek, görse de görmezlikten gelmek işte bu da haysiyetsizliğin tanımı.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***