YORUM | AHMET KURUCAN
(Gelecek Projeksiyonu Serisi 25)
Sorunların çözümüne katkıda meslek seçimi ve o meslek üzerinden bir misal vermek istiyorum demiş ve orada kalmıştım. Önce şunu ifade edeyim, bir önceki yazıda sözünü ettiğim baskıcı ve muhafazakar ailelerin çocukları anne babalarına tam anlamıyla açılamıyorlar. Her ne kadar anne baba kendilerini “Çocuklarımızla arkadaş gibiyiz, her türlü derdini ve sıkıntısını ilk önce çocuğum gelir bana anlatır” dese de gerçek öyle değil. Bunda şaşılacak bir şey yok. İnsanın fıtratı bunu gerektiriyor. Anne baba çocukları ile arkadaş gibi olabilir ama hiçbir zaman hakiki anlamda arkadaş olamazlar. Ama anne baba böyle görüyor olabilir. Buna itirazım yok. Hele ataerkil veya anaerkil bir ailede büyümüş, anne babası ile mesafeli çocukluk geçirmiş olan ebeveyn böyle düşünebilir. Fakat şurası kesin ki onlar çocukları ile aralarındaki mesafeyi ne kadar kapatırlarsa kapatsınlar çocukları bu rahatlığı hissetmiyorlar.
Kaç tane gencimizle konuştum bu bağlamda. Daha iki hafta önce şimdi 25 yaşına girmiş bir gencimizle konuşurken o söyledi bana: “Bugünden düne bakıyordum da aslında annem babam benimle açık iletişim kurmuşlar. Tıpkı Amerikalı arkadaşlarım gibi her şeyini bizimle paylaşabilirsin de dediler. Fakat ben yapamadım ve yapamazdım da.” Yapamaması gayet doğal. Amerikalı arkadaşlarının da yaptığını zannetmiyorum. Dedim, yukarıda insanın fıtratı bunu gerektiriyor çünkü.
İkinci bir nokta şu; hayata hep din penceresinden bakan ve dini hayatlarının merkezine oturtan ailelerin çocukları, anne babalarının kendilerinden beklentilerinin yine son tahlilde dine direkt fayda sağlayacak şekilde çözüm aradığını düşünebilir. Yani önünde duran listeye baktığında söz gelimi küresel ısınmaya sağlayabileceği katkı yerine dinin radikal yorumlarını seçmesi gerektiğini düşünebilir. Halbuki çocuğumuzun isteği, tercihi, kabiliyeti müzik, edebiyat, resim veya herhangi bir spor dalındadır. Hayatını idame ettirecek meslek olarak bunlardan birini düşünüyor olabilir. Dolayısıyla o listede bu eksende faydalı olabileceği bir sorunu seçmeyi arzu edebilir. İşte tam bu noktada çocuklarımızın önünü açmalıyız. Onlar daha bir şey demeden o rahatlığı onlara vermeli ve hangi alanda olursa olsun söz konusu sorunların çözümü adına atılacak en küçük bir adımın, en küçük bir gayretin bile kısa, orta ve uzun vadede hem İslam dünyasına hem de insanlık alemine büyük katkılar sunacabileceğini söylemeliyiz.
Bizzat benim yaşadığım bir hadiseden hareketle bir misal vermek istiyorum. Lise son sınıfta bir genç. Babasının yakın arkadaşlık ilişkisi nedeniyle küçük yaşlardan beri rol model olarak benimsediği bir ağabeyinin mesleğine ilgi duyuyor o genç ve yatırım bankacısı olmak istiyor. Üniversite tercihlerinde finans, ekonomi ve işletme bölümleri en iyi olan fakülteleri seçmek istiyor ama küçüklükten beri almış olduğu dini eğitim ve öğretim, ailenin ve çevrenin bu konudaki duruşu itibariyle ciddi bir çekingenlik içinde. Baba bunun farkında. Ve bir gün çocuğunu kenara çekip meslek tercihini soruyor. Genç çekine çekine düşüncesini söylüyor. Babanın vermiş olduğu cevap; “Gayet güzel, neden olmasın?” oluyor. Şaşırıyor genç ve “Nasıl yani?” diyor babasına. “Şimdi benim dini merkeze alan bir mesleği seçmediğimden dolayı kızmadınız mı?” “Hayır” diyor babası. “Aksine memnun oldum. Ben senin seveceğin, mutlu olacağın, sabahleyin yataktan kalktığında hızlıca yorganı başından atıp aşkla şevkle koşa koşa gidebileceğin bir işinin olmasını isterim. Çünkü bir insan sevmediği işiyle ömür büyü yaşayamaz oğlum” diye cevap veriyor. “İyi ama baba banka” diyor çocuk usulca.
Baba bildiği kadarıyla bir misal veriyor oğluna yatırım bankacılığın yaptığı bir iş hakkında. Kısaca dediği şu: “200 çalışanı olan bir şirket düşün. Kötü yönetim, geleceği öngörememe veya başka nedenlerle iflas etmek üzere. Eğer bu şirket aynı alanda iş yapan daha güçlü bir başka şirketle birleşirse iflastan kurtulacak hatta daha yüksek karlar elde edebilecek bir seviyeye ulaşacak. Yatırım bankacısı bunu bir şekilde öğreniyor ve uzun sözün kısası o iflas etmekte olan şirketle diğerinin birleşmesini sağlıyor. Böylece hem o 200 kişi işini kaybetmekten kurtuluyor, hem o iş sektörünün ekonomik hayata katkısı artarak ve büyüyerek devam ediyor hem de sahipleri daha çok para kazanıyor. Neresinden bakarsan bak tam anlamıyla bir kazan kazan pozisyonu. Şimdi sana sorum şu; böyle bir işte görev alsan az bir şey mi yapmış olursun? Her şeyden önce o aileleri ile beraber en az 800 kişi olan o 200 kişinin işinin devamını sağlamışsın. Bunun Kur’anî literatür içinde salih amel olmadığını, en küçük bir amele dahi mükafat vereceğini vaad eden Allah’ın bunu ahirette karşılıksız bırakacağını mı düşünüyorsun?” Çocuk şaşkın babanın bu sözleri karşısında. Aslında burası sazın bam teline vurma zamanı ve baba bu fırsatı kaçırmıyor. Diyor ki: “Mesele sen böylesi bir şirket birleşmesini 57 İslam ülkesinden birinde yaptığını düşün. Sen şimdi ekonomik bağlamda İslam dünyasının sorununun çözümüne katkıda bulunmuş olmayacak mısın?”
Hayatın içinden bir misal bu. İnanıyorum ki sözünü ettiğimiz listedeki her bir sorun için bu türlü yaşanmış hikayeler vardır dünyanın dört bir yanında ya da olmalıdır. Anne babalar çocuklarının kabiliyetleri, hissiyatları, gelecek projeksiyonları çizgisinde ister mesleki düzlemde ister gönüllü faaliyetlerle İslam dünyasının sorunlarının çözümüne katkı sağlama hususunda onları motive etmelidir. Mevcudu kabullenme, başımızı iki elimiz arasına alıp kara kara düşünme, ağzımızı doldura doldura eleştiriler getirme yerine “Bunları biz çözeceğiz.” noktasına ulaşmalarında yardımcı olmalılar.
Devam edecek.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***