HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Yaşadığımız ülkeyi tanımla deseler, “5 yılda bir sandığa gidip, arada geçen sürede seçimi konuşan ülkeye Türkiye denir” diye tarif etmek yanlış olmaz sanırım.
Artık gerçekten seçimin konuşulması gereken günlerdeyiz. Önce, hükümetin utanarak açıkladığı Orta Vadeli Program’a (OVP) bakalım. OVP’de en dikkat çeken taraf, büyüme ve enflasyon hedefleri arasında bir tutarlılığın olmaması.
Bir taraftan faizleri düşük tutup büyümeyi artırma, öte yandan enflasyonu düşürme hedefleniyor. Bu program içeriğine göreyse böyle bir şeyi hayata geçirmek mümkün görünmüyor.
OVP’nin ne kadar reel olduğunu anlamak için enflasyon hedeflemesine bakmak yeterli sanırım. OVP’de geçen yıl enflasyon hedefi yüzde 9,8 idi. Yeni OVP’de enflasyon hedefi yüzde 65.
Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin başından bu yana söylediği, “2023 seçimlerine tek haneli enflasyonla gireceğiz” sözü, bırakın gelecek yılı, OVP’ye göre 2025 sonuna ertelenmiş oldu.
BÜTÇE FAZLASINDAN, 460 MİLYAR TL AÇIK HEDEFLEMESİNE…
Bu yılın bütçesi Temmuz ayında yenilendi ve bu sayede vergi ödemelerine hız kazandırılarak rekor bütçe fazlası verildi. OVP’de ise yıl sonunda 460 milyar TL açık öngörülüyor.
Bu rakam AK Parti iktidarının kesenin ağzını açacağı anlamına geliyor. Kur Korumalı Mevduat (KKM) ödemeleri, belki Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) ile ilgili düzenlemelerin devreye sokulması mümkün.
Geçen yıl ihracatı patlatma ve cari fazla oluşturma iddiasıyla topluma hazmettirilen “düşük TL kuru”, bekleneni vermedi. Dahası cari açıkta patlamaya yol açtı.
(Kırmızı OVP’ye göre tahmin edilen dönemi gösteriyor.)
Dünya Gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, iktidarın “İhracatta nasıl rekor kırdık” diye yaptığı sunumları, ithalatla birleştirerek ortaya koydu.
OVP’nin ne kadar ciddi olduğunu anlamak için tek bir şeye bakmak yeterli sanırım. Eskiden bu programları ilgili bakan bir basın toplantısıyla açıklar, yöneltilen soruları cevaplandırırdı. Bu yeni OVP, tepeden tırnağa tutarsızlıklarla dolu olduğundan olsa gerek, basın toplantısından çekinildi, sadece Resmi Gazete’de yayınlandı.
AVRUPA’YI SIKAN, TÜRKİYE’YE DE DAR GELİR
Dünkü yazımda, Rusya’nın Avrupa’ya gaz sevkiyatını durdurmasının bu kış ayları için Türkiye’nin önüne açtığı fırsatları anlatmaya çalışmıştım. Kışın atlatılmasından sonra farklı bir tablo önümüze serilmeye başlayacak.
Türkiye, bu kış Avrupa’dan muhtemelen yaz aylarını aratmayacak miktarda bir turist ağırlayacak. AK Partili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bu fırsat dönemini kullanıp yeniden seçimi kazanmak istiyor. “Avrupa donarken biz milletimize doğalgaz yokluğu yaşatmadık” diyerek büyük siyaset adamı olduğu inancını topluma satacak.
Seçim sonrası ortaya çıkacak tabloyu ise bu yazıya bıraktım.
Başta Almanya olmak üzere Avrupa, rekabet gücünü ucuz Rus doğalgazı sayesinde yakaladı. Özellikle Almanya, gaz sıkıntısı yüzünden daha şimdiden bazı tesislerinde üretimi kısma yoluna gitmeye başladı.
Avrupa, öteki ülkelerden gemilerle sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) getirip kullanma yoluna gidebilir. Bu şekilde getirilecek LNG, Rus doğalgazından daha pahalı olacak demektir. Bu da maliyetlerin artması anlamına gelir. LNG kullanımını alternatif yapmazsa da üretim kaybını göze alacak.
LNG kullanımı seçeneği de üretim kaybını göze almak da enflasyonu artıracağından, her iki şık Euro’nun değersizleşeceği anlamına geliyor. Türkiye’nin geçen yıl yaptığı 225 milyar dolarlık ihracatının yarısını Euro cinsinden gerçekleşti.
Geçen yıl 19,3 milyar dolarla en çok Almanya’ya mal sattık. Buna karşılık sadece Çin ve Rusya’dan toplam 61,2 milyar dolarlık ithalat yaptık.
Euronun değer kaybı, dönüp Türkiye’nin ihracatını vurmaya başlayacak. Buna karşılık ithalat yapılan ülkelerden dolar cinsinden alım daha pahalı hale gelecek.
İthalatın pahalılaşması, ihracatın ucuzlaması, dış ticaret dengemizi, OVP’de öngörülenden çok daha fazla bozacak demektir.
RUSYA KENDİNE YENİ PAZAR BULAMAZSA İŞİ ZOR
Gelirinin yarısından fazlasını petrol ve doğalgazdan karşılayan Rusya’nın en iyi ve en sorunsuz müşterileri Avrupa ülkeleriydi. Doğalgaz akışını durduran Rusya, buna rağmen bu kış Avrupa’yı dondurmaya kararlı gibi görünüyor.
Enerji Bilgi Yönetim İdaresi (EIA) verilerine göre, Rusya doğalgazının yüzde 75’ini Avrupa ülkelerine satıyor. Avrupa’ya gaz akışını durduran Rusya, aynı zamanda bu gelirinden olacak demektir.
Eskiden bu yana müşterileri olan Çin ve Hindistan, Rusya için Avrupa’dan boşalan pazarın ne kadarını karşılayabilir?
Burada bir sorun daha var. Rusya, petrol ve doğalgaz üretimi için gereken teknolojinin tamamına yakınını Avrupa’dan sağlıyor. Ambargolar sonrası, yeni teknoloji almaktan mahrum kalan Rusya, doğalgaz ve petrolde arz seviyelerini ne zamana kadar istikrarlı bir şekilde sürdürebilir?
Rusya için doğalgazda bir sorun daha var. Petrolü dünyanın farklı ülkelerine ulaştırmak daha kolay. Doğalgazda ise tablo öyle değil. Rusya’nın doğalgazı LNG’ye dönüştürme altyapısı yok denecek kadar az. Bunun için boru hattı gerekiyor.
Yeni Çar Vladimir Putin, ilk planda Rusya’nın lehine işleyecekmiş gibi görünen doğalgaz ambargosu ile aynı zamanda kendi ayağına sıkmış oldu.
Rusya, doğalgaz ve petrolü için yeni pazarlar bulamazsa fakirleşecek.
Aslına bakarsanız, Rusya ve Avrupa birbirine muhtaç durumda. Taraflar, birbirlerinin ihtiyacını karşılama yolunu bırakıp, ellerinde ticaret için gereken materyali karşı tarafa silah olarak kullanmayı seçtiler.
ERDOĞAN’IN RUSYA AŞKINA GELİNCE…
Tablo böyleyken, Erdoğan yaşananlardan sadece Avrupa’yı sorumlu tutma yoluna gitti. Erdoğan, Bosna-Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan ziyaretleri öncesinde yaptığı açıklamada, Avrupa’da yaşanan enerji krizinde Batı’ya yüklendi:
“Avrupa ektiğini biçiyor. Sayın Putin’e karşı Avrupa’nın tutumu, yaptırım uygulamaları, ister istemez Putin’i onlara karşı ‘Siz böyle yapıyorsanız ben de böyle yaparım’ noktasına getirmiştir. Avrupa bu kışı hakikaten ciddi sıkıntılarla geçirecektir diye düşünüyorum, bizim böyle bir sıkıntımız yok.”
Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov da, Erdoğan’ın söylediğini dile getirdi ve Rusya’nın Kuzey Akım boru hattı üzerinden Almanya’ya gaz sevkiyatının durmasından Avrupa’nın uyguladığı yaptırımları sorumlu tuttu.
Rusya-Avrupa gerginliğinin kazananı kısa vadede Erdoğan gibi görünse de orta vadede kaybedeni öteki ülkelerle birlikte Türkiye olacak.
Erdoğan yönettiği ülkenin önüne Ernest Hemingway’ın iki alternatifinden birini koyacak:
“İyi yönetilmeyen bir ülkede başvurulan ilk çare enflasyon, ikincisi de savaştır. İkisi de belli bir süre için refah sağlar; ikisi de kalıcı yıkıma yol açar. Ne var ki, ikisi de politik ve ekonomik fırsatçılar için sığınaktır.”
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***