HABER-PORTRE | MEHMET ÖZDEMİR, LONDRA, TR724
İngiltere’nin en uzun süre tahtta kalan hükümdarı Kraliçe II. Elizabeth dün hayata veda etti. 96 yaşındaki kraliçe 70 yıldır tahttaydı. Yaz tatilini geçirdiği İskoçya’daki Balmoral Şatosu’nda bulunan Kraliçe, 3 gün önce İngiltere’nin yeni başbakanı Liz Truss’a hükümeti kurma görevini vermişti. Yaşına bağlı hareket zorlukları çektiği ve bir süredir doktor gözetiminde olduğu bilinen Kraliçe’nin dün öğleden sonra yoğun bakıma alındığı, akşam saatlerinde de öldüğü ilan edildi.
İngiltere Başbakanı Liz Truss, Kraliçe’nin ölümüyle hem İngiltere’nin hem de dünyanın şoke olduğunu söyledi. Truss, “Kraliçe II. Elizabeth modern Britanya’nın üzerine inşa edildiği bir kaya gibiydi. Britanya bugün büyük bir ülkeyse, onun sayesindedir.” dedi.
II. Elizabeth, bütün dünya tarafından 20 ve 21’inci yüzyılın en önemli ve güçlü kişilerinden biri olarak görülüyordu. Birleşik Krallık her ne kadar ‘süper güç’ olma özelliğini geçen yüzyılda Amerika’ya kaptırmış olsa da ekonomik ve siyasi kudretini belli bir oranda korudu. Bazı yorumcular bunu İngiltere’nin sömürge geçmişine bağlarken, bazıları durumun Kraliçe II. Elizabeth’in istikrarı koruma kabiliyetiyle ilgili olduğunu savunuyor.
Siyasi çalkantıları, ekonomik krizleri ‘sükunetle’ aştı
Nitekim onun tahtta bulunduğu süreçte nice siyasi çalkantılar, ekonomik krizler yaşandı, toplum büyük değişimler geçirdi, zaman zaman kendisi ve konumu sorgulandı, monarşinin kaldırılmasını isteyenler çıktı. Fakat o bütün bu sıkıntılı dönemleri sükuneti ve tarafsızlığı ile atlatmasını bildi.
II. Elizabeth’in ‘Devlet Başkanı, Ulus Başkanı, Milletler Topluluğu Başkanı, Silahlı Kuvvetler Başkanı, İnancın Savunucusu ve İngiltere Kilisesi Yüksek Valisi’ gibi birçok unvanı vardı. Bu yetkiler ona aynı zamanda siyaseten tarafsız kalma sorumluluğu yüklüyordu. Analistler, böylesine bir güce sahipken ‘sessiz kalmanın’ çok zor olduğunu ancak II. Elizabeth’in bunu başardığını ifade ediyor. Yani Kraliçe, 70 yıl boyunca ülkeyi ‘susarak’ yönetmişti.
Netflix’te yayınlanan ve II. Elizabeth’in hayatını anlatan ‘The Crown’ isimli dizide de bu konuya dikkat çekiliyor. Dizideki bir sahnede siyasi krizler karşısında neden sustuğu sorulduğunda Kraliçe, dünyanın en zor işini (sessiz kalmak) yaptığını, elbette kendisinin de fikirleri olduğunu ama konumu sebebiyle susması gerektiğini ifade ediyordu. Kraliçe, siyasi ilişkilerinde bilgi isteme, tavsiye verme ve uyarma gibi haklarını kullansa da bunun ötesine geçmeyi hiç denemedi.
16 başbakan gördü, Berlin duvarı yapıldı ve yıkıldı
Saray tarihçileri, Elizabeth’in çok erken yaşlardan itibaren olağanüstü bir sorumluluk duygusu taşıdığını ifade ediyor. İngiltere’nin ‘efsane’ siyasetçilerinden Winston Churchill’in de onun için “Bir çocuk için şaşırtıcı olacak bir otoriteye sahipti” dediği aktarılıyor.
Ne var ki, Kraliçe ülke çapında gösterdiği yönetim başarısını aile içinde gösteremedi. Zira, büyük oğlu Prens Charles’in eşi Prenses Diana ile küçük torunu Prens Harry ve eşi Sussex Düşesi Meghan Markle’ın aileden uzaklaşmasına engel olamadı. Her iki gelini de Saray’dan uzaklaştıran ana etkenin kimliklerinin ve kişiliklerinin Kraliyet Ailesi’nde kabul görmemesi olduğu ileri sürülüyor.
Kraliçe II. Elizabeth, tahtta kaldığı sürede birçok sosyal değişime tanık oldu. Örneğin o kraliçe tacını taktığında Joseph Stalin Sovyetler Birliği’nin lideri, ABD Başkanı Harry Truman’dı. Winston Churchill’den Liz Truss’a kadar 16 İngiliz başbakanı gördü. İngiliz Milletler Topluluğu’nun başbakanlarıyla beraber bu sayı 150’yi geçiyor.
Onun döneminde dünyada ‘Soğuk Savaş’ başladı ve bitti, hatta benzer bir durum tekrar başladı. ‘Berlin Duvarı’ inşa edildi ve yıkıldı. Britanya, Avrupa Birliği’ne üye oldu ve üyelikten ayrıldı. Doğudan batıya dünyada halen yaşayan hükümdarlar olmasına rağmen çoğunun ismi bilinmezken II. Elizabeth hemen herkes tarafından tanınan bir kişi oldu.
İlk elektronik postasını 1976 yılında attı
Kraliçe, yenilik ve teknoloji sevgisiyle de biliniyordu. İlk e-postasını 1976’da bir İngiliz ordusu üssündeki bilgisayardan gönderdi, yani çoğu insan henüz bir bilgisayarla karşılaşmadan çok önce! 2014 yılında, Bilim Müzesi’ndeki bir sergiyi ziyareti sırasında @BritishMonarchy hesabından ilk tivitini attı.
Küçük yaştan itibaren at ve köpeklere özel bir ilgi ve sevgi duydu. 4 yaşında iken kendisine midilli cinsi at, 18 yaşında iken ‘corgis’ cinsi köpek hediye edildi. Saltanatı boyunca 30’dan fazla ‘corgis’ sahibi oldu. Atlara ilgisi yarış atı besleyip yarışları sıkı takip etmeye, hatta at eğitimi konusunda Amerika’dan destek almaya kadar gitti.
Fotoğrafı en az 35 farklı ülkenin parasına basıldı ve bu alanda rekor kırdı. Saltanatı boyunca 116 ülkeyi ziyaret ederek diğer hükümdarlardan daha fazla seyahat etti. 1971 ve 2008’de Türkiye’ye resmi ziyaretler gerçekleştirdi; Ankara, İstanbul, İzmir, Kuşadası ve Bursa gibi şehirleri gezdi.
Peki bu uzun ve görkemli hayat ne zaman nerede başladı?
Doğduğu ev, şu an bir Çin restoranı
Elizabeth, 21 Nisan 1926’da Londra’da dünyaya geldi. Doğduğu ev halen bir Çin restoranı olarak kullanılıyor. Tam adı Elizabeth Alexandra Mary Windsor ama aile içinde Lilibet deniyordu. Babası York Dükü Prens Albert (daha sonra kral oldu) annesi Lady Elizabeth Bowes-Lyon’du.
Çocukluk yıllarını ailesiyle birlikte Londra’nın Piccadilly bölgesinde geçirdi. Kuzeni Margaret Rhodes, o dönemi anlatırken “Neşeli ama temelde mantıklı ve terbiyeli bir kızdı” diyor. Küçük kardeşi Prenses Margaret ile beraber piyano çalmaktan, oyunlar için giyinmekten zevk alırmış.
Ailesi iki kardeşi de okula göndermedi, evde mürebbiye adı verilen özel öğretmenlerden ders aldılar. Prenses Elizabeth, daha 8 yaşındayken bir düğünde Yunanistan ve Danimarka Prensi Philip Mountbatten ile tanıştı ki, daha sonra kocası olacaktı!
Elizabeth, taht sırasında başlarda yer almadığı için küçükken Buckingham Sarayı’nda yaşamadı. Büyükbabası Kral V. George Ocak 1936’da öldüğünde, ilk oğlu Edward (Elizabeth’in amcası) kral oldu. Ancak o iki kez boşanmış bir Amerikalı kadınla evlenmek istiyordu. Kilise ve politikacılar buna karşı çıkınca taç giymeden 326 gün oturduğu tahttan çekildi.
I. Dünya Savaşı sırasında silah kullanmayı öğrendi
Bunun üzerine, taht hakkı Elizabeth’in babası Albert’e geçti. Albert gönülsüz de olsa babasının adını (VI. George) alarak 12 Mayıs 1937’de krallık tacını giydi. 2 yıl sonra II. Dünya Savaşı patlak verdiğinde birçok aile çocuklarını güvenli bir yere tahliye ederken kraliyet ailesi kızlarını Londra yakınlarındaki Windsor Kalesi’ne gönderdi.
İki kardeş Buckingham Sarayı’nın bile bombalandığı o günleri anarken, “Bir hafta sonu için gittik, beş yıl kaldık” diyecekti. Nitekim Elizabeth, kraliçe olduktan sonra da hayatının önemli bölümünü kendisi için çok anlamlı olan bu şatoda geçirecektir. Annelerine dayandırılan bir rivayete göre, düşmanın kaçırma ihtimaline karşı prenseslere nasıl silah kullanacakları bile öğretilmişti.
Elizabeth, bu yıllarda kraliyet görevlerine hazırlanmaya başladı. 1940 yılında, daha 14 yaşındayken radyoda ilk konuşmasını yaptı. Savaş sona erdiğinde sokaktaki kutlamalara katılmalarına izin verilir ve iki prenses gizlice halkın arasına katılır. Elizabeth’in tanınmaktan endişe duyduğu o gece için “Hayatımın en unutulmaz gecelerinden biri” dediği söylenir.
Birleşik Krallık’ın 39’uncu hükümdarı
1945 yılında araba kullanmayı öğrendi ve ölümüne kadar İngiltere’de ehliyet olmadan araç kullanmasına izin verilen tek kişi oldu. Elizabeth, 21 yaşına geldiğinde, Prens Philip ile nişanı resmen ilan edildi ve 20 Kasım 1947’de Westminster Manastırı’nda evlendiler. Philip, bu evlilik vesilesiyle Edinburgh Dükü olarak atandı.
1950’lerin başında babasının sağlığı kötüleşmeye başladı ve 2 yıl sonra hayatını kaybetti. O sırada 25 yaşında olan Elizabeth Afrika seyahatindeydi. Sekreteri kralın ölme ihtimaline binaen gerekli evrakları yanında taşıyordu. Elizabeth, vakit kaybetmeden Londra’ya döndü ve 6 Şubat 1952’de tahta çıktı.
Taç giyme töreni ise 16 ay sonra 2 Haziran 1953’te Westminster Manastırı’nda gerçekleşti ve Kraliçe II. Elizabeth ismiyle Birleşik Krallık’ın 39. hükümdarı oldu. Tören, Başbakan Churchill’in muhalefetine rağmen televizyonda yayınlandı. Televizyon tarihinde ilk olan bu yayın bütün dünyada milyonlarca (sadece İngiltere’de 27 milyon) insan tarafından izlendi.
O dönemde Britanya, II. Dünya Savaşı’nın sebep olduğu siyasi yıkım ve ekonomik krizin yaralarını sarmakla meşguldü. Böyle bir ortamda taç giyme töreninin büyük yankı uyandırması, ‘yeni bir Elizabeth çağının şafağı’ olarak yorumlandı. Şüphesiz Kraliçe’nin ölümü Birleşik Krallık için başka bir dönemin başlangıcı sayılacak.
Süveyş Kanalı Krizi’nde alınan karar itibarı sarstı
Kraliçe II. Elizabeth, 1953 sonunda uzun bir İngiliz Uluslar Topluluğu gezisine çıktı. Avustralya ve Yeni Zelanda’yı ziyaret eden ilk Britanya hükümdarı oldu. Bu gezide Avustralya nüfusunun dörtte üçünün onu görmek için sokağa çıktığı söyleniyor.
O zamana kadar Hindistan dahil sömürge olan birçok eski Britanya toprağı bağımsızlığını kazanmıştı. Fakat İngiltere’nin eski gücünü ve etkisini kaybetmesi 1956’daki Süveyş Krizi ile hızlandı. Mısır’ın Süveyş Kanalı’nın yönetimini alma tehdidi üzerine İngiltere bölgeye asker gönderdi, fakat ‘utanç verici’ bir geri çekilme kararı aldı.
Bu durum Başbakan Anthony Eden’ın istifasına yol açtı. İktidardaki Muhafazakar Parti yeni lider seçemeyince Kraliçe Harold Macmillan’a yeni hükümeti kurma görevi verdi. Bu sırada Lord Altrincham bir dergide Kraliçe’nin çevresini ‘fazla üst sınıf’ diye eleştirirken Kraliçe’yi de yazılı metin olmadan basit bir konuşma yapamamakla suçladı. Ardından Altrincham, İmparatorluk Yanlıları Birliği’nden bir kişinin saldırısına uğradı.
Kraliçe, bu tür gelişmelerden sonra bazı değişikliklere gitti. Sarayda sosyeteye takdim geleneğine son verdi ve ‘Monarşi’ yerine ‘Kraliyet Ailesi’ kavramı kullanıma soktu. 1960’ların sonlarında ise Aile kamuoyuna daha az resmi ve ‘sıradan’ gibi imajlarla sunulmaya başlandı. Bu kapsamda BBC bir ‘aile’ belgeseli yaptı. Kraliyet Ailesi mangal yaparken, çocuklarını gezdirirken gösterildi, yani ‘onlar da sıradan insan’ imajı verildi.
Buckingham Sarayı halkın ziyaretine açıldı
Bu belgeseli, ‘kraliyetin gizemini bozdu’ diye eleştirenler olduğu kadar halkın monarşiye desteğini arttırmaya yaradığını söyleyenler de oldu. 1977’de Elizabeth’in tahttaki 25. yılı kutlamalarında sokak partilerine gösterilen ilgi bunun ispatı diye okundu.
Kraliçe 1991’deki Körfez Savaşı sonrasında ABD’ye giderek, Amerikan Kongresi’nde konuşan ilk İngiliz hükümdarı oldu. Kraliyet bir yıl sonra bir dizi skandal ve felaketle karşı karşıya kaldı. Kraliçe’nin ikinci oğlu York Dükü ve eşi Sarah ayrıldı. Kızı Prenses Anne’in Mark Philips ile evliliği de boşanmayla sona erdi. Ardından Galler Prensi Charles ile eşi Prenses Diana’nın özel hayatındaki sıkıntılar ortaya çıktı. Kraliçe’nin en sevdiği konutu Windsor Şatosu yandı.
Bu dönemde Saray’a yönelik eleştiriler de arttı. Kraliçe, 1992’yi ‘korkunç yıl’ diye tanımladı ve o yıl yaptığı bir konuşmada adeta ailesini savundu. Medyanın düşmanca tavrının azalması karşılığında monarşinin de daha şeffaf olabileceğini ima etti. Buckingham Sarayı ziyarete açıldı ve Kraliçe ile Prens Charles’ın, yatırım gelirleri üzerinden vergi ödeyeceği açıklandı.
İrlanda’yı ziyaret eden ilk Britanya hükümdarı
Galler Prensesi Diana’nın 1997’de Paris’teki bir otomobil kazasında ölümüyle monarşi bir kez daha sarsıldı. Ölüm haberine verilen zayıf tepki üzerine bizzat Kraliçe eleştiri oklarının hedefi oldu. Sonunda gelininin anısına radyo ve televizyonlardan yayımlanan bir konuşma yaptı ve monarşinin zamana uyum sağlayacağı konusunda teminat verdi.
2002’de Ana Kraliçe’nin ve Prenses Margaret’in ölümleri Kraliçe’nin tahttaki 50. yılı kutlamalarına gölge düşürdü. Fakat yine de Buckingham Sarayı çevresindeki 50. Yıl kutlamaları için 1 milyon insan toplandı. Kraliçe’nin tahttaki 60. yılı şerefine Londra’da yapılan hafta sonu kutlamalarına da yüz binlerce insan katıldı.
II Elizabeth, Mayıs 2011’de, İrlanda Cumhuriyeti’ni ziyaret eden ilk Britanya hükümdarı olarak önemli bir olaya imza attı. Ziyareti sırasında İrlandaca başladığı konuşmasında hoşgörü ve uzlaşma çağrısı yaptı. Bir yıl sonra tahttaki 60. yılı kutlamaları kapsamında gittiği Kuzey İrlanda’da, İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu’nun (IRA) eski komutanlarından Martin McGuinnes’in elini sıktı. Kraliçe’nin kuzeni Lord Louis Mountbatten’ın 1979’da IRA’nın bombalı bir saldırısında öldürülmüştü.
Kraliçe II. Elizabeth’i tahta çıkışının 60’ıncı yılını kutladığı 2012’deki Elmas Jübile ve 70’inci yıl adına bu yıl gerçekleşen Platin Jübile kutlamaları da benzer coşku ve kalabalıklara sahne oldu. Kutlama programları halkın beğenisini kazanacak mahiyette hazırlandı.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***