Kürt toplumunun, Türk moderleşmesine kıyasla bile gecikmiş bir moderleşme deneyimi yaşadığını belirten “Kürt Sekülerleşmesi / Kürt Solu ve Kuşakların Dönüşümü” isimli kitabın yazarı Yusuf Ekinci, “on otuz yılda etkili olan değişimler, Kürt modernleşmesinin ‘gecikmişliğini’ telafi edecek kadar anormal bir hızda yaşanıyor. Bu değişim son iki (en fazla üç) kuşak arasına daha da belirgin yaşandığından, kuşaklar arasında farklılaşma bir ‘uçurum’ şeklinde kendini gösteriyor” tespitinde bulunuyor.
Kürt sekülerleşmesinin sol ve sosyalist temellerini, kuşaklar arasındaki farkları ve Kürtlerin hem siyasal iktidarla hem de İslam ile kurduğu ilişkiyi incelediği kitabını hazırlarken karşılaştığı zorluklara değinen Ekinci, geçmişte İsmail Beşikçi, Şerif Mardin, Mesut Yeğen ve daha birçok ismin din sosyolojisi ya da Kürt meselesi gibi konularda çalışma yaptıkları için yaşadıkları sıkıntıları bugün yeni araştırmacılar benzer biçimlerde yaşamaya devam ettiğini söylüyor.
‘BU ÜLKEDE DEVLETİN KUTSALLIĞI DEĞİŞMİYOR’
Serbestiyet’ten Sema Kızılarslan’ın sorularını yanıtlayan Ekinci, “Bu çalışmanın esas zorluğu Kürt meselesiyle ilgili olmasıydı ve bu meseleyi resmi söylemler dışında anlamaya çalışmasıydı. Aslında Türkiye’de sadece Kürt meselesi konusunda değil resmi ideolojinin sakıncalı gördüğü diğer konularda da araştırma yapmak zordur. Bu resmi ideoloji dün seküler Kemalizm’di, bugün milliyetçi muhafazakârlık. Dünden bugüne büyük ve paradigmatik bir değişim yaşandı gibi görünüyor ama temelde pek bir şey değişmedi. Devletin kutsallığı, milliyetçi hamaset, vatan-millet-bayrak diskuru, Kürt, Ermeni, Alevi meselesine bakış temelde pek değişmedi” diyor.
‘KÜRT GENÇLERİ SEKÜLERLEŞTİ’
Kitabında Kürt gençlerinin sekülerleşme eğilimini ele alan ve bu eğilimde Kürt solunun rolünü inceleyen Ekinci, “Bu değişim temelde zihniyet değişimiyle ve önceki kuşağın anlam dünyasından yer yer paradigmatik kopuşla ilgili. Bunun bir tezahürü olarak yaşam tarzında, gündelik pratiklerde, dine ve geleneğe yaklaşımda ebeveynlerden farklılaşmaya neden olan bir değişim söz konusu. Kürt soluna yakınlık, yani bu doğrultudaki siyasallaşma, dünya görüşü temelinde yaşanan değişime paralel olarak gençlerde dine, doğaüstüne, geleneğe, dünyaya ve olaylara bakışta belirgin bir farklılaşmayı meydana getiriyor.
Özellikle 1990’lardan itibaren kitlesel bir harekete dönüşen ve toplumsal bir karşılık bulması anlamında hegemonik bir güç haline gelmeye başlayan Kürt solu, bu yönde siyasallaşan gençlerin tutum, değer, inanç, dünya görüşü ve gündelik pratiklerinde önemli değişimleri tetikledi. Bu açıdan Kürt solunun hegemonyasının belirleyici olduğu bir şehirde gençlerin siyasallaşma deneyimleri, onların ebeveynlerinden farklılaşmalarında ve sekülerleşmelerinde de belirleyici bir faktör oluyor” ifadelerini kullanıyor.
‘GENÇLERİN SİYASALLAŞMASINDA POLİTİK AİLE YAPISI ÖNEMLİ’
Gençlerin siyasallaşma deneyimlerinin, siyasi kimlik edinmelerinin ya politik bir ailede yetişerek ya da aile dışındaki muhtelif siyasal temas bölgeleri üzerinden gerçekleştiğini söyleyen Ekinci, “Zorunlu göçe ya da işkence gibi olaylara dayanan acının siyasallaştırıcı etkisi ya da bu acılı tarihsel anlatılarla büyümek, politik akran ve arkadaş grubundan etkilenmek, bir Batı şehrinde Türk milliyetçiliğiyle olumsuz karşılaşmak, Kürt solu lehine yayın yapan gazete/dergi/TV kanallarıyla etkileşimde olmak, bayram havasında kutlanan Newroz’lara katılmak ve politik atmosferi güçlü bir semtte ve şehirde büyümek gibi deneyimler Kürt gençlerin siyasal kimliğinin şekillenmesinde belirleyici olabiliyor” diyor.
Ekinci, yaşanan siyasallaşmanın ve sekülerleşmenin gençlerin ebeveynlerine kıyasla dine/geleneğe mesafeli olmasına, gündelik hayatlarında tutum ve davranışlarını belirleyen normların dinî/metafizik olmaktan çok “akılcı” olmasına, ibadetleri terk etmelerine, görece seküler bir din ve dünya görüşüne sahip olmalarına ve toplumsal cinsiyet meselesinde (kadın ve LGBT meselesi) daha eşitlikçi ve “açık” bir tutum takınmalarına sebebiyet verdiğini söylüyor.
‘KÜRT SOL HAREKETİ DAMGA VURDU’
Ekinci, “Sizce bu dönüşümün hızı normal mi? Görüştüğünüz gençlerde hangi duygular hâkim? ‘Daha özgür hissediyorlar’ diyebilir miyiz?” sorusuna ise şöyle yanıt veriyor:
Kürt kuşakları arasında yaşanan değişim gerçekten de kendine özgü ve “anormal” bir hızda işliyor. Değişimin bu karakteri Kürt toplumunun modernleşmeye “gecikmiş” olmasıyla doğrudan ilişkili. Kürt toplumu bırakalım Batı modernleşmesini, Batı-dışı modernleşme örneklerine, örneğin Türk modernleşmesine kıyasla bile gecikmiş bir modernleşme deneyimi yaşadı ve yaşıyor. Türk modernleşmesi geçmişten bugüne modernleştirici politikalar üzerinden Kürt toplumunda bazı muhtemel değişimleri tetikledi. Ancak bu modernleş(tir)me politikalarının muhtevası daha çok “Türkleştirme” eksenli olduğundan “başarılı” olmaktan ziyade “karşı-ulusçu” arayışları hızlandırmak gibi niyet edilmemiş sonuçlar doğurdu.
Kürt sol hareketi böyle bir tarihsel zeminde vücut buldu ve Kürt modernleşmesinin belirleyici bir aktörü konumuna yükseldi. Özellikle 1990’lardan itibaren hem ulaşım, kentleşme, iletişim teknolojileri ve bilimsel gelişmelerin meydana getirdiği genel modernleşme süreçlerinin hem de Kürt sol hareketinin özgün etkisi Kürt toplumunda hızlı bir değişim sürecini tetikledi. Dolayısıyla Kürt modernleşmesine ve sekülerleşmesine özgünlüğünü veren ve damgasını vuran faktör Kürt sol hareketi oldu. Kürt solu, bu açıdan genel modernleşme süreçlerinin Kürt toplumu üzerindeki etkisini katalizör etkisiyle daha da hızlandırdı.
“Değişimin hızı normal mi?” sorunuz da burada cevap buluyor. Kürt toplumunda son otuz yılda etkili olan değişimler, Kürt modernleşmesinin “gecikmişliğini” telafi edecek kadar anormal bir hızda yaşanıyor. Bu değişim son iki (en fazla üç) kuşak arasına daha da belirgin yaşandığından, kuşaklar arasında farklılaşma bir “uçurum” şeklinde kendini gösteriyor. Kitapta bu değişimi “radikal sekülerleşme” kavramıyla ifade ediyorum. Bu olgu, sekülerleşmenin ılımlı versiyonu olarak tanımlanabilecek sürece yayılmış bir değişimden farklı olarak daha keskin bir dönüşümü ifade ediyor. Görüştüğüm gençlerin birçoğu dindar bir aileden, hatta bazısı medrese eğitimi almış kuşaklara dayanan bir aile geleneğinden gelip dinden uzak bir görüşü benimsiyordu. Kürt toplumunda iki kuşak öncesine kadar bu düzeyde bir farklılaşmanın görülmemesi, bu değişimin özellikle son kuşakta görünür olması, değişimin hızı ve niteliği hakkında bir manzara sunuyor. Tüm bunlarla beraber genç kuşaklarda sekülerleşme yönünde yaşanan bu değişimler yakın ve orta vadede Kürt toplumunun “dindar bir toplum” olduğu yönündeki ön kabulleri de tartışmalı kılacak gibi görünüyor.”Söyleşinin tamamı:
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***