Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli Politico’da yayınlanan Ivo Daalder imzalı analizde “karışık ve zorlu” bir müttefik olarak tanımlanan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dış politikaları mercek altına alındı.
“Geçen ay, Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Batı’nın kusursuz düşmanlarından ikisi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile el ele tutuştu” cümlesiyle başlanan analizde sözkonusu Tahran zirvesinin hemen ardından İstanbul’da düzenlenen Tahıl Sevkiyatı Anlaşması imza törenine atıfta bulunularak, “Bundan sadece birkaç gün sonra ise bu kez Ukrayna’nın tahıl ihracatının Karadeniz’den geçmesine izin veren bir anlaşmanın imza töreninde BM Genel Sekreteri António Guterres’in yanında oturuyordu” denildi.
Erdoğan’ın bu diplomasi trafiğinin “onu hem kahraman hem de kötü adam” yaptığını ifade eden analizde Daalder bunun, “tam da Cumhurbaşkanı’nın sevdiği gibi” olduğunu belirterek “karmaşık bir müttefik” tanımını yaptı.
TÜRKİYE’NİN NATO İÇİN ÖNEMİ ÇOK AÇIK
Türkiye’nin NATO için stratejik bir öneme sahip olduğunu, coğrafi konumunu betimleyerek anlatan Daalder, siyasi olarak da ittifaktaki tek Müslüman ülke olan Türkiye’nin Arap dünyası ve İran ile faydalı bir muhatap olabileceğinin altını çizdi. Yazıda, “diplomasisi yıkıcı dahi olsa Ankara’nın stratejik konumunun ve birçok kilit oyuncuyla olan bağlarının Türkiye’ye siyasi ağırlık kazandırdığına” vurgu yapıldı.
Türkiye’nin savaş deneyimine sahip olduğu ve bu sebeple NATO’nun en güçlü ikinci ordusu olduğu ifade edilen yazıda, “Ankara’nın yine de pek güvenilir bir müttefik olmadığı” vurgulanarak “Ankara’nın suç listesi kabarık” denildi.
Sözkonusu “suç listesi” diye belirtilen kısımda analiz yazarı Kıbrıs Barış Harekatı’nı “yasadışı ilhak” olarak tanımlarken Yunanistan ile olan gerilimleri de sıraladı. Yazar, sonrasında ise yazsına şöyle devam etti:
“Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı, Türkiye’nin suçlarını tamamen yeni bir düzeye taşıdı. Ülkesindeki muhalefeti baskılamaya çalıştı, muhaliflerini hapse attı. Ancak ülkedeki özgürlük konusundaki düşüş endişe verici olsa da iç karışıklık ve otokratik yönetim, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana dört askeri darbeye tanık olan bir ülke için yeni bir şey değil. Aksine, Türkiye’nin güvenilir bir müttefik statüsünü sorgulatan şey dış politikasında giderek istikrarsızlaşmasıdır.”
ERDOĞAN, PUTİN İLE İLİŞKİ KURAN TEK NATO LİDERİ DEĞİL
Ukrayna’da başlayan savaş sonrasında Rusya ve Batı arasında izlediği politikalarıyla gündeme gelen Türkiye’nin değerlendirildiği yazıda, “Erdoğan, Putin ile sıcak ilişkiler kuran tek NATO lideri değil. Birkaç yıl önce İtalya’nın eski Başbakanı Silvio Berlusconi’yi veya bugün Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ı düşünün. Bununla birlikte, NATO’nun hava savunma ağına entegre edilebilecek Batı ekipmanı satın almak yerine Rusya’dan gelişmiş hava savunma füzeleri satın alan tek NATO lideridir. Aynı zamanda, birkaç hafta önce bir dizi tweet’te yaptığı gibi, bir müttefiki güç kullanmakla tehdit eden ilk Türk olmasa da tek NATO lideridir” denildi.
ERDOĞAN NATO İÇİN YIKICI OLDU
Erdoğan’ın NATO için de zorlu ve yıpratıcı bir müttefik olduğu ifade edilen yazıda, “Neredeyse tüm diğer müttefiklerin aksine, Türkiye veto kartını istediğini elde etmek için kullanmaktan ve yalnız kalmaktan mutlu” ifadeleri kullanıldı.
Son dönemlerde yaşanan ve dünya gündeminde geniş yer tutan İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda Türkiye’nin isteksiz duruşu ve veto kartını gündeme getirmesinden bahsedilen yazıda, yine de Türkiye’nin topta kalması için stratejik sebepler olduğuna değinildi. “Hiçbir müttefikin Türkiye’nin sahip olduğu hayati stratejik öneme sahip olmadığına” dikkat çekilen yazı şöyle devam etti:
“İçeride veya dışarıda Türkiye, Ortadoğu ve Kafkaslarla yakın bağları ile ittifak için stratejik olarak hayati bir yere sahip. Hem Kiev hem de Moskova ile olan ilişkilerinde olduğu gibi inatçı tarafları bir araya getirmede zaman zaman yararlı bir rol oynar ve Atlantik İttifakı’nın ortak savunmasına önemli ölçüde katkıda bulunabilir ve bulunmuştur.”
Türkiye’nin NATO üyeliğinin son dönemlerde ittifak içinde tartışıldığı ifade edilen analizde, bunun bir sebebi olarak “Türkiye’nin radikal İslamcılara kucak açması ve Rusya’ya yönelik yaptırımları reddetmesi” konusuna vurgu yapıldı.
Türkiye’nin “güvenilir bir müttefik olmadığına” değinildiği ancak stratejik öneminin de ayrıntılı anlatıldığı analiz, şu ifadelerle son buldu:
“Başka bir deyişle, Türkiye, birlikte yaşaması giderek zorlaşan ve onsuz yaşaması neredeyse imkansız bir müttefik.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***