YORUM | PROF. MEHMET EFE ÇAMAN
Bu bir köşe yazısı falan değil. Önce bunu söyleyeyim. Filtresiz konuşacağım.
Erdoğan rejimi 2016 Temmuz’undan bugüne Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) üzerinden yüz binlerce kamu görevlisini hukuksuz, hatta anayasaya aykırı biçimde ihraç etti. Bu insanların yasalarla garanti altına alınmış haklarını herkesin gözü önünde ihlal etti, yani hiçe saydı, görmezden geldi, umursamadı. Birilerinin hazırladığı hukuksuz fişleme listeleri kes yapıştır yapılarak, apar topar devlet sandığınız şeyin resmi gazetesi sandığınız paçavrasında yayınlandı. Bir gün önce devletlerinin saygın birer memuru olan insanlar, böylece bir gecede terörist ve hain ilan edildi. KHK’ların düzenlenme biçiminden dolayı kendilerini savunma hakkı bulamadılar. Devletin kendi anayasasında ve kanunlarında yazılı savunma hakları ceberutça ellerinden alındı. Diğer bir ifadeyle, devlet sandığınız şey, kendi anayasasını ve yasalarını takmadı. Yetki gaspı yapılarak hukuksuzluğa ve anayasasızlığa geçiş yapıldı.
KHK’larla işine son verilen insanların sayısı birkaç yüz veya birkaç bin değil. Yüz binlerce insandan bahsediyoruz. Bu insanlar devlete kanunla girmişler. Göreve başlama belgelerinin altında devletin üst ve orta kademe yöneticilerinin, bürokratlarının imzası var. Kurullardan geçmişler, sınavlara girmişler, ilerleme ve terfiler almışlar. Haklarında güvenlik soruşturmaları yapılmış, siciller yazılmış. Devlet memurluğu bakkal hesabı işlere benzemez. Sıkı bir bürokratik örgü vardır. Devletin memur kadrosunda olan insanların işe girmeleri kadar işlerine son verilme prosedürleri de kanunlarla düzenlenmiştir ve gelişigüzel yapılamaz. Devlet memurlarının görevlerine idari olarak son verildiğinde yargı yolu kapatılamaz. Savunmaları alınmadan soruşturma yürütülemez. Kanunen suç teşkil edecek eylemlere karışmamış memurları gözünün üzerinden kaşın var diyerek görevden alamazsınız. KHK’lar tüm bu olağan bürokratik ve yargısal basamaklar atlanarak, tümüyle siyasi gerekçelerle ve ceberut bir biçimde çıkartıldı. Upuzun listelere alınmış, yani fişlenmiş memurlar, bu listelere neden, hangi gerekçelerle, kimin tarafından alındıklarını hiçbir zaman öğrenemediler.
Dün, 30 Temmuz 2022 itibarıyla, yeniden bir KHK çerçevesinde ihraç işlemi gerçekleşti. 6,000 (yazıyla: altı bin!) memurun görevine aynı kasap yöntemiyle son verildi.
Ben bu rejimin KHK rejimini eleştiren en az on yazı yazdım. Ben de bildiğiniz üzere bir KHK mağduruyum. Kendime ve aileme yapılanları biliyorum. 2016’dan bu yana tam altı yıldır büyük mağduriyetler yaşadık. Maddi kayıplarımızın yanında, psikolojik zarara uğradık. Biz diyorum, çünkü sadece ben değilim burada sorun yaşayan. Karım ve iki çocuğum da benimle beraber mağdur edildi. Çocuklarım 2016’da çok küçüktüler. Kızım 11 yaşındaydı, oğlumsa 7. O yaşta devletleriyle tanıştırıldılar! TC denen devletin ne olduğunu öğrendiler. Eşim Türk değil. Fakat benim büyük bir hata yaparak, 15 yıl yaşadığım Almanya’dan Türkiye’ye tamamen idealist sebeplerle dönmemden sonra, Türkiye sevdalısı olup Türk vatandaşlığına geçmiş bir insandır. Benim kerizliğim nedeniyle çocuklarım ve karım da nesillerdir kendi vatandaşlarına eziyet eden Türk devletini tanıdılar.
KHK’larla ilgili mesele bu nedenle benim en öncelikle üzerinde durduğum bir insan hakları ihlali. Fakat şunu açıklıkla söylemek gerekir ki, KHK meselesi salt bu rejimin karar alıcılarının neden olduğu bir sorun değildir. Dünden beri sosyal medyayı izliyorum. Altı bin devlet memuru bir gecede işten çıkartılmış, muhalefet zannettiğiniz partilerden tek bir açıklama, tek bir eleştiri, tek bir bildiri yok. Yazıktır, ayıptır! Daha önce devlet zannettiğiniz vatandaşı olduğunuz TC denen yer, 180,000 (yazıyla: yüz seksen bin) memurunu bir gecede işinden gücünden etti. Düşünebiliyor musunuz, muhalefet hala tek ses olup bu insanların kayıtsız şartsız göreve iade edileceklerini ve zararlarının faiziyle beraber tazmin edileceğini söyleyemiyor. İktidara gelince bakacaklarmış. Kim suçsuzsa, kim masumsa, kim beraat aldıysa iade edeceklermiş! Bak sen! Sizin gibi muhalefet tüm dost ve kardeş diktatörlüklerin başına be! Sizden hiçbir şey olmaz. Sizin bu pasifliğiniz, korkaklığınız veya işbirlikçiliğiniz yüzünden, bu rejim ülkeyi istediği gibi silkeliyor, tarumar ediyor. Sizin gibi muhalefet olacağına hiç olmasın daha iyi. Bakın ben siyaset bilimciyim. Almanya’da summa cum laude dereceyle doktora bitirdim. En yüksek doktora bitirme derecesidir. Fakat sizin neden böyle yaptığınıza dair bir analiz yapmakta zorlanıyorum. Çünkü siyaset biliminde analiz yapabilmek için aktörlerin rasyonel davrandığını varsayarsınız. Oysa sizin davranışınız rasyonel değil. Siz bindiğiniz dalı kesiyorsunuz. Siz kendi ayağınıza ateş ediyorsunuz. Bunun siyasal analizi falan olmaz. Siz bu rejimin suç ortağısınız. Siz bu rejimin parçasısınız, bu rejimi ana kolonlarından birisiniz. Böyle yapmasanız bu rejim çoktan çökmüştü. Tayyip Erdoğan rejimini ayakta tutan sizin bu dengesiz, irrasyonel, hatta hain duruşunuzdur. KHK’lılara yapılan bu ihanet size ağır bir bedel ödetecek. İktidara hiç gelemeyeceksiniz. Dahası, sizin bu ihanetinizin bedelini ülkeniz, vatandaşlarınız, gelecek nesilleriniz ödeyecek. Çünkü siz bu rejime payandalık yapmaya karar verdiniz.
KHK’lılara “FETÖ’cü” diyen rejim sizi öyle bir yerinizden yakaladı ki, kımıldayamıyorsunuz bile. Çünkü sizin siyasi ajandanız, demokratik hukuk devleti ilkelerinden daha önemli. Hatta daha ileri giderek söyleyeyim ve tarihe not olsun: Sizin zerre kadar demokrasi ve insan hakları, zerre kadar hukuk devleti ve adalet, zerre kadar ilerleme ve gelişme idealiniz yok. İdeolojik olarak paramparça edilmiş uğursuz bir siyasal atmosferin baş nedenlerinden birisiniz. Siyasetin uzlaşmak ve ortak gelecek inşa etmek olduğunu bilmiyorsunuz. KHK’lıları tabanınıza günah keçisi, hatta bir tür tanrılara adanan adak olarak kurban ederek onların oyunu almak sizin önceliğiniz. Hiçbir demokrasi ve insan hakları kaygınız yok. Ne zaman demokrasiden ve insan haklarından bahsetseniz, salt kendi partinize veya dünya görüşünüze yakın insanların mağduriyetlerini ve uğradıkları hak hukuk ihlallerini düşünüyorsunuz. Oysa aynı hukuksuzluklar başkalarının da başına geliyor. Siz ahlaksızca başınızı öteki tarafa çeviriyorsunuz. Rejimden tek farkınız, onlar iktidarda, siz muhalefettesiniz, hepsi bu!
Gelelim rejimin karar alıcılarına.
12 Eylül 1980 darbesinin generalleri bile, yaptıkları askeri darbeden iki yıl sonra anayasal düzene geçmek ve demokratikleşmeye başlamak zorunda kalmışlardı. Ey Erdoğan ve şürekâsı! Ey MHP! Ey derin devletin Avrasyacı avanakları! Sizler darbelerin darbesinden daha büyük bir darbe yaptınız. Kendi ülkenize ihanet ettiniz. Halkınızı hukuksuz bıraktınız. Bakmayın hala yüzde bilmem kaç oy aldığınıza. O aldığınız oylar da eridi. Ama oyun falan ötesinde, tarih sizin ne yaptığınızı yazdı, yazıyor. 12 Eylül darbesi, 1402’likleri üniversitelerden atmıştı mesela. Sayıları yüzlü rakamlardadır. İsteyen internetten araştırsın! Oysa sizin üniversitelerden attığınız hoca sayısı 8,000 (yazıyla: sekiz bin!), kamudan attıklarınızın sayısını yukarıda verdim. Gerçi sayılarda da net bir durum yok, çünkü istibdat rejimi bu mağdurların net bir istatistiğini tutmuyor. Bölünmüş muhalifler de kendi aralarında kimin gerçek muhalif olduğunu tartıştıklarından, herkesin rakamı farklı! Ülkeye bak!
İntihar etmiş bir ülke, intihar etmiş bir toplum.
Şimdi size soruyorum: Açık ve net! Kimi neden attınız? Hangi kanıtlarla? Hangi gerekçeyle? Cevap verin! Veremezsiniz! Neden mi? Çünkü kanıtınız ve kanuni gerekçeniz olsaydı, zaten KHK gibi anayasasız ve yasasız bir uygulamaya başvurmazdınız da ondan. İnsanlar aileleriyle beraber mağdur oldular. Çocukları, anne babaları, kardeşleri falan, hepsini dâhil ederseniz milyonlu rakamlara ulaşıyorsunuz! Yahu onu geçtim, iki milyon insana terörizm soruşturması açmışsınız! El insaf! İki milyon terörist mi olur? Eşekler bile gülüyor bu yaptıklarınıza. Ama Türkiye insanı ve Türkiye’deki sözüm ona muhalefet partileri hala sizin fareli köyün kavalcısı taktiğinizle, müziğinizin ritmine kapılmış, usulca, toplu halde dereye doğru tek sıra marş halinde yürümekteler. Rejimin mümessilleri! Olağanüstü koşullar yarattınız, devleti kendinize düşman gördüklerinizden “temizlediniz”. Soykırımcı dil kullanarak yaptınız bunu! Tüm kayıtları internette, sonsuza dek kalacak. Benim arşivimde de çıktı alarak oluşturduğum evrakları en azından herkes unutsa da ben saklayacağım! Bunlar karşınıza çıkmayacak mı zannediyorsunuz siz? Gerçekten, bu kadar saf mısınız? Yoksa nasılsa bir yerlere kaçarız, bu yapılanlar da zaman aşımına uğrar falan mı zannediyorsunuz? Size kim bu taktikleri verdiyse, dersine çalışmamış!
Buradan son olarak Türkiye’deki ve Türkiye’deki muhaliflere sesleniyorum: Hata içindesiniz. Sanıyorsunuz ki Erdoğan gidecek, sonra her şey düzelecek. İnanın halinize üzülüyorum. İçinde bulunduğunuz durumu göremiyorsunuz. İnsanlara da bomboş umutlar veriyorsunuz. Düzelme olması için tüm KHK’ların amasız ve fakatsız olarak derhal kaldırılacağını söyleyen muhalefet partilerine ihtiyaç var. Bunu yapan tek bir parti bile yok şu anda. Dün 6,000 kamu görevlisi daha ihraç edildi! Ve bunun sorumlusu başını kuma gömen herkes!
Bir “moral bozma”, “insanların umuda ihtiyaçları var”, “motivasyonu kırma” türü psikolojik bariyer var ki sorma gitsin! Yahu uyanın! Gerçeklerle yüzleşin! Biraz dişli olun! Biraz hakkınızı arayın! Eğer sizin taktikler doğru olsaydı o 6,000 insan görevinde olurdu bugün! Daha ne olması lazım, anlamıyorum!
Bu artık basiret bağlanması durumunu falan geçti. Daha ağırını yazacağım, ama kalp kırmak istemiyorum. Umarım bu yazı en azından birkaç insanın komadan çıkmasına vesile olur.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***